3. Çarmıh ve Kefaret


Eimgski Antlaşma boyunca haber verilen Mesih’in geliş amacı çarmıh üzerinde ölmekti. Çarmıh ve kefaret Kutsal Kitap’ın ana konusudur.

Çizimde görülen dar yolun bitiminde çarmıh ve dar kapı vardır. Bu kapıdan ancak gururumuzdan sıyrılarak, yani alçalarak girebiliriz. Kapının sonunda yaşam vardır. Oysa geniş yolun sonunda ateş gölü vardır… Kapıyı anlamak için çarmıhta olup bitenleri anlamamız gerekir.


A. KURBANIN GEREĞİ

Bizler günah karşısında ölelim, doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. O'nun yaralarıyla şifa buldunuz.(1. Petrus 2:24)

Biz doğru olabilelim diye, kendisi günah sunusu oldu (2Ko. 5:21). İsa kendi doğruluk ‘elbiselerini’ bizlere veriyor, üzerimizdeki günah ‘paçavralarını’ üstüne alıyor.

Nitekim Mesih de bizleri Tanrı'ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez öldü. Bedence öldürüldü, ama ruhça diriltildi.(1. Petrus 3:18)

Yasak meyveyi yedikten sonra Adem ile Havva’nın gözleri günaha açıldı. Utandıklarında tövbe edeceklerine kendi çabalarıyla (incir yapraklarıyla) ayıplarını örtmeye çalıştılar ve birbirlerini suçlamaya başladılar. İncir yaprakları, kendimizi Tanrı’ya kabul ettirmek için dinsel çabalar dahil her türlü insani yolu simgeler (Yaratılış 3:7).

Yaratılış 3:21’deRab incir yapraklarının yerine deriden elbiseler yapıyor! Tarihin ilk kurbanını kesen Tanrı’dır. İlk kurban insanın günahını örten bir simge olarak kullanılıyor. Onun cezasını çekmesi için temiz, masum bir kurban gerekiyordu. Kurban gereği burada başlayıp ‘Son Kurban’a kadar devam etti.

Yaratılış 22:13’tekurban, İbrahim’in oğlu İshak ile yer değiştirmişti. Oğul yerine koç sunuluyor. Kurbanın buradaki anlamı “yer değiştirendir.” Günahkar ile yer değiştiren masum kurban.


B. KEFARET GÜNÜ

Levililer 16. bölümünde “kefaret günü” geçiyor. İbranice ‘kaffar’kelimesinden gelen ‘kefaret’ “örtmek” demektir. O gün başkahin iki kurban seçiyordu. Halkın ve kendi günahlarını itiraf edip birinin üzerine el koyarak dua ediyordu. Bununla günahın kurban üzerine geçtiği simgeleniyordu. Bu kurban çöle salıveriliyordu… Bununla da Tanrı günahları bizden uzaklaştırdığını simgeleniyordu.

İkinci kurban, Tanrı’ya ulaşan yolun bir simgesi olan tapınağın avlusunda kesilip, kanı bir leğende tapınağın “En Kutsal Yer” denilen iç odaya götürülüyordu. Bu odaya başkahin dışında kimse giremezdi; girmeye çalışanlar gökten inen bir ateşle anında ölürdü. Üstelik başkahin yalnız senede bir kere girebiliyordu: Kefaret Günü’nde. En Kutsal Yer’de Antlaşma Sandığı bulunuyordu. Üstünde de iki melek figürü vardı. “Keruv” adı verilen bu melekler Tanrı’nın kutsallığını korumakla görevliydiler. Sandığın içinde Tanrı’nın Musa’ya verdiği 10 Emir Levhası vardı.

İki melek sandığın içine bakar vaziyette yapılmıştı; adeta sandığın içindeki on emre bakıp halkı suçlu buluyorlardı! Yasa aç gözlü olmayın diyor, biz ise aç gözlülük yapıyoruz. Yalan söyleme diyor, biz ise… Haksız yere tanıklık etme diyor; peki dedikodu nedir? On emir karşısında hepimiz suçluyuz!

Kan, sandığın üstündeki tepsiye dökülüyordu. Tanrısal kutsallığı temsil eden keruvlar on emrin yerine artık günahın bedeli olan kanı görüyor, halkı da suçlayamıyorlardı! Kan Tanrı’nın kutsal buyruklarını ‘örtmüştü.’ Bu törene bu yüzden “kefaret” deniliyordu.

Romalılar 3:24-25’teki “bağışlatan kurban” kefaret anlamındadır. İsa Mesih kefaretimizdir! Döktüğü kendi kanının gücüne iman edersek kan, günahımızın bedelini ödemiş olur; kutsal olan Tanrı günahımız yerine yüreğimizi örten günah bedelini görür.

Tarihin ilk kurbanında olduğu gibi insanın payı yoktur, kurbanı kesen de insanı ‘örten’ de Tanrı’dır! “Bağışlatan kurban” Grekçesi ‘gazabı yatıştıran’ demektir. ‘Geniş yol’daki insanlar Tanrı’nın gazabı altında kalırlar (çizimde yol altındaki alevler). Günaha karşı Tanrı’nın kutsal gazabı alevlenir, sağladığı kurban, gazabın öngördüğü cezayı bitirir. Bu yüzden, İnsanlar İsa Mesih'te olan kurtuluşla, Tanrı'nın lütfuyla, karşılıksızolarak aklanırlar(Romalılar 3:24).


C. SON KURBAN, SONSUZ KURBAN

İsa hem kahin hem de kurbanın kendisidir. Kurtuluş tümüyle İsa da başlayıp bitiyor. Kurtulmak için hiç bir şey yapamıyoruz, yapabilseydik İsa’nın kurban ölümüne gerek kalmazdı (Gal. 2:21). İbraniler 7:26-27’de İsa hem başkahin hem kurbandır: O, öbür başkâhinler gibi her gün önce kendi günahları, sonra da halkın günahları için kurbanlar sunmak zorunda değildir. Çünkü kendini sunmakla bunu ilk ve son kez yaptı.

Böylece ilk kurbanı kesen Tanrı, nihai kurbanı kesen yine Tanrı’dır. Çünkü bu kurban artık sonsuza dek geçerlidir. Mesih’in ölümü hem kendisinden önce yaşamış olan, hem kendisinden sonra yaşayacak olan bütün insanlar için geçerlidir.

Mesih günahlar için sonsuza dek geçerli tek bir kurban sunduktan sonra Tanrı'nın sağında oturdu… Çünkü kutsal kılınanları tek bir sunuyla sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir… "Onların günahlarını ve suçlarını artık anmayacağım." Bunların bağışlanması durumunda artık günah için sunuya gerek yoktur.(İbraniler 10:12, 14, 18)

Kimgurbanını sunduktan sonra Tanrı’nın sağında oturdu. Tapınağın en kutsal yeri küp şeklindeydi; Vahiy’deki göksel Yeruşalim (cennet) de küp şeklindedir. İsa asıl ‘En Kutsal Yer’e girip kahinlik görevine orada devam ediyor. Çizimde diz çökmüş insan figürü İsa Mesih’in bu hizmetini simgeliyor. Kendisi bir çapa ile iman edenlerin üzerinde durdukları ‘merdiveni’ tutuyor (İbr.6:19-20). Düşüşlerimize rağmen kurtuluşun devam etmesini sağlayan şey, İsa’nın aracı dua hizmetidir. Kendisi yalnız günahlarımıza karşılık ilk ve son kez ölmekle kalmadı, O'nun aracılığıyla Tanrı'ya yaklaşanları tümüyle kurtaracak güçtedir. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır (İbr.7:25).

Yuhanna 3:14-15 ayetlerinde Musa’nın çölde yılanı havaya kaldırdığı gibi (Sayılar 21: 5-9), İsa Mesih’in çarmıha gerilmesi gerektiği anlatılır:

Mısır’dan kurtulan İsrail halkı yolda Tanrı’ya karşı şikayet etti. Tanrı ceza olarak zehirli yılanlar gönderdi. Bu yılanlar gibi, günah soktuğu zaman insanın kanına işler. İsrailliler Musa’dan Rab’be yalvarmasını istediler. Rab ona tunçtan bir yılan yapmasını, onu bir sopaya asarak yukarı kaldırmasını söyledi. Yılanlarca sokulan her kim tunç yılana bakarsa kurtuluyordu, bakmayanlar ise ölüyordu. Direğe asılan tunç yılan çarmıha asılan İsa Mesih’in bir sembolüdür. Öyle ki, O’na iman ile bakan her insan kurtulsun! Neden İsa Mesih yılanla temsil edilsin ki! Çünkü Mesih çarmıhta günahlarımızı üstlendi. Korkunç bir şey! Günah nedir bilmeyen O, bizler için günahın iğrenç yükünü aldı! Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah yaptı (2. Korintliler 5:21).

İsa’nın en büyük ıstırabı çarmıhın fiziksel acıları, çiviler, insanların alayları, öğrencilerinin O’nu terk ettiklerini görmek değil; ısırgan otu gibi onu saran bizim günahlarımızdı! Tarih boyunca tüm insanların işlediği işleyeceği, irili ufaklı bütün günahlar O’nun üstündeydi!

İşte bu yüzden çarmıhta, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye feryat etti (Matta 27:46). Çünkü İsa haçta günahla özdeşleştiği zaman Kutsal Baba O’na bakamadı. Bizim hak ettiğimiz Tanrı’nın sonsuz gazabı O’nun üzerine indi. Mesih’in haç üstünde yaşadıkları sonsuz bir cehenneme eşitti. Çünkü bu acıyı çeken Tanrı’nın sonsuz Sözü, biricik Oğlu’ydu. Bunun için Mesih ilk ve son kurban, sonsuz kurbandır. Ölümüyle kendisinden önceki ve sonraki bütün günahların bedelini karşıladı. Kendisi kurbanı sunan ve kurban olandır. Bundan ötürü kurtuluşu O sağlıyor, O bitiriyor; ve bizden bir karşılık istemiyor.

Bunu anlayıp kabul eden kişi, günah içinde yaşayamaz; aksi takdirde korkunç bir vicdan azabı çeker. Tanrı sevgisinin sonsuz boyutunu anlıyorsak, ömrümüzün geri kalanını bu kefaretten ötürü O’na şükrederek, itaat ederek ve hizmet ederek yaşarız…