IX. Mesih’teki Birlik Tasarısı


İsa, ölmeden önceki akşam yemeği sırasında dua ederken, birlik tasarısının özünü şu sözlerle tanımladı:

“… hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar” (Yuhanna 17:20-21).

Bizde bir olsunlar” ne demek? Mesih’in kendisi bunun cevabını daha önce açıklamıştı:

“…Gerçeğin Ruhu… içinizde olacaktır (…) size geri döneceğim. O gün anlayacaksınız ki, ben Babam'dayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim. (…) Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız”(Yuhanna 14:16, 18, 20, 23).

Söz konusu birlik yine Kutsal Ruh’un içimizde olup olmamasıyla ilgilidir. Kutsal Ruh aynı zaman Mesih ya da Baba’nın kendisi demek! Yani olay Tanrı’yla birleşmek! Sırf Tanrı’ya ait olmaktır!

Gerçekten Mesih’e bağlanan kişi, otomatik olarak kendini “Tanrı’nın içinde” buluverir. Böyleleri Tanrı’nın “içinde” olan herkesle birdir. Aynı şekilde, Tanrı imanlının içindedir! Tanrı ve imanlı kişi iç içe olurlar. Kimse onları ayıramaz. Tanrı’nın ‘içine’ giren herkes, Tanrı “merkezinde” birleşiyor! Kimse bir olan şeyi ayıramaz. Tabii bu, ruhsal bir merkezdir, yeryüzünde bulunmaz…

Tanrı’da bir merkez olarak buluşmak ve birleşmek, bu dünyada ayrım yaratan bütün sınıflandırmalardan kurtulmak demektir. Böyle birinin, bu dünyaya ait bölünme ve ayrılıklarının ötesinde olması demek.

Özde ruhsal olan bu birliğin, uygulamada ve ilişkilerde yansıması gerektiği bir gerçektir. Ve bu birliği pratiğe dökmenin en iyi yolu, imanlı bireylerin, bir ve merkez olan Tanrı’ya adanmalarıdır; yani Tanrı’da buluşmaktır! Aksi takdirde Babil kulesinde dünyasal olarak birleşmeye çalışan ama Tanrı’dan uzaklaşan halka benzeriz…

Böylece Mesih İsa’ya bağlanmak, gerçek anlamda “Hıristiyan” olmak demek, yalnız Tanrı’ya ait olmaktır! Hıristiyan alemine değil, Göklerin Egemenliğine girmek demektir! İşte İncil’in müjdesi budur: bu dünyada, ulus, ırk, din vb. sınıflar ve ayrımlar ötesinde olan Tanrı’ya şimdiden kavuşabiliriz! Tanrı’ya kavuşmak da cennete kavuşmaktır!

Mesih hiç kimseyi bir mezhep ya da bir din kurumu oluşturması için teşvik etmedi, böyle bir şeyi ima bile etmedi. Neden? Çünkü esas isteği, sağladığı kurtuluşa kavuşan kişilerden oluşacak olan topluluğun, yeryüzünde bulunan belli bir merkeze, ya da baş olarak tanınan belli bir dini hiyerarşiye değil, direkt O’na ve Tanrı’ya bağlı olmasıydı.

Birlikle ilgili, Kutsal Kitap’ta bulunan bütün ayetleri etraflı bir şekilde inceleyecek yerimiz yoktur. Bu nedenle son olarak, buraya kadar İsa’nın birlik anlayışı ve tasarısıyla ilgili olarak açıkladıklarımızı noktalayan iki önemli ayeti aktarmakla yetinelim:

İster Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh’tavaftiz olduk ve hepimizin aynı Ruh’taniçmesi sağlandı”(1. Korintliler 12:13).

Bu nedenle, Rab'bin uğruna tutuklu olan ben, aldığınız çağrıya yaraşır biçimde yaşamanızı rica ederim. Her bakımdan alçakgönüllü, yumuşak huylu, sabırlı olun. Birbirinize sevgiyle, hoşgörüyle davranın. Ruh'un birliğiniesenlik bağıyla korumaya gayret edin. Çağrınızdan doğan tek bir umuda çağrıldığınız gibi, beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, vaftiz bir, her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve Babası birdir (Efesliler 4:1-6)

Kilisenin ya da toplulukların birlik konusunun çok ötesinde bütün insanların ve toplumların birliğini hiçbir insani güç sağlayamadı, sağlayamaz da. Peki ya dinler, sağlayabilir mi? Tarihe baktığımızda en çok din adına kan dökülmüştür… Öyleyse?

İnsan günaha düştüğünde Tanrı’yla bağlarını koparttığından beri, evrene olduğu gibi insan ilişkilerine ahenk verebilen tek kaynağı reddetmiş oldu. Sözde değil özde birlik sağlayabilen yalnız Tanrı’dır. Ama bunu insan özgür iradesini çiğnerek yapmak istemediği için, önce Kendisine teslim olanların yüreğinde gerçekleştirir. Yürekler Tanrı ile bir ise ilişkilerde birliği yaşamak zor değil.

Kilisede birlik Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı’nın eseridir. Bireyler yüreklerine Kutsal Ruh’u aldıkları anda, bu birlik gerçekleşmiş olur. Kutsal Ruh’u yüreğe almayan insanlar arasında birlik asla sağlanamaz! Ruh, bir tek Ruh olduğu gibi, Ruh’la birleşenler de birdir. İsa’ya bağlananlar çok farklı kişiler olabilirler, öyledirler de. Kilise toplulukları birbirinden de farklılar, hatta çok farklı olabilirler… Fakat yaşamını Kutsal Ruh’tan alıyorlarsa, aynı özsuyu içmektedirler. Aynı ruhsal “genler” taşımaktadırlar. Bu, Mesih’e inananların arasındaki birliğin anahtarı ve püf noktasıdır. Bunu kimse bozamaz, bu düzeyde bölünmeler imkansızdır.

Fakat insanlar arasında ilişkilerin kötüye gidebileceği bir gerçek. Ama nasıl ki, iki kardeş birbirlerine kırgın olsalar bile yine de kardeşseler, Kutsal Ruh’u almış iki imanlı ya da topluluk da birbirini dışlarsa, acınacak bir durum olduğu kadar, yine de ikisi Ruh’ta birdir. Bir gün bu hareketlerinden dolayı utanacaklar... Ya da Rab’be hesap verecekler.

Bu nedenle, yukarıda İncil’den okuduğumuz Efesliler bölümü, bizi birlik oluşturmaya değil, var olan Ruh’un birliğini korumaya özendiriyor. Birliği yaratamadığımız gibi, onu bozamayız da. Ama birliğin sonuçları ya da etkilerini bozabiliriz. Böyle bir durumda yerel kilise topluluğunun kimliği bulanık bir hale gelir, Rab’bin hizmetinde zayıf düşer.

Ruh’ta olan bu birliğin dayandığı inanç ve uygulama temellerini, az önce okuduğumuz Efesliler bölümüne ait şu listede sıralayalım:

1) Tek bir ümit:Mesih’in (yani Kutsal Ruh’un), kişinin yüreğinde bulunması ve bu sayede imanlının şimdiden sonsuz kurtuluşa ve yüceliğe erişmiş olmasından doğan ümittir (bkz. Koloseliler 1:27).

2) Bir beden:Kutsal Ruh’la bir ‘göbek bağı’ olduğu için imanlı kişi diğer Kutsal Ruh’lu imanlılarla, kimsenin bozamayacağı ‘organik’ bir birlik içindedir… Mesih’in yaşayan bedeninin bir üyesidir: 1. Korintliler 12:13.

3) Ruh bir:Kutsal Ruh’u yüreğe almak yalnız bazı imanlıların ayrıcalığı değildir. Kutsal Ruh’a yabancı olan herkes, Mesih’e de yabancıdır (Romalılar 8:9, 16). Yani gerçek anlamda imanlı sayılamaz. Tanrı’nın Ruhu’yla yaşayan herkes ise Tanrı ailesinin bir üyesidir: Romalılar 8:14.

4) Rab bir:Bir tek Efendimiz var. Ve O’na ait kişiler, bir tek O’nun sözünü dinleyenlerdir. (Luka 6:46). Başka bir başkan ya da kurul, Rabbimizin yerini aldığında O’nun önderliğinde bir olduğumuz ilkesi zedelenir (1. Korintliler 3:11; 8:6).

5) İman bir:İnanç temeli, İncil aracılığıyla Elçiler tarafından ilk ve son kez sabit kılındı (Yahuda 3,17; 2.Petrus 1:15; 3:2). Yazılmış olana ters düşen tutumlar, İncil’deki inanç birliğine karşı gelmiş (1.Korintliler 4:6), birliği sağlayan tek belgeyi çiğnemiş olur.

6) Vaftiz bir:Aynı Ruh’tan içmemizin sağlanmasıyla, aynı bedene kaynaştırıldık (ruhen vaftiz edildik): 1. Korintliler 12:13. Koparılamayan bu kaynak noktası, bir simge niteliğinde olan suyla vaftizi bir kere yapmakla vurgulanır.

7) Tanrı ve Baba bir:Tanrı’nın bir olduğunu kabul etmek, farklı mezhepleri saymadan, birliği ve eşitliği kabul etmeyi gerektirir. Ruh’tan doğan (Yuhanna 3:6) aile fertleri arasında ayrım yapmayan aynı Baba’nın ruhsal çocukları oluruz.

Bunun için hiçbir mezhep “Mesih’in tek gerçek kilisesi” unvanını taşıyamaz. Olsa olsa evrensel kilisenin bir üyesi olur. Diğer taraftan hiç bir mezhep üyesini de, gerçek kardeş olarak reddedemeyiz. Eğer ki okişi İncil’deki Mesih’e bağlıysa! Bundan başka, Mesih’in kabul ettiği kişiyi biz nasıl kabul etmeyelim?

Ruh’ta olan bu birlik, bizi bir tek mezhebin kalıbına uymaktan da kurtarır. Herkes, kültürünü, dilini, neticede milli kimliğini muhafaza edebilir. Çünkü bunlar artık bir ayrım nedeni teşkil etmezler. Daha çok bir zenginlik olarak görülebilir. Herkes Latince veya Yunanca ibadet etmek zorunda değildir; kendi dilinde yapabilir. Kimse örf ve adetlerinden vazgeçmek zorunda değildir, yeter ki İncil’in ahlak değerlerine ters gelmesin... Çünkü bu birlik bütün dünyasal sınırları aştığı kadar kimlik farklılıkların yaratığı ahengi muhafaza eder!