BÖLÜM 6 - ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ ANLAMA

İnanlı olduktan sonra yaşamda bazen her şeyin güllük gülistanlık olacağına dair bir izlenim verilir. Aslında gerçek bundan daha uzakta olamaz.

Kutsal Yazılar’da kullanılan sözcükler ruhsal saldırılara karşı yapılan muharebeler, savaşlar, uğraşıp didinmeler ve mücadeleden söz eder. Bu sözler kolay bir yaşamın resmini çizmez. Özellikle eski düşünce ve tepkilerden oluşan yaşam tarzını içeren ve Kutsal Yazılar’ın “öldürün”111 dediği bu savaşlarla yüz yüze geldiğimizde yaşam hiç de kolay olmaz.

Üstüne üstlük bir de İblis’e karşı vermek zorunda olduğumuz ruhsal bir mücadele var. Kimimiz savaş alanında karşı karşıya gelen iki orduyu hayal etmeyi seçebilir; kimimiz de Şeytan’ın bütün cinleriyle kötü ruhlarından oluşan büyük ordusunu bir tarafta, diğer tarafta da Tanrı’nın çok daha büyük ve güçlü olan ordusunu kafamızda canlandırmayı seçebilir.

Ne var ki, bu tür resimler kullanırken anımsamamız gereken bir şey var: Şeytan zaman zaman bazı muharebeleri kazanıyor gibi görünse bile Tanrı esas savaşı çoktan kazanmıştır. İblis’in Tanrı ile eşit olmadığını anımsayın.

Pek çok inanlının yirmi veya otuz yıl sonra bile bazı şeylerin yaşamlarını hala kontrol ediyor olmasından etkilendiklerini görmek insanı şaşırttığı kadar üzüyor da. Kurtulduktan hemen sonra bu şeylerin halledilmesi gerekirdi; oysa hala çözümlenmemiştir. Kilisemizde şimdi yeni inanlılar için özgür kılınma adlı bir kurs düzenliyoruz. İlkin tüm kilisenin bu kursa katılmasını teşvik ettik. Kursun amacı, insanların geçmiş sorunlarını (kalelerini) halletmelerini sağlamaktır. Şimdi insanlar Rab’be geldikten hemen sonra bu özgür kılınma kursuna katılıyor. Bu kursun ilk dersi Mesih’te kim oldukları ve O’nun zaferinin onlar için ne anlama geldiği ile ilgilidir. Düşmanın bizim için hazırlamış olduğu herhangi bir yere yaklaşmadan önce bunu bilmemiz büyük önem taşır.

Bu kitapta daha fazla ilerlemeden önce Mesih’e geldiğimizde tam olarak neler olduğuna dair hafızalarımızı tazelemek için başa dönmeliyiz. Dolayısıyla bu bölümü hastanede yaptırdığınız check up gibi ruhsal bir test olarak görmelisiniz. Tanrı’nın sizi Mesih’te tasarladığı gibi olmanız için özgürce yürüyün.

Tamamen yeni insanlar

Tam başından itibaren yani İsa Mesih’in izleyicileri olur olmaz yeni insanlar olduğumuzu anlarız. Bu sadece pazar günleri kiliseye gitmemiz ya da Kutsal Kitap’ı okuyup düzenli olarak dua etmemiz gibi bazı şeylerin değişmesiyle olmaz. Birçokları İsa’yı izlemek için bireysel bir vaatte bulunmadan da bunları yapıyor.

Kutsal Kitap’ta kurtuluş bu şekilde sunulmaz. Tam aksine tamamen yeni insanlar olduğumuzu söyler. İşte, yeniden doğmak budur. Ta içimizde bir değişiklik olur ve biz artık aynı kişiler olmayız. Zaten “normal” bir yazgıyla “normal” bir yaşam sürmek için doğal yolla doğmuş bulunuyoruz. Kutsal Kitap buna bedenden doğan bedendir der. 112 Şimdi farklı bir yazgıyla farklı bir yaşam sürmek için yeniden doğmuş bulunuyoruz. Birçokları Mesih’e geldikten sonra Tanrı’nın onlarda yaptıklarına bakınca şaşıp kalır.

Buna iyi bir örnek olarak bizim kilisede Rab’be gelen birini verebilirim. Pazar günü kurtuldu, sonra da her zamanki gibi pazartesi günü işine gitti. O akşam eve geldiğinde o gün işteki insanların bütün gün küfürlü konuştuklarına şaştığını söyledi. Buna gerçekten inanamadı ve üzüldü. Aslında iş yerindeki kişiler değişmemişti. Her zamanki gibi davranıyorlardı. O inanlı olduğu için daha fazla küfür etmiyorlardı. Onlar hiç değişmemişti. Ama o değişmişti. İçinde yeni biri olmuş ve gün boyu edilen küfürler onu üzmüştü. Oysa daha önce bunu fark etmemişti bile.

Herkes için böyle olmayabilir ama yeniden doğmanın yarattığı bir farklılıktır bu. Ancak farklı davranmamızın nedeni herkes için aynıdır. Çünkü şimdi yaptıklarımızda esas olarak Tanrı’yı hoşnut etmek ve O’nun yapmamızı istediklerini yapmak istiyoruz. Önemli olan bu farklılığın farkında olmamızdır. Tanrı yasalarını yüreklerimize yazdı113 ve biz de yanlış yaptığımız zamanı ya da kendi yolumuza gitmek istediğimiz zamanı söylemeye başlayabiliriz.

Yeni otorite altında olma

Hepsi bundan ibaretse bu önemli bir şeydir, ancak burada bitmez. Yeniden doğma yeni yaratıklar olma eski yaşam tarzımıza uymamamız anlamına gelir. Adem’deki eski yaratıklığımız artık aynı otorite altında yaşamaz. O yaşama öldük; bu nedenle bir sonraki adım vaftiz olmaktır. Vaftiz, eski yaşamımızın ölümünü ve yeni insanlar olarak yeniden doğuşumuzu simgeler.

Pavlus Roma kilisesine bunu yazdı. Mesih İsa’da vaftiz edilenlerin ölüme de vaftiz edildiklerini ve bundan dolayı da günahın karşısında öldüklerini açıkladı. 114 Vaftiz olarak gömüldüklerini ve yeni bir yaşam sürmek üzere dirildiklerini söyledi. Pavlus, daha sonra günaha karşı öldüklerine göre bunun doğal sonucu olarak artık günahta yaşayamayacakları gibi mantıklı bir sonuç çıkarır bundan. Kutsal Kitap’ta herkesin Adem gibi doğal bir şekilde doğduğu anlatılır. Ne var ki, biri İsa’ya iman ettiği zaman bir yaratılıştan diğerine geçer. Şimdi de Mesih gibi doğarlar. Şimdi “Mesih’le”dirler. Sonuç olarak Mesih öldüğü için onlar da öldü. Mesih ölümden dirildiği için Mesih’te olan herkes O’nunla birlikte dirildi. 115

Tamamen kabul edilme

Bu, Mesih’te tamamen kabul edildiğimiz anlamına gelir. Mesih’teysek Tanrı nasıl İsa’yı Oğlu olarak kabul ediyorsa bizi de aynı şekilde kabul eder. 116

Bir keresinde Afrika’da bir kilisedeydim. Etrafımı daha yeni inanlı olmuş yüzlerce Basutolu çevirmişti. Güney Afrika’daki ırkçılık rejiminin altında yapılan ayrımcılıktan dolayı korkunç derecede acı çekmişti bu insanlar.

O yıl birçok yeni şey görmüşlerdi. Bir Hristiyan konferansına katılmak için Cape Town’a gitmişler. Bu onlar için heyecanlı bir maceraydı; çünkü çoğu daha önce hiç kendi kentlerinden çıkmamışlar. Beklentilerinin ötesinde olan pek çok şey yaşamışlardı ama, o yıl onlar için en önemli şeyin ne olduğu sorulduğunda verdikleri cevap bazılarını şaşırtabilir. Onlar için en önemli şey şuydu: David Adams adlı Cape Town’lu bir vaizin kiliselerini ziyaret etmesi ve onlara Tanrı’nın onları kabul ettiğini ve bu kabul etmenin ne anlama geldiğini anlatması. Hemen hemen hepsi o yıl yaşadıkları en önemli şeyin bu olduğu konusunda hemfikirdi. Onlar kabul edilmeyi bilmeyen, yaşamayan bir halktı. Ayrımcılığa maruz kalmışlar, reddedilmişler ve kötü muamele altında ezilmişlerdi. Tanrı’nın kabul etmesi şaşırtıcı bir vahiydi.

Yeni yaratıklar olduğumuz zaman cuk diye yerine oturan başka şeyler de vardır. Geleceğimiz hemen güven altına alınır; her ruhsal kutsamayla bereketleniriz. Ama belki de birçokları için en önemlisi artık hiçbir mahkumiyetin olmamasıdır. 117 Tanrı İsa’yı suçlamaz, biz de İsa Mesih’e aitsek bizi de suçlamaz. Bu kesinlikle olmaz. Tanrı bizi suçlamıyor ve mahkum etmiyorsa başkası bunu nasıl yapabilir?

Kendimize şunları anımsatarak bu konuyu özetleyelim:

1. Yeniden doğduk. 118

2. Yeni yaratıklarız. 119

3. Kabul edildik. 120

4. Güvendeyiz. 121

5. Her ruhsal kutsamayla kutsandık. 122

6. Mahkum edilmedik. 123

Bunların hepsi kulağa hoş geliyor değil mi? Şimdi buradaki “biz” yerine “ben”i kullanalım. Daha da hoş olmuyor mu?

Suçlayıcıya karşı kullanılan silahlar

Ruhsal savaş bağlamında bu gerçekleri anlamak son derece önemlidir. Neden? Çünkü İblis’in isimlerinden biri “suçlayıcı”dır. 124 İblis bizi Tanrı’nın önünde suçlamak için elinden geleni yapar; bizi zihinlerimizde ve yüreklerimizde suçlar. “Yaşamında bu kadar ciddi sorunlar varken sen kendine Hristiyan mı diyorsun?” “Aklına gelen şu iğrenç düşüncelere bir bak; başkaları bunları bilse iğrenirlerdi.” “O fırsatı kaçırmamalıydın.” “Tanrı gerçekten seninki gibi geçmişi olan birini bağışlayabilir mi?” “Başarısızsın; hep başarısızdın ve hep başarısız olacaksın.”

Bu suçlamaları nasıl halledeceğimizi bilmezsek, savaşta ve Mesih’e tanıklık etmede etkisiz kalırız. Bazen tapınmada “sevgi ve övgüde kaybolmak” üzereyken bile geçmiş başarısızlıkların suçlaması aklımıza gelir ve kendimizi değersiz hissetmemize neden olur.

Şeytan suçlamaya devam eder. Zekeriya peygamber Tanrı’nın önünde çok kirli elbiseler içinde duran İsrail’in başkahini ile ilgili bir görüm gördü. 125 Şeytan yanında onu azarlamak için duruyordu. Rab, “Rab seni azarlasın, ey Şeytan!” dedi. Tanrı, insanın günahını aldığını doğruladı. Ona yeni, güzel elbiseler giydirdi. Ateşten kurtarılmış biri gibi görülecekti. İşte, Tanrı bizim için bunu yapıyor. Yargılanmaya layık olan bizlere lütfunu ve hak edilmeyen sevgisini uzattı. Bizi kurtardı ve Mesih’in doğruluğuyla giydirdi. Artık yasanın ve onun mahkumiyeti altında değiliz. 126 Ruhsal savaşta Tanrı’nın lütfunu anlamak önemlidir; yoksa bu güçlü düşmana karşı kendi cılız gücümüzle mücadele etmek zorunda kalırız.

Öğrenciler

Tamam, şimdi sırada ne var?

Kutsal Yazılar’a göre İsa’nın öğrencileri olmalıyız. Bazıları için zordur bu. Onları “öğrenci” sözcüğü korkutabilir. Öğrenci olmanın ne anlama geldiğine bir bakalım. Aslında gayet basittir: öğrenci izleyici ya da öğrenendir. İsa, öğrencilerin yapması gereken şeyin bu olduğunu söyledi. Öğretmenleri gibi olmak için öğrenirler. 127 Bu, göz önünde bulundurmamız gereken bazı sorumluluklar olduğu anlamına gelir.

Buradaki zorluk öğrenciliğin hep değişimle ilgili olması ve Mesih’e gelerek o değişim sürecine kendimizi adamamızdır. Çoğumuz için değişim kolay olmaz. Şimdi Tanrı’nın bizde başlatmış olduğu değişimi yaşama sorumluluğumuz var. Bunu yerine getirmek için de karar vermeliyiz. Her gün her durumda bir seçimin yapılması gerekir: daha önceki halime dönüp öyle mi yaşamalıyım? Ya da şimdi yeni yaratık halimle mi yaşamalıyım? Bu aynı zamanda yaşamımda etkisi olanların eleştirilerine de açık olmam anlamına gelir.

İsa’nın öğrencisi olmayla ilgili söylediği başka bir şeye ne demeli? O’nun öğrencisi olmak isteyenin haçını da alıp O’nu izlemesini söyledi. İsa’nın zamanında yaşayanlar O’nun ne demek istediğini tam olarak biliyordu. O dönemde yaşasaydınız ve çarmıhını taşıyan birini görseydiniz, onların nereye gittiğini bilirdiniz. Sormanıza gerek olmayacaktı. Çarmıha gerileceklerdi. Öleceklerdi. Dolayısıyla haçımızı taşırsak o zaman ölmemiz gerekir. İsa bunu söylerken ne demek istedi? Yaşamımızı İsa uğruna vermeye gönüllü olmamız gerekir. Pavlus’un yazdıklarını okursak eski benliğimiz ve eski düşünce tarzımız karşısında da ölmemiz gerekir.

Bu gündelik yaşamımız açısından ne anlama gelir? Uygulamadaki konular nelerdir? Başlangıç olarak şunu söyleyebiliriz: İnanlı olduğumuz zaman hemen mükemmel olmayız. Ancak inanlı olduğumuz zaman tövbenin sonucu olarak hemen değişmesi gereken bazı şeyler olacaktır. Örneğin sahtekar ve ahlaksız bir yaşam sürüyorsak bunun hemen durması gerekir. Zamanla diğer meselelerin farkına varacağız; bu daha çok olgun bir inanlı tarafından “yetiştirilirken” yaşayacağımız bir şeydir. İşte, öğrenciler olarak şimdi karşı karşıya geldiğimiz sorumluluğun bir parçasıdır bu. Tanrı’nın bize verdiği hayatı yaşamalıyız.

Pavlus burada nettir. Bedenin dünyasal eğilimlerini öldürmemizi söyler. 128 Bunlar eski yaşamımıza ait tutumlar, arzular ve tepkilerdir. Bunlar istediğimiz ya da zevk bile aldığımız şeyler olabilir, ama bizim için iyi olmayan hatta bize zarar veren şeylerdir. Onlardan vazgeçer geçmez etrafa baktığımızda onları yine görmemiz sorunların başında gelir. Pavlus, bu soruna cevap verirken kendimizi onlara karşı ölü ve Tanrı’ya karşı diri saymamız gerektiğini söyler.

Belki de “zavallı ben” diyen biriydiniz; hiçbir şeyin yolunda gitmediğine inanan kendine acıyarak yaşayan biriydiniz. Ancak şimdi Mesih’tesiniz, her şey geçti ve siz artık öyle biri değilsiniz. O eski şeyler geçti…yoksa geçmedi mi? Hemen yine ortaya çıkıyorsa, o zaman eski rutine dönüyorsunuzdur. Dolayısıyla burada bir karar vermeniz gerekir. Ya ondan zevk almayı sürdürebilirsiniz…ya da ona karşı ölebilirsiniz. Peki bunu nasıl yapacaksınız?

Pavlus yürekten sevecenliği, iyiliği, alçakgönüllülüğü, sabrı ve yumuşaklığı giyinmemizi söyler. 129 Bu tür şeyler yaşam tarzımızın doğal bir parçası değildir. En azından çoğumuz için. Eskiden kurtulmanın en iyi yolu yeniyi kucaklamaktır. Karanlığı kovmanın en iyi yolu da onu dışarı süpürmek değil, perdeleri açarak içeriye güneş ışığının girmesini sağlamaktır.

Yenilenen zihinler

Bunu yapmak için de Pavlus’un dediği gibi zihinlerimizi yenilemeliyiz. Aslında biraz bilgisayar gibidir. Bilgisayar, belirli şeyleri belirli bir şekilde yapmak için programlanır. Farklı bir şekilde ya da farklı şeyler yapmak istersek o zaman farklı programlar yükleriz ya da yeniden program yaparız. Benim gibi bilgisayardan az anlayanlar için şunu söyleyebilirim: “yazılım” bilgisayarı nasıl çalışacağına dair yönlendirir. Yazılım birtakım talimatlardan oluşur, program da bilgisayardan yapmanızı istediğiniz şeyleri yapması için bilgisayarı yönlendirir. Yazılım bazen bozulur (virüs girer) ve o zaman bilgisayar hiçbir şey yapamaz duruma gelir ve kapanır ya da beklenenden tamamen farklı bir şey yapar. Böyle bir şey olunca yazılımı kullanan her şeyi etkileyebilir. Bu, Adem’e ait olduğumuz zamanki halimiz gibidir. Karanlık güçlerin hepsine açıktık. Bu dünyanın tanrısı olan Şeytan bu karanlık güçler vasıtasıyla dünyada hüküm sürer. Bu da şu anlama gelir: Adem’e ait olduğumuz zaman bu şeyler yaşamlarımızı etkiliyor ve hatta yaşayış tarzımızı bile yönetiyordu. Bu nedenle yeni “yazılım” yükletmemiz gerekiyor.

Şimdi Mesih’teyiz, O’na aitiz; başka birinin otoritesi altına girdik ve programımızda yazılı olan bütün kötü talimatları içeren ‘’virüsler’’i temizleyen yeni bir yazılımı yüklettik. Ne var ki, çoğumuzun yaşamında bu virüsler, bu karanlık güçler bizi o kadar etkiledi ki, sonunda çok güçlendiler. Dolayısıyla onlardan resmen özgür kılınmamız gerekir. Luka şöyle der:’’İman edenlerin birçoğu geliyor, yaptıkları kötülükleri itiraf edip anlatıyordu. Büyücülükle uğraşmış bir sürü kişi de kitaplarını toplayıp herkesin önünde yaktılar. ’’130Başka bir deyişle, inandıktan bir süre sonra birden bu eski şeytani şeylerin yaşamlarında yer almaması gerektiğini anladılar; dolayısıyla da onları yaşamlarından çıkarttılar. Mesih’teki durumumuzdan dolayı geçmiş şeyleri halletmek için Kutsal Ruh’un gücüne sahibiz.

Suçlayıcıyı yenmemizi mümkün kılan Mesih’teki kabul edilişimizi anladığımız gibi bütün karanlık güçlerin üstünde olan Mesih’teki otoritemizi de bilmemiz son derece önemlidir.

Yeni otorite

Düşmanın üstündeki otoritemizi anlamak için Pavlus’un Efesliler’e yazdığı mektuba bakalım. Efes büyücülükle uğraşan bir kentti. Artemis tapınağı (dünyanın yedi harikasından biri) oradaydı. Artemis kültü Efes odaklıydı. Pavlus, karanlığın güçleriyle en dramatik yüzleşmesini bu kentte yaptı. 131Daha önce büyücülükle uğraşmış bir sürü yeni inanlı, büyücülük kitaplarını toplayıp herkesin önünde yaktı. Bu kitapların değeri 50. 000 iş günü ücretine tekabül ediyordu!132Herhangi yeni bir kilisede karanlık güçlerin gücünün etkisi söz konusu olduğunda, buna en iyi örnek Efes’tir. Buna karşın Pavlus, Mesih’in zaferini ve bizim Mesih’teki zaferimizi güçlü bir şekilde bu kiliseye yazar.

Daha önce görmüş olduğumuz gibi Kutsal Kitap, tıpkı gördüğümüz fiziksel dünya gibi ruhsal bir dünyadan da söz eder. Kutsal Kitap, bu ruhsal gerçekten bahsederken ‘’göksel yerler’’ ya da ‘’göksel alanlar’’ gibi ifadeler kullanır. Pavlus’un Efesliler’e yazdığı mektuptaki bir ifadedir. Efesliler kitabı “yönetimler”, ”hükümranlıklar” ve “ruhsal ordular” gibi terimler kullanarak karanlığın kötü güçlerine de gönderme yapar.

Efesliler kitabı bu şeylerle ilgili ne söyler? İlkin, Mesih’in kötü güçlerin hepsine karşı zafer kazandığını açık açık söyler. O, onları yendi. Mesih’in sadece ölümden dirilmekle kalmayıp, göksel yerlerde Tanrı’nın sağına oturduğunu da söyler. Orada bütün yönetimlerin, hükümranlıkların, güç ve egemenliklerin üstündedir. 133 Sadece zafer kazanmakla kalmadı, kazandığı bu zaferi kilisesi için de kullanılabilir kıldı. Pavlus “iman eden bizler için etkin olan Tanrı’nın kudretinin”134 farkına varabilelim diye bizim için dua ediyor. İşte, Mesih’in bütün hükümranlıkların ve güçlerin üstüne çıkabilmesini mümkün kılan bu kudrettir. Ve kötülüğü yenenler olarak yaşarken bize verilen de aynı kudrettir.

Dahası, eğer Mesih bütün bu kötü güçlerin üstündeyse, biz neredeyiz? Cevap: Mesih’te her ruhsal kutsamayla göksel yerlerde kutsandık. 135

Efesliler’e yazılan mektup daha sonra kurtulmadan önce ne olduğumuzu anlatmaya devam eder. Bir zamanlar “havadaki hükümranlığın egemeninin”136 yani Şeytan’ın otoritesi altındaydık. Dolayısıyla günahlarımızdan ötürü ölüydük, ama bundan kurtarıldık. Tanrı sadece bizi kurtarmadı, bizi yeni bir yere de oturttu. Nereye? Göksel yerlerdeki Mesih’teyiz. Başka bir deyişle, yeniden doğar doğmaz Mesih’e gönderiliyoruz, yani karanlık güçlerin üstünde Mesih’in otoritesine sahip oluyoruz. O’nda güven içindeyiz. Korkmamıza gerek yok.

Dahası, kilise Tanrı’nın bilgeliğini bu kötü güçlere göstermek zorundadır. Başka bir deyişle, kilise farklı uluslardan gelip Mesih’te bir olmanın ne demek olduğunu sergilemelidir. Bu şekilde kötü hükümranlıklara Tanrı’nın çok yönlü bilgeliği bildirilir. 137

Zafer pozisyonundaki yerimizi anladıktan sonra Pavlus’un kitabın sonundaki şu sözlerine kulak verelim: “Bu karanlık güçlere karşı savaşırken yerimizde durmalıyız”138

Ruhsal savaş konusuna yaklaşmadan önce bile inanlılar olarak bunda güven içinde olmalıyız. Birçokları düşmanın yapabileceklerinden dolayı başarısız, güçsüz ya da içgüdüsel olarak rahatsızlık duyabilir. Mesih’teki otoritemizin farkına vararak bundan özgür kılınmalıyız. Şimdi ruhsal dünyayla uğraşıyoruz. Bu dünyada Mesih’in aracılığıyla galiplerden üstünüz. 139 Yeniyoruz çünkü galibiz. Kilise, Tanrı’nın zaferini ve bilgeliğini bütün bu kötü güçlere gösterecektir. Ruhsal savaş konusuna bu temel üzerinden yaklaşabiliriz.


6 Numaralı Etkin Strateji: Mesih’teki otoritenizi anlayın.