Dördüncü Söz

Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, ‘Elî, Elî, lema şevaktani?’ yani, ‘Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?’ diye bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu işitince, ‘Bu adam İlyas’ı çağırıyor dediler” (Matta 27:45-47).

İsa Mesih sabah dokuzda çarmıha gerilmişti. Dokuzdan öğle saatlerine kadar olan olaylardan bazı kısımları, İsa’nın söylediği sözler bağlamında daha önce incelemiştik. Şimdi İsa’nın çarmıhta olduğu üçüncü saatten sonrasına bakıyoruz. Burada,İsa’nın çarmıha gerildiği öğlen on ikiden, öğleden sonra saat üçe kadar, bütün ülkenin üzerine bir karanlık çöktüğü yazılı. Bunun nasıl bir karanlık olduğunu anlamamız lazım. Karanlık dediğimiz zaman oraya neyin, neden, nasıl çökmüş olduğunu anlatıyoruz?

Bazı insanlara göre bu karanlık, bir güneş tutulmasının sonucu olabilir. Ama bilim adamları o zamanlara karşılık gelen bir güneş tutulması olayını belirleyemiyor. Bazıları da bir kum fırtınasının getirdiği karanlığın söz konusu olabileceğini söylüyor. Eğer kumların yoğun bulutlar gibi geçtiği bir fırtına olmuşsa, bu havanın kararmasına neden olabilirdi. Yine de öyle olsa, Kutsal Kitap’ta kum fırtınası diye yazardı ve bu fırtınanın etkilerini görürdük. Yukarıda da belirtildiği gibi ayette, “karanlık çöktü” diye yazılmış. İsa Mesih’in çarmıhta olduğu zamanın üç saatinde bilimsel yöntemlerle anlatamadığımız bir karanlık çöküyor.

Doğal açıklaması olmayan bu karanlığın nedenini düşünürsek, çarmıh olayının doğaüstü yanlarını da göz önüne almamız gerekir. Bir soru soralım kendimize: İsa kimdir? Verilecek yanıtlardan biri de, “İsa Mesih, bütün dünyanın yaratıcısıdır” olacaktır. Bütün yaratılışta etkin olan Kişi’dir.

Şunu hatırlayın: İsa Mesih sıpanın üzerinde Yeruşalim’e girdiğinde insanlar hemen O’nun önünde ilahiler söyleyip tapındılar. O’nu kral olarak selamlıyorlardı. Luka 19:37 ayetinden sonra şöyle yazılıdır: İsa Zeytin Dağı’ndan aşağı inen yola yaklaştığı sırada, öğrencilerinden oluşan kalabalığın tümü, görmüş oldukları bütün mucizelerden ötürü, sevinç içinde yüksek sesle Tanrı’yı övmeye başladılar. ‘Rab’bin adıyla gelen Kral’a övgüler olsun! Gökte esenlik, en yücelerde yücelik olsun!’ diyorlardı. Kalabalığın içinden bazı Ferisiler O’na, ‘Öğretmen, öğrencilerini sustur!’ dediler.”

Tüm bu olaylar İsa Mesih çarmıha gerilmeden bir hafta önce oldu. İsa Mesih Yeruşalim’e giriyor ve İsa’nın öğrencileri çok seviniyorlar. Seviniyorlar, çünkü İsa’nın kimliğini görüyorlar. Nasıl bir kurtarıcı olduğunu, nasıl mucizeler yaptığını görüyorlar. Ama Ferisiler, İsa’nın kimliği açıklanınca, kim olduğu, neler yaptığı vurgulandığında tepki veriyorlar. “Sustur onları” diyorlar.

İsa’nın onlara yanıtı çok çarpıcıdır: “Size şunu söyleyeyim, bunlar susacak olsa, taşlar bağıracaktır!” (Luka 19:40). Çünkü her şeyin yaratıcısı, bütün her şey tarafından bilinir. İsa’nın kimliği çarmıhta açıklandığı zaman, doğa İsa’nın çarmıhta olmasına tepki gösteriyordu. Yaratılış, yaratıcısının çarmıhta olmasına karşılık veriyordu. Büyük bir karanlık oldu. Sanki dünya, o çarmıhta olan bitene karşı isyan ediyordu. Karanlık, çarmıhın, Yeruşalim’in üzerine çöktü. Güneş tutulması ya da kum fırtınası değildi. Doğanın tepkisi, yaratılışın İsa Mesih’in çarmıha gerilmesine gösterdiği tepkiydi. İsa’nın öğrencileri, insanlar çarmıhın dibinde, “Siz İsa Mesih’i, bizim Rabbimiz’i, dünyanın yaratıcısını çarmıha geriyorsunuz” diye bağırmıyordu. Korkuyorlar ve saklanıyorlardı. Kenara çekilip ağlıyorlardı. Ama yaratılış tepki gösteriyordu; yas tutarak, karalara bürünerek.

Elbette bu karanlık doğanın tepkisinden daha fazla bir şey olabilir. Belki de bu karanlık bize dünyanın tepkisinden daha da fazla şeyi anlatıyordur. İsa’nın içinde o sırada neler oluyordu acaba?

2. Korintliler 5:21 ayetinde şöyle yazılıdır: “Tanrı, Mesih sayesinde kendisinin doğruluğu olalım diye, günahı bilmeyen Mesih’i bizim için günah yaptı.” Kullandığımız çeviride metnin anlaşılması için haklı olarak ‘günah sunusu yaptı’ diye yazılsa da, çevirinin dipnotu, özgün ifadenin İsa’nın ‘günah yapıldığı’nı söylediğini belirtir. İsa Mesih günahla hiçbir ilgisi olmayan bir varlıktı, ta ki çarmıha çıkana kadar. İsa çarmıhta ‘günah’ oldu.

Şair Özdemir Asaf demiş ki, “Bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.” İsa Mesih gibi temizi, pakı insanlar arasında olmadı. Aslında O’nun kadar beyazı, aydınlığı yeryüzünde yaşamadı. Tertemizdi, paktı, kutsaldı. Kutsallık sözcüğünün anlamını, İsa Mesih’e baktığımızda görüyoruz. İsa’nın yaşamı günahtan bütünüyle özgürdü. Yine de İsa Mesih çarmıhta ölürken, ortalığı bürüyen karanlıkta O’nun üzerindeki karanlığın payı vardı. İsa Mesih ‘günah’ oldu.

İnsanlar bize şöyle diyor: “Siz Hristiyanlar ne kadar kolay yaşıyorsunuz. Günah işliyorsunuz, affediliyorsunuz. Günah işledin, affedildin. O kadar kolay. Düğmeye basıyorsun, hemen affediliyorsun. İstediğiniz kadar günah işleyin.” Bu doğru değil! Biz günahlarımız için ödenen bedelin, bu dünyada herhangi bir konuda ödenen bedellerin en büyüğü olduğunu biliyoruz. Bizim günahlarımız için Tanrı Oğlu, Tanrı’nın biricik Oğlu, bizim kurtarıcımız, evrenin yaratıcısı, günah oldu. Bundan büyük bedel olamaz. Biz biliyoruz ki, İsa Mesih bizim günahlarımızın bedelini ödedi. Benim İsa Mesih sayesinde kurtuluşa kavuşabilmem için, İsa acıyı, ölümü, günah olmak üzere Tanrı’ya itaat etmeyi tercih etti. İsa tertemizdi, paktı diye yazdım. O’nda bir parça ufacık günah, yan bakma, yanlış düşünce bile yoktu. Eğer olsaydı, İsa’nın kimliği bütünüyle değişirdi. İsa kendisi olmaktan çıkardı.

İsa Mesih, çarmıhta ‘vurulup ezildi’ (Yeşaya 53:4) ve son derece büyük bir şiddete maruz kaldı. Sizin, benim, bütün dünyanın günahlarıyla parçalandı, acıdı, yaralandı, çarpıldı. “Siz Hristiyanlar’ın işi ne kadar kolay” diyorlar; bu da doğru değil! Biz bağışlanmış günahkârlar olarak, nasıl bağışlandığımızı bilerek, Tanrı’ya bakarak lütufla yaşıyoruz. İsa, dünyanın günahlarını taşıyan Tanrı Kuzusu oldu. Yuhanna 1. bölüm 29. ayette Vaftizci Yahya, İsa için şöyle diyor: “İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu.” Kuzu kurban olacaktı. Bu kurban olma bilinciyle İsa Mesih yeryüzünde yaşadı. Çarmıha çıktı ve bizim için öldü. Yeşaya Peygamber, İsa Mesih’in kimliğine ilişkin şöyle tanıklıkta bulunuyor: “Aslında hastalıklarımızı o üstlendi, acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, vurulup ezildiğini sandık. Oysa bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi, bizim suçlarımız yüzünden eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza O’na verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk” (Yeşaya 53:4-5).

İsa karanlıktaydı, üzerine günahın karanlığı çökmüştü; dünya nasıl kapkaranlık olmasın? Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemez. Karanlık, İsa çarmıhtayken O’nun üzerine yapıştı. Bütün dünyanın karanlığı, acıları, günahları, hastalıkları, lanetleri bir katran gibi O’nun üzerine yapıştı. İsa bizim günahlarımız için çarmıhta öldü. Bizi kendi katranlaşmış günahımızdan kurtardı. Artık birisi İsa Mesih’e iman ederse, çarmıhta sağlanan kurtuluşa sahip olur. Bu kurtuluşun sağladığı bereketlerle yaşayabilir. Çarmıh sayesinde, hiç kimse günahları nedeniyle cehenneme gitmek zorunda değildir. Tanrı cennete giden Yol’u insanlığa bir armağan, bedel ödemeye gerek olmayan bir armağan olarak verdi. Bu armağanı almamızı istiyor.

Çünkü yaşamımızda İsa olmadan yaşamla başa çıkamıyoruz. Günahlıyız. Her günah işlediğimizde bir şekilde sorunlarla karşılaşıyoruz. İşimizi kolaylaştırmak için basit bir yalan söylesek birine, o kişiyle aramız bozulur. Yalanımızın ortaya çıkması endişesi, o kişiyle aramıza girer. Biriyle kavga etseniz, onu gördüğünüzde yolunuzu değiştirmek istersiniz. İsa Mesih yalanınızı da, kavgaya neden olan günahınızı da üzerine aldı. Siz utanmayın, yalan söylemek zorunda kalmayın, bağışlanma arayın, yolunuzu değiştirmeyin diye; Tanrı’yla ve insanlarla barış içinde yaşayın diye çarmıhta günahlarımızı üstlendi. Bizim karanlığımız, utancımız, bizim pisliğimiz, kirliliğimiz, hastalıklarımız için çarmıhta İsa öldü.

Bu dünyada bir yerlerde her an bazı insanlar acı çekiyor; acı çekiyoruz. Ya kendi günahlarımız acı çektiriyor bize ya da başka insanların elinde, onların günahları nedeniyle acı çekiyoruz. İsa Mesih’e ilişkin yapılan bir tanıklıkta şöyle yazar: ‘Zayıflıklarımızı O kaldırdı, hastalıklarımızı O üstlendi’ (Matta 8:17). Bu nedenle hastalığımıza şifayı O’nda arayabilir, acılarımıza derman olarak O’nun çarmıhına bakabiliriz. “Bana yardımcı olur musun Rab İsa” diyebiliriz. “Bu dünyanın karşısında eğilmeden, çarmıhın sayesinde çarmıhın gibi dimdik durmak istiyorum” diyebiliriz.

Üstelik İsa çarmıhta bir başka şey daha yaptı: Laneti kendi üzerine aldı. Galatyalılar 3:13-14 ayetlerinde öyle yazar. Yaşamımıza bir anlam katabilmemiz için dinsel törenler, ruhsal eylemler, Kutsal Yasa, şeriat ya da herhangi bir kurala ihtiyacımız yoktur. İsa Mesih çarmıhta ölene dek, Tanrı ile aramızda bir bağ olduğunu görebilmemiz için dine ve dinsel törenlere ihtiyacımız vardı. Tanrı’nın beğenisini kazanmak için dine, yani yasak ve doğru olanlara ilişkin bir kurallar listesi (şeriat da diyebilirsiniz) ile düzenlenmiş bir ibadet biçimine uyardık. Törenler ve kurallar bize ne denli günahkâr, zayıf, yetersiz ve aslında Tanrı’dan uzak, O’na düşman haline gelmiş olduğumuzu gösteriyordu. Sürekli uygulamak zorunda olduğumuz kurallar, ibadetler bizi bir adım ileri götüremiyordu. Dinimiz, kusurumuzu yüzümüze vuruyordu.

Hangi dine inanırsanız inanın fark etmez. Size Tanrı’nın karşısında ne kadar eksik, yetersiz, beceriksiz, başarısız, sakar olduğunuzu gösterip, bu durumu aşmak için dini kurallarla yaşamanız gerektiğini söylüyorlar. Oysa zamanla öğreniyorsunuz ki, din ya da dinin koyduğu kurallara uyma çabasıyla hiçbir zaman hiç kimseyi ya da kendi vicdanınızı tatmin etmeniz mümkün değildir. Başarısız olmaya mahkûmsunuzdur; çünkü herkes günah işler ve Tanrı’dan uzaklaşır.

Cem Karaca bir şarkıda şöyle diyordu: “Hep bir hallı Turhallıyız, biz bize benzeriz. Yüz bin kere tövbe eder yine şarap içeriz.” Bu türküyü yazana göre şarap içmek günahmış. Ama yüz bin kere tövbe etse bile günah işlemekten kendini alıkoyamayan bir adam var karşımızda. Hepimiz öyle değil miyiz? Kurallar, dinsel zorlamalar insanların doğruyu yapması için yeterli değildir. Kurallar insanları sadece başarısızlıkla etiketlemeye yeterlidir; bir de günahlı olduğunun farkına varmasını sağlar. Peki, nasıl bu etiketten kurtulabilirsiniz?

İşte İsa’nın çarmıhta yaptığı şey tam da budur. Sizi yetersizlikle etiketleyen ya da bir başka deyişle lanetleyen Yasa’dan İsa’nın çarmıhı sayesinde özgür kılındınız. İsa sizi özgür kılmak için öldü.

Tekrar çarmıhın üzerindeki karanlığa dönecek olursak; ilk önce bu karanlığın doğanın İsa’nın ölümüne verdiği tepki olabileceğini yazmıştım. İkinci olarak da, İsa’nın bütün dünyanın günahını üzerine aldığı sırada O’nun üzerine çöken karanlık olabileceğini açıkladım. Yine de karanlığa ilişkin eklenebilecek bir başka açıklama daha olabilir: Bu karanlık İsa’nın cehennemi idi.

Cehennemi nasıl tarif edersiniz? Tanrı’nın kutsamalarının olmadığı yer desek sanırım çok yanlış olmaz. Tanrı bizim görebildiğimiz, bilebildiğimiz her yerdedir. Tanrı’nın kutsamalarının her yerde olmaması olanaksız gibi görünür. Herkes yaşamının başından en sonuna dek Tanrı’nın kutsamalarını alır. Tanrı herkesin O’nu fark ederek ilişki kurmayı arzulamasını ister.

Yine de cehennem vardır. Burası başta Şeytan olmak üzere, Tanrı’nın önünde gururla diklenenlerin gideceği yerdir. Cehennem insanlar için değil, Şeytan’ı insanlardan uzak tutmak için tasarlanmış olsa da, Tanrı’nın Müjdesi’ne karşı durmayı seçen insanlar da ne yazık ki oraya gidecekler. Tanrı herkes kurtuluşa erişsin diye sabrediyor (2. Petrus 3:9). Cehennemde Tanrı’nın kutsaması olmayacak. Tanrı’nın kutsamamayı seçtiği tek yer orasıdır. Tanrı’nın varlığının bir nebze bile görünmesi, insan için harikadır! Sonsuz ve mükemmel olan O’dur! Sevgili okuyucu, öyle bir yer olacak ki, Tanrı orada artık hiçbir şeyi kutsamayacak!

Oysa Tanrı’yla birlikte olmak olağanüstü güzelliktedir. Bazılarımız bunu bilir. “Ruh’la dolu olun” der Kutsal Kitap. Ruh’la dolu olduğunuzda Tanrı’nın yaşamınızdaki etkinliği sizi sevindirir. Bunu bir biçimde başkalarının algılayacağı şekilde ifade edersiniz. İnsanın coşkusu, Tanrı’nın varlığı ve eylemlerine ilişkin sözlü olmayan tanıklığı, başkaları tarafından fark edilir.

İsa çocukluğundan beri Tanrı’nın lütfunu yaşamında görüyordu (Luka 2:40). Kutsal Ruh hem vaftizinde hem de sonrasında O’nun yaşamıyla iç içeydi. Tanrılık, insan İsa ile öyle iç içeydi ki, bir keresinde “Ben ve Baba biriz” demişti (Yuhanna 10:30). Etle tırnaktan yakın!

İsa Mesih çarmıhta ölürken Baba Tanrı O’ndan yüz çevirdi. Oğul İsa, çarmıhta Baba’dan ayrı kaldı. Cehennem tam da budur.

İsa dünyanın bütün günahlarını üstlendiğinde, Baba Tanrı buna tepkisiz kalamazdı. İsa, çarmıhta günahlar nedeniyle yargılandığında, hem fiziksel hem de ruhsal olarak çırılçıplaktı. Karanlık O’nun üzerine geldi. İsa bir varlığın çekebileceği en büyük acıyı çekti: Baba, O’ndan ayrıldı. Bu nedenle İsa Mesih’in attığı çığlık anlamlıdır: “Tanrım, beni neden terk ettin?”

İsa’nın bu sözü 22. Mezmur’da da bulunuyor. Çarmıhta yaşananlar Tanrı sözünü doğruluyor:

1Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?

Niçin bana yardım etmekten,

Haykırışıma kulak vermekten uzak duruyorsun?

2Ey Tanrım, gündüz sesleniyorum, yanıt vermiyorsun,

Gece sesleniyorum, yine rahat yok bana.

3Oysa sen kutsalsın,

İsrail’in övgüleri üzerine taht kuran sensin.

4Sana güvendiler atalarımız,

Sana dayandılar, onları kurtardın.

5Sana yakarıp kurtuldular,

Sana güvendiler, aldanmadılar.

6Ama ben insan değil, toprak kurduyum,

İnsanlar beni küçümsüyor, halk hor görüyor.

7Beni gören herkes alay ediyor,

Sırıtıp baş sallayarak diyorlar ki,

8“Sırtını RAB’ be dayadı, kurtarsın bakalım onu,

Madem onu seviyor, yardım etsin!”

Bu Mezmur’daki birçok sözün İsa çarmıha gerildiğinde gerçekleştiğini fark etmişsinizdir. Yalnızca İsa’nın söylediği sözler değil, dünyanın İsa’ya karşı tutumu da bu Mezmur’da görülüyor. O’nunla alay ediyorlar. Giysisi için kura çekiyorlar (Mezmur 22:18). İsa burada şöyle sesleniyor: “Tanrım, Tanrım, beni niye terk ettin!”

Daha önce söz etmiştim; İsa çarmıhta acı çektiğinde dünya, karanlıkla tepki veriyordu çarmıha. Her şeye Egemen Rab’bin acı çekmesine tepki veriyordu. İsa, bizim için bir toprak kurduna dönüşüyor, tıpkı bizim gibi... Biz de bazen öyle hissetmiyor muyuz kendimizi? Yalnız, terk edilmiş, yıkılmış, değersiz…

İsa Mesih bütün terk edilmişliğimizi, dışlanmışlığımızı üzerine aldı. Bu nedenle O, tam bir ‘reddedilen’ oldu. Günah oldu. Bir toprak kurduna dönüşmenin ne olduğunu anlayabilecek biri oldu. “Kendini boş kılıp insan bedenine büründü” diye yazıyor Filipililer 2:7-8 ayetlerinde. Oysa 22. Mezmur’un içinden bakarsanız daha da ötesini görürsünüz. Vaftizci Yahya, “İşte Tanrı Kuzusu” demişti. Kuzu, çarmıhın üzerine çıktı ve kurban oldu. O kurban olurken bir toprak kurduna dönüştü, hiç oldu! Balıkları tutmak için toprak kurtlarını parçalayıp yem yaparsınız.

İsa bizim için çarmıhta canını verdi. Hiç oldu! Söylendiği zaman insan aklı algılamakta zorlanıyor. İnsan bedeni alarak kendini boş kıldı; Tanrı’ya eşit olmayı hak saymadı. Kendini hiçe sayıp hayvanlar gibi kurban edildi. Ötesi var, bir toprak kurdu gibi değersiz oldu bizim için. Biz kendimizi o duruma düşürmeyelim diye... Utancı hiçe sayıp bir toprak kurdu kadar değersiz, kırılgan, çaresiz oldu. “Tanrım, beni niçin terk ettin?” Biz kendimizi terk edilmiş hissetmeyelim diye... Biz Tanrı’ya düşman, sırtı çevrili, çaresiz, kırılgan, mutsuz, umutsuz olmayalım diye İsa Mesih çarmıhta öldü.

Acı çektiğim zaman O’ndan medet umabileceğimi biliyorum. Çünkü O beni biliyor, tanıyor. Benden başarı, performans beklemiyor. Günde beş vakit kiliseye gelip Meryem’e dua etmemi istemiyor. Çan çalıp kendimi kırbaçlamamı istemiyor. Şeriatın parmağımı kesmesini, dinin beni zincirlemesini istemiyor. Benden istediği çarmıhının dibinde durup O’nunla ilişki kurmam. Çarmıhta yaşam var. Baba Tanrı bizi terk etmemek için biricik Oğlu’nu terk etti.

Peki, siz ne yapıyorsunuz? Hâlâ karanlıkta mı yaşıyorsunuz? Aydınlığa çıkmak istiyor musunuz? İnsanlar O’nu anlamadı. “Bu adam İlyas’ı çağırıyor” dediler. Neden bu kadar karanlık var onlarda? Neden bu karışıklık? Neden insanların zihinleri İsa’nın kimliğini anlayamayacak kadar karışık? Sizin de zihniniz karanlıkta mı? İsa’yı Kurtarıcınız ve Tanrınız olarak kabul edip O’na iman ettiniz mi? O’nun çarmıhında hayat olduğunu kabul edip hayatınızı o çarmıhın dibine bıraktınız mı?

Hristiyansanız ve eğer kafanızda “Ben bunu yapıyor muyum” diye bir soru varsa Müjde’ye iman edin. İman ettiyseniz Müjde’ye uygun yaşayın. Müjde yalnızca hiç iman etmemişler için değildir. İman edenler ve etmeyenler içindir. İlk kez iman edecekseniz, İsa’ya “Bana yardım et! Beni değiştir!” deyin. Eğer zaten Mesih’e iman ettiyseniz, “Beni değiştirdiğin için teşekkür ederim. Benden istediğin gibi yaşamama yardım et! Kutsal Ruh’un bana yol göstersin” deyin. Karanlıkta yaşamayın! Unutmayın, İsa siz karanlıkta kalmayın diye karanlıkta kaldı ve üç gün sonra dirildi! Aydınlıkta yaşayın!