1. Geleceğin Rehberi – Dünyanın Sonunu Kim Bilebilir?



Son yıllarda özellikle dünyanın sonu konusu büyük ilgi toplamaktadır. İnsanlar, dünyamızın hiç değişmeden devam edemeyeceğini fark etmişlerdir. Bu yüzden her an her şeyin olabileceği kaygısıyla yaşıyorlar. İster akşam haberleri olsun, ister fısıltı gazetesi olsun, insanlarımız her yerde gelecekle ilgili endişelerini sık sık dile getiriyorlar. Sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyada herkes ciddi bir telaşın içindedir. Kimisi kendine yer altında sığınak hazırlıyor, kimisi yemek depoluyor, kimisiyse silah ve mermi stokluyor. Zaman zaman ciddi bir panik havası esiyor. Peki, insanlar neye dayanarak dünyanın sonunun yaklaştığını düşünüyorlar? Dünyanın sonunun ne zaman olacağını ya da ne şekilde patlak vereceğini kim bilebilir?

Kuşkusuz ki, geleceği bilmek ve bildirmek yalnız Allah’a mahsustur. Nedeni de gayet açıktır: Rab Allah dünyayı ve tüm evreni yarattığına göre, bizim yaşadığımız boyutun ötesindedir demektir. Çünkü O ezelden beri vardır ve ebediyen var olacaktır. Bizler ise zaman ve mekân denilen kavrama bağlıyız. Tanrı ise zamanın dışında ve üstündedir, çünkü bu düzeni yaratan O’dur. Bizler zamanın akışına tabiiyiz, bu yüzden geriye gitmemiz de ileriye bakmamız da imkânsızdır. Yüce Allah ise tarihin başlangıcını da sonunu da bir arada görmektedir. Bu nedenle geleceği bir tek O bilir. Ve ancak Kendisinin bizi haberdar ettiği kadarıyla geleceği öğrenebiliriz.

Hamdolsun ki, Yüce Rab’bimiz bu konuda bizi karanlıkta bırakmadı. Kutsal Kitap’ta1 peygamberleri aracılığıyla bizlere geleceğin birçok ayrıntısını açıklamıştır.

Kimgültürümüzde peygamberler oldukça hürmetle karşılanmaktadır. Tarih boyunca birçok kişi peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak birinin gerçekte Tanrı’nın yetkisiyle konuşup konuşmadığını nasıl bilebiliriz? Bunun için öncellikle Kutsal Kitap’a bakarak “peygamberlerin” vazifesinin ne olduğunu tespit etmeliyiz.

PEYGAMBERLER - Kutsal Kitap’a göre peygamber Tanrı’nın isteği doğrultusunda vahiylerini insanlara ileten kuldur.2 Yani Tanrı’nın adına konuşan “habercilerdir.” Peygamberlerin hayatlarına baktığımız zaman genellikle hizmetlerinin iki yönlü olduğunu görebiliriz. Hepsi kendi çağdaşlarına Tanrı adına seslenmiştir. Uyarır, cesaret verir, azarlar ve öğretirlerdi. Bununla birlikte peygamberlerin ikinci bir özelliği, insanlara geleceği önceden bildirmeleridir. Bunu özellikle aktarmakta oldukları mesajı Rab’bin onayladığını göstermek ve pekiştirmek için yaparlar. Bu sayede Allah, haberciliğini yapan bu insanlarla birlikte olduğunu açıkça gösterir.

Yukarıda değindiğimiz bu ikinci özellik çok önemlidir; çünkü zaman zaman sahte peygamberler de ortaya çıkmış ve Tanrı adına konuştuklarını iddia etmişlerdir. Ancak sahte oldukları, geleceğe ilişkin verdikleri haberlerin yerine gelmemesi ile anlaşılmıştır. Oysa Tanrı’nın gerçek peygamberlerinin geleceğe ilişkin verdikleri haberler birebir yerine gelmiştir.

Kutsal Kitap’ta adı geçenlerin dışında birçok kişi peygamber olduğunu ileri sürmüştür. Örneğin günümüzde bir sürü kişi Nostradamus gibi kâhinlerden bahseder durur. Çünkü onların bazı kehanetleri gerçekleşmiş gibi görünüyor. Ancak söylediklerini daha yakından incelediğimizde, kehanetleri ile bunlara ilişkilendirilen olaylar arasındaki benzerliğin tesadüften öte bir şey olmadığını görebiliyoruz. Ayrıca kendi hayranlarının Nostradamus’un sözlerini çarpıttığı hatta değiştirdiğini bile söyleyebiliriz. Şunu da kabul etmek gerekiyor ki, bu tür kâhinlerin bazı sözleri belirli olaylara iliştirilip kehanet süsü verilse bile, edilen sözlerden büyük bir bölümün gerçekleşmediği ortadadır.

Az önce yalnız zamanı yaratan Rab Allah geleceği bilebilir dedik, ama bazı kişiler farklı düşünebilir. Zira falcılar ve tarotçular geleceği bildiklerini ileri sürerler. Burada şunu hatırlatmak gerek ki, bu işi yapan şahıslar Tanrı’yla değil, Şeytan’la işbirliği yapmaktadırlar. Bu yüzden Kutsal Kitap böyleleriyle yakından uzaktan her türlü ilişkimizi tamamen yasaklar.3



Yine bazıları “Şeytan geleceği bilemez mi?” diye üstelerler. Aslında Şeytan’ın başlangıçta diğer melekler gibi yaratıldığını hatırlamalıyız. Ancak ilk yaratıldığında Lusifer adında çok görkemli bir melekti, ta ki gurura kapılıp günah işleyene kadar.4 Onun bir başlangıcı vardır, yani bizim gibi zaman sınırlarına bağlı bir varlıktır. Bu yüzden geleceği bilmesi olanaksızdır; çünkü bu bilgi sadece Allah’a mahsustur. Yine de Şeytan’ın hepimizden daha zeki ve kurnaz olduğunu unutmamalıyız. Diğer tüm yaratılmış varlıklar gibi geleceği bilemese de, bizim gibi Kutsal Kitap’ta yazılanları okuyabiliyor ve gelecekle ilgili çok isabetli tahminler yapabiliyordur.

Falcılar, büyücüler ve tarotçulara gelince gelecekten haber verdiğini iddia eden veya geleceği değiştirebileceğini söyleyen bu meslek erbaplarının kehanetleri, ya tahminlerden ya da şeytani güçlerden kaynaklanmaktadır. Saf müşteriler yakaladıklarında geçmişle ilgili klasikleşmiş bazı anlatımlara başlar ve gelecek hayatlarıyla ilgili birtakım alışagelmiş söylevlere başvururlar. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, bu tür kişilerden bazıları Şeytan’a ve ona yardım eden cinlere yani kötü ruhlara bağlı hareket ederler. Ayrıca cinler de ruhsal olarak insanları etkilemek için, bazı işleri önceden ayarlayabilirler. Bu şekilde cinler geleceği tam olarak bilmeseler de, önceden haber verdikleri bazı olayları yerine getirtebilirler. İşte bu yüzden Tanrı bizlere bu tip tehlikeli etkileşimlerden uzak durmamızı buyurur.

GELECEĞİ TEK BİLEN - Kutsal Kitap açıkça der ki: geleceği bilmek ve bildirmek yalnız Tanrı’ya mahsus, yegâne ve ilahi bir ayrıcalıktır. O halde Tanrı dışında bir insanın geleceği tam olarak önceden bilmesi olanaksızdır. İşte bu yüzden Tanrı puta tapanların “ilahlarının” boş olduğunu göstermek için özellikle bu konuya değinir:



Dikkat ederseniz, Tanrı eşsiz konumu ve varlığını vurgulamak için gelecekle ilgili bilgisini kanıt olarak gösteriyor. Hiç kimse, ister insan ister ruh olsun, geleceği bu şekilde bildiremez. Çünkü geleceği bilmek yalnız Rab Tanrı’ya özgüdür.

Ayrıca Rab geleceği bildirirken, tahminler ve ihtimaller üzerinde durmaz. Tam tersi yukarıdaki ayetlerde belirtildiği gibi geleceği ayrıntılı olarak, sırasına göre açıklar. Dahası, Kutsal Kitap’ta gördüğümüz peygamberlik türü, genellikle sıra dışı, olağanüstü hatta imkânsız türdendir. Örneğin önümüzdeki yüzyılda büyük bir savaş çıkacak dersek, pek kimseyi şaşırtmayız. Fakat önümüzdeki yüzyılda hiç savaş çıkmayacak dersek, bu tüm olasılıkların dışında olur. Aynı şekilde Kutsal Kitap’ta rastlanan peygamberlikler de gerçekten inanılması güç türdendir. Örneğin Tanrı Peygamber Yeşaya aracılığıyla şöyle bir önbildiride bulunur: “Kız gebe kalıp bir oğul doğuracak.”5 Bu her gün olan bir şey değil. Hatta Mesih’ten başka hiç kimse, erden bir kızdan doğarak dünyaya gelmemiştir. Bu, tarihte eşi benzeri bulunmayan bir mucizedir! İşte Rab bu tür peygamberlik sözleri bildirerek olağanüstü kudretini ve hikmetini gösterir.

Tanrı kendi bilgeliğinin kimse tarafından suiistimal edilerek kullanılmasına göz yummaz. Başlangıçtan beri Tanrı sahte peygamberlerin ortaya çıkacağını söyledi ve onları nasıl ayırt edebileceğimizi de şöyle belirtti:

Demek ki, Rab’den gelen söz yüzde yüz isabetli olmalı. Konuşan Rab Allah ise, O’nun en ufak bir detayda bile hata yapması imkânsızdır. İşte Rab’bin kelâmı bu şekilde kendini belli etmektedir.

Anlaşılan şu ki, geleceği bildirmek Tanrı’nın özel mührüdür. Başta dediğimiz gibi pek çok kâhin ve peygamber Tanrı adına konuştuğunu iddia etmiştir. Hangisinin doğru olup olmadığına insanlar karar veremiyor. Çünkü hepsi güzel şeyler söyler. Nitekim kötülük yapmamızı öğütleyen bir peygamber ya da dini kitap pek tutulmaz. Ancak Tanrı Kitabı’nın geçerliliğini ve doğruluğunu belirleyen şey, geleceği mükemmel bir isabetle bildirmesidir. Hangi kitap geleceği tam bir isabetle açıklıyorsa o Tanrı’nın Kitabı’dır, çünkü ilahi mührünü taşıyordur.

PEYGAMBERLİK SÖZLERİ - Kutsal Kitap’a gelince, sadece bir ya da iki tane peygamberlik sözü veya önbildiri görmüyoruz. Bir araştırmacıya göre Kutsal Kitap’ta 8.362 ayet peygamberlik sözleri içerir.6 Ya da bir başka tespite göre: Kutsal Kitap ayetlerinin vahyedildikleri sırada mesajların yüzde otuzu geleceği bildiren açıklamalardır.7 Yani baştan sona kadar Kutsal Kitap peygamberlik sözleriyle kaynıyor ve böylece Rab’bin gerçek vahyi olduğunu açıkça ispatlıyor.

Burada Kutsal Kitap’ın geleceğe ilişkin yazdığı her şeye yer vermek imkânsız; ama kısaca birkaç örneğe bakarsak olağanüstü isabetini göreceğinizden eminiz:



Kimgral Koreş, Babil’i M.Ö. 539’ da fethettikten sonra, Rab’bin 150 yıl önce bildirdiği söz uyarınca, özellikle Tapınağı yeniden kurmak üzere, Yahudi sürgünleri kendi topraklarına geri gönderdi. Düşünün ki, putperest bir kral Allah’ın mabedini yeniden yapmak için ferman çıkartıyor ve bu olup bitenler 150 yıl önce haber veriliyor. Bu olayı o dönemden kalma ünlü Koreş Silindiri’nde de okuyabiliyoruz. Bir de bu alışılagelmiş bir durum da değildi. O dönemin kralları fethettikleri ulusları ya tümden yok eder ya da kölelik boyunduruğuna bağlardı. Koreş ise, ilk defa, daha önce topraklarından sürülen ulusları topraklarına geri yolladı. İşte Tanrı’nın bilgeliğinin kanıtı!



img

Babil kenti muhteşem bir insan eseri olmanın yanı sıra “fethedilemez” namına da sahipti. Nebukadnessar’ın torunu olan Belşassar döneminde (M.Ö. 539) Med-Pers orduları şehri kuşattı. Babil Kralı Belşassar ise hiç kaygılanmıyordu çünkü şehirdeki gıda depoları çok uzun bir kuşatmaya dayanabilecek kadar büyük ve kentin surları fazlasıyla güçlüydü. Ancak kısa bir süre sonra Babil bir gecede düştü ve Belşassar öldürüldü. Peki nasıl oldu?



Med-Pers Kralları Babil’i doğrudan fethetmenin imkânsız olduğunu biliyorlardı. O yüzden farklı bir yol denemeliydiler. Şehrin ortasından geçen Fırat Nehri’nin sularını farklı bir yöne çevirerek, nehrin yatağındaki sığ sulardan yürüyerek içeri girmeyi başardılar. Böylece neredeyse hiç savaşmadan koca Babil’i bir gecede ele geçirdiler. Gerçekten zekice bir plandı.



İlginç olan şu ki, yaklaşık 70 yıl öncesinde Yahuda’da peygamberlik eden Yeremya, Babil şehrinin nasıl ele geçirileceğine dair çok net bir beyanda bulunmuştu:



Okuduğumuz gibi Peygamber Yeremya, Med-Pers ordularının Babil şehrini “nehri kurutarak” nasıl ele geçireceklerini tam olarak anlatır. Unutmayalım ki, Yeremya’nın günlerinde Babil gibi bir kentin yıkılışını bildirmek, birinin bugünkü Kahire ya da İstanbul gibi büyük bir metropolün bir anda yok olacağını söylemesi gibi son derece uçuk bir iddiaydı. Bundan, konuşanın Yeremya değil de Rab olduğu net anlaşılır. Kutsal Kitap’ta daha birçok büyük şehrin yıkılışını bildiren ayetler de bulunmaktadır.9



Yukarıda sözünü ettiğimiz olaylara benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu şekilde daha önce belirttiğimiz gibi Kutsal Kitap’ın çok önceden inanılmaz bir isabetle geleceği haber verdiğini görebiliyoruz.

Kutsal Kitap’ın bu peygamberlik özelliği, en çok İsa Mesih’in hayatı ve hizmetiyle ilgili olarak daha da netleşir. Onda Mesih’in ilk gelişine ilişkin 300’den fazla önbildiri bulunmaktadır.10 Bunun bazı örneklerini şöyle sıralayabiliriz:

Bu listeyi birçok ayrıntıyla daha fazla uzatabiliriz. Ama gerçek şu ki, asırlar öncesinden bir kimsenin hayatıyla ilgili olarak bu kadar bilgi verilmesi ve bu önbildirilerin tam tamına yazıldığı gibi gerçekleşmesi, bir mucizeden de ötedir. Bu ancak Tanrı’nın işi olabilir.

Birileri şöyle itiraz edebilir: “Ya burada sıralanan bazı olaylar birçok farklı kişinin hayatında da görülmüştür.” Olabilir, ama mesele burada sıralanan özelliklerin bazıları değil, hepsinin tek bir kişinin hayatında yerine gelmesidir. Tüm önbildiriler değil, sadece sekiz tanesinin bir tek kişinin hayatında gerçekleşmesinin istatistiksel olasılığı 10x17’de bir olarak tespit edilmiştir.11 Yani 100.000.000.000.000.000 (Yüz katrilyon) kişiden yalnız birisinin yaşamında gerçekleşebilir. Bu öyle büyük bir rakamdır ki; bu kadar Türk Lirasını alıp Türkiye’yi kaplamaya kalsak, üst üste iki sıra ile kaplanmış olurdu. Sonra adamın birini alıp gözlerini bağlasak ve işaretlenmiş bir tek lirayı bulmaya göndersek onun bu kadar geniş bir alanda, bu kadar lira arasında işaretlenmiş tek lirayı bulmasının olasılığı ne olurdu sizce? Tek sözle imkânsız! İşte bir insanın Mesih’le ilgili asırlar öncesinden yazılan bunca peygamberlik sözlerinin bırakın hepsini sadece sekiz tanesini, yerine getirme olasılığı da bu kadardır.

Yukarıda Mesih’in ilk gelişine ilişkin inanılmaz peygamberlik sözlerine baktık; ama bunların üstünde inanılması güç bir şey daha vardır. Mesih’in ilk gelişine ilişkin 300’den fazla peygamberlik sözü vardır dedik. Ama Mesih’in ikinci gelişiyle ilgili, yaklaşık 2.300’den fazla önbildiri vardır.12 Mesih’in ilk gelişine göre, ikinci gelişiyle ilgili olarak 7 kat daha fazla peygamberlik sözü mevcuttur. Bunların arasında Mesih gelmeden önce dünyada yaşanacak kaosa ilişkin, açık ve net olan onlarca belirtiler vardır. Son günde “Armagedon” olarak bilinip de gerçekleşecek olan büyük savaş ile ilgili olarak yüzlerce ayrıntı da bulunur. Yine Mesih yeryüzüne geldikten sonra kurulacak bin yıllık egemenlikle ilgili olarak çok sayıda önbildiri vardır. Kitabın devamında bunların ayrıntılarına bakacağız.

Sonuç olarak Allah’ın Sözü olan Kutsal Kitap geleceği bildirmede tek ve eşsizdir:

  1. Kutsal Kitap geleceği dolaylı değil, detaylı bir şekilde açıklar.

  2. Kutsal Kitap geleceği tahminen değil, tam bir isabetle açıklar.

  3. Kutsal Kitap olası olaylar değil, olağanüstü olaylar açıklar.

  4. Kutsal Kitap birkaç değil, binlerce peygamberlik sözü açıklar.

İşte Kutsal Kitap’ta görülen bu Tanrısal mühür sayesinde, onun Rab’den gelen güvenilir ve mükemmel bir eser olduğuna tam güvenimiz vardır. En önemlisi Kutsal Kitap, geleceğe ilişkin güvenilir bir tek rehber olarak karşımıza çıkar. Çünkü geleceği bu kadar büyük bir isabetle açıklayan bir kitap, ancak Tanrı’dan gelebilir. Bu yüzden geleceği öğrenmek için tek yol haritası Tanrı’nın Sözü olan Kutsal Kitap’tır. Tanrı, Mesih’in havarisi olan Petrus aracılığıyla şöyle belirtir: