XII. YOLUN YOLU (Matta 10:8)


Karşılıksız aldınız karşılıksız verin.

- Matta 10:8

Talebelik bedelinden bahsederken özellikle dönüşüm ve değişim yolunun ne denli etkin bir dönüşüm ve değişimle başladığından bahsetmiştik. Özellikle Petrus ve Matta örneklerine baktığımızda her ikisinin de acılar yolundan mana yoluna geçişlerinde oldukça radikal bir sıçrama yaşadıklarını görmemiz mümkündür. Bu alışılmış bir seviyenin tamamen arka planda bırakılmasının getirdiği bir durumun ifadesidir. Adeta her iki örnek olarak ortaya konmuş kişinin hayatında da bir sıçrama anı söz konusudur. Bu Petrus’da teknede Mesih İsa’nın esas olarak vermek istediklerini anladığı anda olmuştur. Bir anlamda Yaratan’ı yaşayan Mesih gönle gelip dokunmuş ve o anda dönüşümün çarklarını çalıştırmıştır. Aynı radikal sıçrama Matta için görevinin başında gerçekleşmiş ve kabul edilmezliğe alıştığı bir ortam kabul edilir bir yaklaşımın kendisine uzanmasına cevap olarak anında bir yürek sıçrayışı ile yepyeni bir düzeye çıkıvermiştir.


YOL BİR DÜZEYDİR

Yola çıkmak esasında bir düzeyden bir diğer düzeye hareketlilik halidir. Hatta bir başka düzeye açılım olduğu düşünülürse düzeyin kendisidir. Çünkü düzeyden bahsetmek bir iniş ya da çıkıştan bahsetmek demektir. Bu her iki kişi yani gerek Petrus, gerekse Matta’nın manevi manada düzey değişikliği onların maddi dünyalarına da ister istemez bedeller getirmiştir. Bu bedellerden ilki hiç kuşkusuz her ne kadar bir bedel olarak görülmese de “tekneyi ya da vergi toplama sehpasını karaya çekmek” ve ardından o seviyeye ilişkin “her şeyi bırakmak” şeklinde kendini genel anlamda göstermektedir. Bütün bunlar elbette “İsa’yı izlemek” dediğimiz bir izlenilecek “yol” düzeyini beraberinde getirmektedir. Bu “İsa’yı izlemek” sabit bir durağanlık hali değil esasında Yaratan’ın suretini “sevgi ve ihsanında” yansıtma düzeyidir. Yani bu noktaya Mesih İsa’nın açtığı o manevi kapıdan girilmesi nedeniyle Mesih’in kurtuluşunu gönenme esası vardır. Günahlı benliğimiz için ölme hadisesi esasında bizim “kendi çıkarımız için alma arzusu” şeklinde işleyen benliğimizi tamamen olması gerektiği gibi Yaratan suretine çevirmek için sunulan kurtuluştur. Ve her bir ölüş bir dirilişi getirir. Yani bu tohumun yere düşüp, gömülmesi ve sonra filizlenip hayat bulması gibidir. O zaman tohumun toprağa düşüşünden yeşillenip meyve vermesine kadar uzanan bir gayret yoludur. Tohum yukarıdan bir uyandırılışla ölü durumundan diriliş konumuna döner. Bu bir uyanış ve yeşermeye doğru yönelir bu da bir gayrettir. Ve bu gayret meyve veren bir konuma gidene dek esasında bir yol üzerinedir. Ve bu yolun belli başlı uğrak yerleri vardır. Ama uyandırılışa uyanmak da bir düzeydir ve gayrette bir düzeydir ve edinim testleri ve Yaratan’a, insana ve gönle yürüyüşte bir düzeydir. Bu yol Adem seviyesinden Mesih seviyesine bir yoldur. Ve Mesih seviyesine o en üst doruk seviyeye de ancak Ruh’un rehberliği ve Efendimiz Mesih İsa’nın kurtarış ve önderliğinde erişilmektedir.


YOL ALFA VE OMEGADIR


Yol iki uç arasındaki manevi bir seyahattir. Yaratan’ın sonsuz içindeki ışıması anından itibaren bizim Alfa dediğimiz noktadan o bilinmezi aklın sınırladığı bir sonsuzluk birimi içinde Omega dediğimiz noktaya kadar bir yoldur. Bu yol adeta tövbe ile hükümranlık arası bir yoldur. Yani dönüşüm ve değişim – farkındalık ve sonrasında Yaratan’ı edinme yani yukarıyı aşağıya çekme noktası olan hükümranlık arasındadır. Bu yol yukarıda da dediğimiz gibi ve Mesih İsa’nın kendi yaşamının gölgelerinde serinlediğimiz yani algıladığımız kadarıyla belli sıçramalarla aşılan bir yoldur. Bu yolda altın terki ve süreç ve üste ulaşma vardır. Daha önce dediğimiz gibi Efendimiz kendi “mana yolunda” bu sıçramaları üç aşamada deneyimlemiştir. Kendisi öncelikle 1. Galile’den Yeruşalim’e yola çıkmış; 2. “Yol’un yolcusu olmuş ve 3. Yeruşalim’i yaşamıştır. Bu sıçramanın adeta anatomisi gibidir. O zaman böyle bir yolculuğun bedeli her adımda geriye bırakılanlarla algılanabilir ve aynı zamanda yeni karşılananlarla da algılanabilir. Bedel yolun diyetidir. Bir düzeyin bırakılan kabı ve kılıflarıdır. Bedel aynı zamanda işlerliğin de işaretidir. Yani bir sonuç yoksa sebepte yoktur. Sebep varsa sonuç vardır. O zaman bedel varsa işleyiş vardır. Yaratan’ı edinme yolunda Ruh’un rehberliğinde Mesih’i giyinmek bedeli beraberinde getirecektir. Ama böyle bir giyinme aynı zamanda yolla tarif edildiğine göre ve bu yolun kapısı olarak Efendimiz Mesih İsa belirgin kılındığına göre kurtuluş ve sonrası bu kapı ve ardı ile bağlantılıdır. Bu kapı dar olarak tarif edilmektedir. Bir kapı varsa muhakkak ardı da vardır. Kapı varsa muhakkak yolu da vardır. O zaman öğrencilikten talebeliğe geçen kişi Mesih dergahından içeri dar bir kapıdan geçerek bir yola revan olmuş kişidir. Bu yolda Müjde kişinin üstündedir. Talebelik müjdeyi getirdiği gibi müjde de talebeliği getirmektedir.


KAPI GEÇİŞİ


Kapı geçişi rahatlama anıdır. Talebe olma çabukluğu esasında kurban sunma çabukluğudur. Bedeller daha o anda ödenmeye başlar ve bu ödenen bedeller “ruhun manevi coşkusu ve sevincinde” Mesih İsa’nın çekişine Mesih İsa’yı çeker. Mesela Matta o manevi sıçrayışı yaşadığı anın hemen arkasından kendisini olduğu gibi kabul eden kurtarıcısını başkalarına da takdim edebilmek için hemen bir ziyafet düzenlemiştir. Ve bu davette özellikle dini seviyeler için günahlı addedilen kişiler vardır. Yani “kabul kabulü getirmiştir.” Kısacası yol ıslahı, sulhu ve selameti ile birlikte işlemeye başlamıştır. Hem de daha giriş kapısında. Bu daha önce de dediğimiz gibi müjdenin talebe çekmesi durumunun tam tersidir yani talebenin müjdeyi çekmesi. Bu sevinç ve coşkuda bırakılmış bir seviyenin kabuklarının çığlıkları olduğu gibi duyulmaktadır. Ferisiler konuşmakta ve diğer seviyelerin arzuları haykırıp durmaktadır.

GEÇİŞ SONRASI


“İsa’yı izlemek” geniş bir kavramdır. Şartlar nettir. Efendimiz’e göre bir yol, bir gerçek ve bir yaşam vardır. Ve bütün bunlar Mesih İsa’nın üstünde toplanmıştır ve talebeleri ile ve hatta talebelerinden mana rehberi olabilecek olanlarla paylaşılan gerçeklerdir. Acılar yolundan dar bir kapı geçilerek girilen “mana yolu” bizi Mesih düzeyinde Yaratan’la form eşitliğine taşıyacak olan yoldur. Bu yolda kutsal ve yalnız olma esasına rağmen bir de “mana grubu” gerçeği vardır. Yani Yaratan’ı yansıtmak tek başına olabilecek olan bir durum değildir. Bir mana rehberi, çalışılacak manevi kelam kaynakları ve elbette bir grup olmalıdır. Mesih İsa böyle bir mana grubu için baş olandır ve elbette Mesih İsa’nın capcanlı olan yaşamı bütün öğretileriyle kelamdır ve elbette bu iki ya da üç kişiden az olmayacak bir grupla doruklara ulaşacak bir yürüyüştür.


YOLA TALEBE OLMAK

Kainatta Yaratan’ı edinme yolları çeşitli gibi görünse de bu yol özellikle Efendimiz Mesih İsa’nın öğretisinde “kişinin kendini Mesih’le bütünleştirişinde” kendini tam olarak ifade etmektedir. Yani Yaratan’ı edinip “benlik düzeyinden” esas “sevgi ve ihsan” düzeyine çıkmanın yolu inanma düzeyi inançlar yolu değil, edinimle bilinen inançlar yoludur. Bu gerçekten kişiden kişiye fark gösterse de böyle bir yol “kendini dostu uğruna feda etme yoludur.” Bu Mesih İsa olmanın ta kendisidir. Ama Yaratan’ın saran ışığı olan kutsal Ruh’un işleyişinde. Eğer saran ışık yoksa o inanç düzeyinde bir algıdır. Ve oradan sadece kuralları ile din ortaya çıkacaktır. Oysa Yaratan’a doğru yürüyüş yolu Ruh’un rehberliğinde Mesih İsa’yı giyinmişliğin yoludur. Bu yolun yolu da yine Mesih İsa’da “karşılıksız aldınız karşılıksız veriniz”(Matta 10:8) ilkesinde ifade bulmaktadır. Yani Yaratan’a doğru yürünen yolun yolu “tamamen sevgi ve ihsanın tam kelime kavramlarının kapsamlarıyla edinimi ve kişisel doğaya indirgenerek uygulanmasıdır.

Yola talebe olmak “hocanın uyandırmasıyla” bağlantılıdır. Yaratan’a yürüyüş, insana yürüyüş ve gönle yürüyüşle bütünlük ifşa edilmektedir. Aynı şekilde mana rehberliğinde de Yaratan’ı edinme esasında hiçbir karşılık beklenmeksizin insanların dönüşüm ve değişimleri beklenmeksizin Yaratan’ı yaşamak esası vardır. Ve bu olguların döngüsünde mana yolu yolcusu müjdeden talebeliğe talebelikten müjdeye doğru dönüşüm ve değişimle bir manevi yükseliş içinde manevi bir hükmediş ve çoğalış içinde yoluna devam eder ve bu döngü içinde özellikle yukarıdan aldıkları ışıkla tam dolu olanlar “sevgi ve ihsana” tam dönüşüm ve değişim yapmaya başladıklarında artık mana rehberliğini de yerine getirmeye başlarlar. Ve Efendimiz Mesih İsa’nın öğretişlerine göre yola talebe olmak yukarıdan uyandırılış ve aşağıdan gayretle, edinim testlerine tabi oluş ve önce ve hep Yaratan’a ve sonra hep insana ve gönle yürüyüş şeklinde özetlenen hat üzerindedir.


MANA REHBERLİĞİ


Bu bağlamda Mesih İsa talebeleri arasında özellikle bir grubu mana rehberliğine uyandırmaktadır. Ve bu talebeler özellikle kötü üzerine yetkin olmak için teşvik edilmektedirler. Çünkü bütün kaosun temel nedeni “kainattaki her şeyin iyi olduğu” gerçeğine karşı olan kötü olgusudur. Yani insanlar artı ve eksi kavramlarının işlerliğini algılamak yerine “kötü” olanı öne çıkarmak, abartmak, korkmak, çekinmek gibi birçok sebeple kötüyü baş tacı yaparlar. Oysa Yaratan’ı edinme yolunda Ruh’un rehberliğinde Efendimiz Mesih İsa’nın kurtarışında uyandırdığı ve hatta mana rehberliğine kadar kendisini manevi manada giyinmekle sorumlu kıldığı kişileri böyle bir algıyla mücadeleye davet etmektedir. Bu davet bir manada “mana yolunda” ilerlemenin işaretidir. Bu yolda ilerleyen her kişinin Mesih düzeyine girme yolunda her adımlarının bereketlenmesi ve üstlerine bir başka mesuliyetin çekilmesidir. Bir manada Mesih İsa’nın “el vermesi” esasında “Yol’un yolcusu olan” her samimi Mesih talebesinin bir anlamda “Mesh edilmesi” ya da “el alması” gerçeğidir.


YOLUN YOLU


Eldeki işleyişi bırakma ve terk edişle başlayan yol, Mesih İsa’nın ardı sıra ilerlendikçe kişileri “mana rehberliğine” doğru çekmektedir. Bu yol Yaratan’ı edinme yolu olarak hakiki İsra-el yani Yaratan’a yürüyenlerin yoludur. Bu manada Yaratan’a yürüyüş daha önce de çok tekrarladığımız gibi insana ve esas itibariyle gönüllere giden bir yoldur. Bunun sonucunda gönüllerden bütünlüğe uzanır ve Yaratan’ı edinir.

Mesih İsa’ya talebe olmak esasında “mana yolunun” yolcusu olmaktır. Ve bu yolculuk halkın içinde insana ve gönle yürüyen bir yoldur. Yaratan’ı yaşamak halkın arasındadır. Dağ başında ya da insanın esas yüzünden arındırılmış bölgelerde Yaratan’ı yaşamak esaslı olarak bütüne yürüyüş olamamaktadır. Bu nedenle Mesih İsa yolun yolunu özellikle “mana rehberliğine” çağrılmışlar olarak halkın arasına yönelmek olarak ifade etmektedir. Çünkü amaç haktan alınan ışığın halka yansıtılarak “ışık olma” emrinin yaşanıp ışığın halka yansıtılmasıdır. Bu yansıma ve yansıtılmada esas ışıyan Yaratan’ın kendisidir. Bu nedenle Mesih’in buyruklarında bu yolun yolu yani yürüyüş prensibi esasında “karşılıksız aldınız karşılıksız verin” ilkesinde özetlenmektedir. Ve elbette bu diğer ilkelerle şekillenen bir yol haritasıdır da. Her bir öğrencilikten talebeliğe geçmiş samimi bir Mesih inanlısı vakit tamam olup Ruh’un uyandırışında bir mana rehberi olarak Mesih İsa’nın yaşamını yaşamında ifşa edecektir. Bu seviye Efendimiz’in özellikle on iki talebesini böyle bir hizmete tayininde açıktır. Ve daha önce hep söylediğimiz gibi “Mesih’i düzeyin ifşası” için seçilmiş “mana önderleri” için adeta buyruklarında o üç önemli irşat için mürşit olma ilkesini bir anlamda detaylandırmaktadır. Yani her şeyden önce Yaratan’ı yaşayan Mesih İsa’nın Yaratan’ı yaşayan talebeleri Mesih talebesi olma onurunda öncelikle Yaratan’ı “sevgi ve ihsan” vasıflarında Ruh’unda ve Mesih’inde edinip yaşamalıdırlar. Bu birinci ve en önemli noktadır. Bu noktada var olan talebenin hakikaten Ruh’un rehberliğinde ve Mesih’in önderliğinde “dönüşüm ve değişimi” yakalamış “çağrılmışlık, aklanmışlık ve kutsanmışlık” yolunda olmalarının en güzel ifadesidir. İkinci nokta ise bütün bu Yaratan’ı yaşama dediğimiz “mana yolu” yolculuğu dünyevi bütün beklentilerden uzakta gerçekleştirmeleridir. İnsanları kötü kavramından her şeyin “iyi olduğunu” algılama kavramına taşımak gibi bir iyileştirme gerçeğinde ıslaha, sulha ve selamete çağrı ve bilhassa bunu yaşamalarına yardımcı olmak ve onlara hakikaten kurtuluş yollarında teşvik ve desteklemek hiçbir beklenti olmaksızın yapılmalıdır. Ve üçüncü önemli nokta ise ışık ancak ışığı yansıtabilecek olan kişi için vardır. Yani illa verilenlerin alınıp dönüşümün ve değişimin olacağı beklentisine girmek Yaratan düşüncesi içinde anlam taşımamaktadır. Çünkü Yaratan düşünce bütün işlevini karşılıksız sevgi ve ihsan içinde gerçekleştirmektedir. Aşağıdaki özellikle mana rehberleri için yol haritası bir diğer anlamda “Yol’un yolu (prensibi)” başlığı altında toplayabileceğimiz yedi buyruk tamamen bu üç ana temel üzerine oturtulmuştur.

Ruh’un hazırladığı yürek Mesih İsa’nın Müjdesi olan “tövbe ve göklerin egemenliği müjdesine” icabet ederek mantık üstü inanca yani Yaratan’ı edinme yoluna çıktığında artık yavaş yavaş öğrencilikten de Mesih talebeliğine geçmiş olur ve o kişi artık “YOL’un yolcusudur.” Bu düzeye ulaşan bir talebe için artık talebe Müjdeyi ifşa etmeye başlamıştır ve bu ifşa ise “Yol’un yolu” olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve “hocanın uyandırdığı” talebeler “yolun yolunu” yine Efendimiz’in buyruklarında algılarlar bu buyruklara göre bu düzeyde Mesih talebesi için artık yürüdüğü yolun prensipleri şu şekilde ifade edilmektedir:

Ruh’un rehberliğinde Mesih İsa’da kurtuluşla saran ışığı yüreklerinde yaşayan Mesih talebeleri yolun bu noktasında artık “mana rehberleri” olmaya başladıkları için kendilerine şöyle bir yol haritası çizilmektedir;



1. Işık önce etraf içindir.

2. Işık netlikle ışımalıdır.

3. Edinilebilir olmalıdır.

4. Geri yansıma beklentisi olmamalıdır.

5. Sade bir hayattan ışımalıdır.

6. Islah edici olmalıdır.

7. Işığı alanların ışıması beklenmemelidir


Kısaca ifade etmek gerekirse Yaratan’ı yaşayan Yaratan’ı aynı zamanda edinmiş olandır. Efendimiz Mesih İsa’da Yaratan “sevgi ve ihsan vasıflarında” vardır ve Ruh’un aydınlığında aydınlatan olarak kurtarıcımız ve efendimiz kendini bütün insanlığa takdim etmektedir. Ve Mesih İsa’nın kurtarışında Mesih’i düzeye yola çıkmış olan her yolun yolcusu da yolun yukarıda yine Efendimiz’ce belirginleştirmiş yol prensipleri ile devam etmekle kendileri ışığı alıp ışık oldukları derecede o muhteşem ışığı kainata yansıtırlar. Bu Mesih düzeyidir ve bu düzey sevgi ve ihsan düzeyidir. Bu Mesih İsa’nın talebelerinde ışıdığı kurtuluş ve sonsuz hayat düzeyidir. Ve elbette önce kendi benliği algılayan ve sonra bu seviyenin Yaratan’dan uzaklığını fark eden kişiler öğrenci olmaya başlarlar ve sonra Yaratan’ın Ruh’unun işleyişinde Mesih seviyesi onları daha üste davet eder ve orada Mesih gönlüne kavuşurlar yani talebe olurlar ve talebelikte Müjde yaşandıkça yavaş yavaş Mesih İsa ifşa etmeye başlar ve “mana rehberliği” dediğimiz bizdeki ışığın yansımaya başladığı bir seviye ortaya çıkar. Ve bu seviyede artık Mesih İsa hakikaten izlenmektedir ve Efendimiz’in söylediği gibi bizde “yeni yaşam” yaşanmaya başlar, bu yaşam “bol yaşam” olur ve bu yaşam Yaratan’la form eşitliğine doğru “sonsuzluğa taşar.” Ve elbette her bir seviye öğrencilik seviyesi de, talebelik seviyesi de ve mana rehberliği seviyesi de Efendimiz Mesih İsa’nın kendisini insanlığa takdimi misali elbette hep bir bedelle bağlantılıdır. Ama bedel “sevgi ve ihsanın” ne denli temelli olduğunun en güzel göstergesidir. Ve “mana yolunun” olmazsa olmazıdır.