Ben doğru kişileri değil, günahkârları
tövbeye çağırmaya geldim.
- Luka 5:32
Bu sözler oldukça etkin sözlerdir. İnsanın mana varlığındaki sorunları çözme amaçlı net bir yaklaşımdır. Yaratan’ın gayesi “karanlık üzerine ışığı ile aydınlık” sunmak olduğuna göre o zaman Yaratan’ı yaşayan kişinin de gayesi farkında olsun ya da olmasın varlığı “karanlık üzerine ışığı ile aydınlık” sunmasıdır. Bu etkin bir hizmettir. Efendimiz Mesih İsa’nın “hizmet edilmeye değil hizmet etmeye geldim” ilkesinde temel prensip “ışık olsun” prensibidir. Bu prensip üzerinde İsa Mesih ve dolayısı ile İsa Mesih’te Mesih seviyesini gönenen talebelerinin de varlığı armağandır. Varlığı insana armağandır. Varlığı ıslah, sulh ve selamet için insanlığa armağandır. Yaratan’ı yaşamak “kile üstüne ışık çıkarmaktır.” Yürürken birilerinin arkadan “İşte, Yaratan kuzusu” dediği kişi olabilmektir. Bu kişi toplum içinde yürürken “ışığı yansıtır.” Toplun içinde yürürken adeta varlığı davettir. Ve toplum içinde yürürken gönle yürür. Ve bu yürüyüş dönüştürür ve değiştirir. Yani adeta Efendimiz Mesih İsa’nın vaazı başı ve sonu birbirine yakın bir vaazdır. İşte bu “İyi olan haberdir.” Çünkü bu müjdenin başı ile sonu arasında bütünlük kurulduğunda ıslah vardır, sulh vardır, selamet vardır. Ve dönüşen ve değişen kişi bu haliyle “ışığın talebesidir” ve “ışığın talebesi” aynı zamanda dönüştüren ve değiştirendir. Yani Yaratan Mesih İsa’da Ruh’unun işlevinde Müjde olmuş ve Müjde sonra Mesih düzeyine yükselme yolunda talebeler oluşturmuştur ve bu talebelerde Mesih düzeyinde tekrar Müjde olmuş ve sonra tekrar yeni Mesih talebelerinin oluşmasına vesile olmuştur. Kısacası “mana yolu da” birbirine bağlı dairesel halkalar halinde adeta Adem düzeyindeki kişiyi o “kendi için alma arzusundaki düşmüş benliğinden” mana yoluna, üst düzeylere Mesih düzeyine doğru çekip durmaktadır. Sonunda bütün insanlık alemi Alfa ve Omega yani başlangıç ve son Olan’a doğru çekilecek ve “Mesih bedeni” olarak Yaratan suretinin yansıtılmasında sonsuzlukta kaynakla bütünleşecektir.
BEDEL
Bütün bu çarklar, işleyen dişliler sistemi içinde elbette beraberinde bir takım bedelleri de getirmektedir. Çünkü yukarıdan uyandırılmaya cevap olan aşağıdan gayret bir enerjidir, bir tüketimdir ve elbette bu tüketimin her şeyde olduğu gibi bir bedeli vardır. Bu iyiye yönelik bedellerin tüketim sonucu enerjisi elbette daha iyiye doğru çekimdir. Kötüye yönelik bedellerin sonucu ise elbette daha kötüye hatta varlık içinde yokluğun çekimi haline gelmektedir. Mesih talebeliği, Mesih’e çekiliş “mana yolunda” her şeyin içinde ve üstünde o en üste çekiliştir” yani elbette bedeli ne olursa olsun “hayat” kelimesi ile anlam bulacak harika, olumlu bir tüketim sonucunu beraberinde getirecektir. Öyle ya da böyle bir bedeli vardır. Bedeli bir şeyin kaybı, bir yerin boşaltılması ve terki anlamındadır. Yani bir yer, bir seviye, tutunulacak bir dal bırakılmaksızın yeni bir dala tutunmak, yeni bir seviye edinmek mümkün değildir. Kelam bedende İsa olduğunda ilk önceleri ne bedele doğru yürüdüğü açık değildir. Ama kelam bedenle bütünleştiğinde ve Yaratan yukarıdan açıldığında ve ifşa söz konusu olduğunda bedel belirginleşmiştir. Bu bedel “haç üstünde ölümün yengisidir.” Yani “ben için alma arzusu artık BEN için almaya” geçmektedir. Bedel bir hayatın bittiği andır. Birine ölmek ve birine dirilmektir. Aradaki üç gün adeta “ölümün gerçekliği” aradaki uzatmaların kaldırılması yani eskiden tamamen kopuş süresidir. Ve sonuç haçın üzerinde haça ölüştür. Yani “alma arzusunun üzerinde” alma arzusuna ölüş ve yükleri haç üzerinde bırakmanın hafifliğinde kabuklardan yani mezardan Yaratan’ı edinerek, Yaratan’ın katına yükseliştir. Oğul’un yani Yaratan’ı edinenin, O’nun sevgi ve ihsan vasıflarını hakikaten edinme yolunda olanın ödediği bedel “alma arzusunda bir yaşama ölmektir.” Bu beraberinde yeni bir hayat, yeni bir seviye getirecektir.
TALEBENİN BEDELİ
Efendimiz Mesih İsa’nın kendi beden yaşamında ödediği bedeli nettir. Bu bedel haç üzerinde ölümdür. Ama bu haçlanış sonrasındaki yaşam artık ilk yaşamı gibi değildir. Yepyeni bir yaşamdır. Bu yaşam doğaüstü bir yaşamdır. Bu yaşam maddenin hükmedemediği bir yaşamdır. Çünkü haçtan kopuş mecazi manada adeta madde sınırlarına olan çakılmadan kurtuluştur. Burada Petrus’un yaşadığı dönüşüm aşaması teknedeki “benden uzak dur” cümlesinde nettir. Çünkü bu sözler sonucunda Mesih İsa’nın ayaklarına daha bir sıkı tutunma vardır. Artık Petrus talebedir. Salt bir dindar, salt bir öğrenci değildir. Talebi kendisindeki eksikliklerin tamamlanacağı bir yaşamdır. Bu tamamlanma içinde devamlılık yepyeni bir yaşamdır. “Derin sulara açılma” hayatıdır. Ve bu derin sularda talebelik vardır. Bol balık yani “bol sevgi ve bol ihsan” ve başkaları ile paylaşılan. Diğer teknelerle paylaşılan bir yaşam vardır. Bedeller daha o anda ödenmeye başlayacaktır. Belki bazı radikal suçlamalar ve belki de üzerimize gelen birçok baskılar bu bedeli bize ödetmeye başlayacaktır. Çünkü her bir sebep muhakkak bir sonucu getirecektir. Her bir eğilim kendi yolunu önüne çıkaracaktır. Ya da her bir hareketin muhakkak karşılığında var olan bir sonucu vardır.
“Korkma bundan böyle balık yerine insan tutacaksın” sözü Petrus için bir bedeli daha o anda beraberinde getiriyordu. Bu bedel şu cümlede oldukça aşikârdır; “Sonra onlar tekneleri karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa’nın ardından gittiler” (Luka 5:11). Bu cümleye göre bir seviyeden bir diğer seviyeye geçişin güzel bir özeti vardır. Çünkü burada teknelerin karaya çekilmesinde adeta öğrencilik seviyesinin karaya çekilmesi mevcuttur ve elbette bu seviyenin getirdiği birçok işlevde terk edilmek durumundadır. Çünkü bu seviyede dünyanın gaileleri, kaygıları çoğu zaman öndedir. Ve bütün bunlar terk edilme durumundadır. Artık zaman hakiki talebelik zamanıdır. Yani Yaratan’ın sevgi ve ihsanının yürekten talep edildiği zamandır. Bu zamanda içe doğru yolculuk başlamaktadır. Yani Mesih İsa’yı izlemek demek esasında içi dışla bütünleştirmek demektir. Bu da gidilen yolun, kabullerin, algıların dönüşüm ve değişimleridir. Bu bir anlamda “acılar yolundan” elbette o esas Yaratan sureti olma yolu olan “mana yoluna” dönüştürülüp değiştirilmedir. Tövbe ile başlayan ve göklerin hükümranlığı ile sonuçlanan müthiş iç yolculuktur. Bir anlamda sufilerin “seyri süluk” dedikleri o manevi yola çıkıştır. Yaratan’ı yaşayan Mesih İsa’nın yoludur. Yaratan’ı yaşama edinme ve yaşama yoludur. Mesih İsa’da Ruh’un rehberliğinde Mesihleşme yoludur. Hakiki manada Yaratan’a yürüyen yani İsra-el (Yaratan’a yürüyen) olma yoludur. Bu kavim ya da devlet anlamında ırk anlamında İsrail değil hakiki ruhsal Yaratan’a yürüyen Allah evladı olma anlamında İsra-el’dir. Yani “sırat-ı müstakim” denilen “dosdoğru yolda” olan demektir. Bütün bu kavramların kişi varlığında olması demek Yaratan’a uyum ama özellikle “acılar yolunda” olan büyük bir çoğunluğa uyumsuzluk demektir. Bu da sadece yolun alınmasının dahi bir bedel oluşturduğuna güzel bir göstergedir. Ve Mesih İsa’nın kendi bedeni ile ödediği bedel gibi hakiki manada Mesih İsa’ya tabi Mesih talebesi olan hemen hemen her bir fert farklı derece, durum ve kalitelerde de olsa muhakkak bir bedel ödemiştir. Çünkü doğaya uyum “kendi alma arzusunda yaratılmış” için bir ters durumdur. Ve bu tersliğin ıslahı elbette bir ıslah sürtüşmesi getirecek ve bir zorlanma durumu ve bir uyarlanma durumu oluşturacaktır bu da elbette “bedeldir.”
KABUL EDİLMEYENİ KABUL
Mesih İsa’nın uyandırışında üç aşamalı bir uyandırılışla Mesihi seviyede bir talebe olan Petrus’un bütün bu dönüşüm ve değişim yolculuğunun örnek olması gibi Mesih İsa’nın talebelerinden olan Matta’nın talebeliğe gelişi ve talebe olarak belli bedeller ödemeye hazır olması da büyük bir örnektir. İncil yani Müjde yazıları “iyi haberdir.” Yaratan’ı edinmiş, O’nunla form eşitliğinde olan Mesih İsa’nın yaşamı, öğretiş ve kurtarışı bizim için iyi haberdir. Mesih İsa’nın Yaratan’ı yaşarken yaşadıkları ve yaşattıkları ve haç öncesi ve sonrası bütün sunumları bizim için iyi haberdir.
Matta elimizdeki metin aktarımlarına göre, bir Yahudi olmasına karşın Roma için Yahudiler’den yani kendi halkından vergi toplama görevinde olan bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve yaptığı bu iş nedeni ile hem kendi toplumuna hem de inancına aykırı, kabul görmez bir kişilik olarak görülmektedir. Bu bağlamda doğal olarak elimizdeki metinin bu bölümünde kayıt edilmiş olan anlatıma göre Mesih İsa’nın metnin bu kısmında anlatılan bu daveti bir kişiyi öğrencilikten talebeliğe davet etme yerine kabul edilmeyen ve günahkârla bir sayılan bir kişinin “mana yoluna” daveti şeklindedir. Mesih İsa’nın bize çizdiği Yaratan’ı yaşayanın mana yolculuğu hattına göre yukarıdan uyandırılmaya aşağıdan gayret önce Yaratan’a ve sonra insana ve sonra da gönle yürümeyi getirmektedir. Ve bu yürüyüş her ne kadar kendi içinde farklı aşamaları olan bir yürüyüşte olsa ışığın başlattığı bir yürüyüş olması nedeniyle sürekli olarak da etrafa ışıyan ve etrafı aydınlatan bir yürüyüştür. Ve bu yürüyüşte ışığın Petrus’a geçmesi ve şimdi işlediğimiz konuda ışığın Matta’ya yansıması iyi birer örnektir. Petrus farklı bir konuma örnek olarak sunulmuştur. Onun örnek oluşturduğu konum Yaratan’ı arayan bir öğrencinin öğrencilikten Mesih talebeliğine geçmesi konumudur. Matta örneğinde ise durum “reddedilmiş bir insanın” samimi bir kabule adeta koşarak cevap vermesidir. Burada adeta davet onun için yukarıdan uyandırılma olmuştur. Ve bu uyandırılışta “kabul etme” Mesih talebeliğine çeken bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısacası Müjde “mana yolunu” açarken “mana grubunu da” yani Mesih bedenini de oluşturmak durumundadır. Ve bu beden adeta “acılar yolundakiler” için bir Mesih Kapısı yani Mesih düzeyine giriş mekanı anlamında bir “Mesih Dergahıdır.”
ÇAĞRI VE SUNU
Yukarıda değindiğimiz gibi bu ifade buradaki örnekte Yaratan’ı yaşayan kişinin “sevgi ve ihsanda” kabul edişine kendini kabul edilmeyene takdimi, vermesi anlamında bir ifadedir. Burada bir sunum vardır. Ve karşılığında da harika bir cevap. Yukarıdan uyandırma bu samimi gönül davet sözcüğünün içine indirgenmiştir. Ve böyle bir yürek yangını davet karşılığında seviye atlatan, mantık üstü inanca, edinime meylettiren bir davettir. Davetin karşılığında Matta’nın terkedişinin anlık olmasında esasında “sunu” mantığı vardır. Yani “çabucak” terk etme adeta İbrahim’in hareketi gibidir. Ya da Musa’nın Mısır’dan hakikaten Yaratan’a yürümeye hazır harekete geçişi gibidir. Çabuktur yani sunudur. Bu dahi bir bedeldir. Alışılmışı bırakmanın en güzel göstergesidir. Alışılmış olan kolay olan ve bize ait olan. İyi Olan’a çabucak hareket “kurban sunusudur.” Efendimiz Mesih İsa’nın Galile’den Yeruşalim’e yürüyüşündeki “yol” ve “talebelik” gerçeğinin çabuklaştırılmasıdır. Bu yürüyüşte “yol” ve “talebelik” vardır. Galile’de Müjde vardır ve dönüşüm ve değişimin başlama noktasıdır, “tövbe noktasıdır.” Yeruşalim’de ise “nefse ölme” vardır yani “göklerin hükümranlığı noktasıdır” ve sonrası “yepyeni bir yaşamdır... Kısacası Petrus’un üç aşamalı talebeliğe geçişi burada bir başka konumdaki bir kişinin talebeliğe geçiş örneği ile pekiştirilmektedir. Her ikisinde de bir bedel söz konusudur. Petrus’un dönüşüm ve değişiminde alışık olduğu işinden gücünden uzaklaşarak “acılar yolundan” bambaşka ve yepyeni bir yaşama geçişi söz konusudur. Bütün düşünce, işlev ve his dünyası değişmiştir. Matta içinde kendi halkı tarafından itilmişliği yerini tam tersi bir kabule bırakmakla birlikte yine de alıştığı iş dünyasını tamamen terk etmesine yol açmıştır.
YENİ EDİNİM
Yaratan’ı yaşamaya geçiş yani Mesih’le mana yoluna geçiş bir alt seviyeyi bırakmadan dolayı negatif bir etkileşim içine girer oysa bu bedel iyi olana çıkış için bir diyettir. Dolayısı ile yeni seviyenin ve iyi olanın bütün bereketi bedelin sonucudur. Mesela Mesih İsa’nın haça yolculuğu haç üstü yükselişi getirmiştir. Haç yoksa yükseliş yoktur. O zaman “terk ediş” gerek Petrus için, gerekse Matta için yepyeni bir edinime, yepyeni bir deneyime adım atıştır. Burada niyet, dilek, kararlılık ve hareket vardır. Ama bütün bunları harekete geçiren Yaratan’ı yaşayan “kelam” yani Mesih İsa’dır. Kurtarış kelimeleri “ardımdan gel” sözcüklerindedir. Yani bu çağrı da ardından gidilen üç büyük sıçrama adımıdır:
1. Galile’den Yeruşalim’e uzanan yola çıkmak “mana yolu.”
2. “Yol’un yolcusu” olmak yani “mana talebeliği” ki bu esaslı bir Mesih talebeliğidir.
3. Yeruşalim’i yaşamak yani nefse ölüp dirilmek yani “mana yaşamına” geçiş.
Yol’a çıkma karalılığı dahi bir bedelle yeni edinimlere yol alıştır. Aynı zamanda varılan noktada Yaratan kuzusu daha doğrusu sunusu olma gerçeği vardır ki bu bizi Yaratan sureti olmaya yani Yaratan’ın kendisi gibi “karşılıksız sevgi ve ihsan yani vermeye” dönüşüp değişmektir. Bu noktada Mesih İsa’yı izlemek bütün bu aşamaları “kurtaran baş mana rehberi ile aşabilmek” demektir. İşte bu metnin anlatımında Matta örneğinde de bütün bunlar açıkça görülmektedir.
EDİNİMİN GETİRDİKLERİ
Bu kararlı yürüyüşte kabul edilmeyen kişi kendi yaşam tecrübesi için en önemliyi deneyimlemiş olmaktadır. Hakikaten beklentisiz bir kabul. Çünkü bu konumda birçok kişi kendileri kabul edilsin diye hep kendilerinden bir bedel ödemektedirler ve kabul eden kişiler de çoğunlukla bir şey almalarının karşılığında kabulü vermektedirler. Oysa burada kabul Yaratan’ın Mesih’inde kabulüdür. Ve Ruh’unun işleyişinde hazırlanmış bir yüreğin kabule cevabı hayatını sunmasıdır. Ama bu sunu karşı tarafın beklentisi değildir.
Aksine bu sunu da karşılıksız olarak bir sunu olması nedeniyle adeta Yaratan vasfını daha başından itibaren yansıtmaktadır. Ve elbette karşılığı kimsenin veremeyeceği ışığın hazzıdır. Bu haz metinde bir şölenle çok net ifade bulmaktadır. Bağlarından kurtulmuşluğun, özgürlüğün hazzı burada açıktır.
Burada kabul görmeyen kişi öncelikle Mesih İsa’nın kabulünde bütünlüğün oğulluğuna yani mana mirasçılığına kabul edilmiş ve sonra da “mana grubuna” dahil olmakla yalnızlığını ve itilmişliğini bütünlüğün hazzında kutsal yalnızlığa çevirmiştir. Mesih seviyesinde artık “sevgi ve ihsan Olan’ı” edinmenin hazzı hiç bir şeyle karşılaştırılamayacak bir düzeydedir. Ve adeta kötü olana işleyen kalemi yani kendi varlığının nokta değeri şimdi tamamen iyi olana doğru dönüşüp değişmiştir. Artık Yaratan’ı yaşayanın hayatını aktarma gibi kendisini çok daha büyük bir hizmet beklemektedir. Bir anlamda vergi mültezimliği “acılar yolunda” maddede bir iş olarak görünürken şimdi Mesih İsa’yı öğretiş ve hayatını aktarmak “mana yolunda” manevi bir hizmet olarak kendisini belirgin kılmaktadır. Bütün bunlar iş kaybetme ve tek kabul gördüğü kendi toplumu dışındaki görüntü oluşturan çevrenin yerine yol, talebelik hattı üzerinde Matta’nın dünyasının değişiminde kendisine “sevgi ve ihsanda” sunulan “yeni yaşam” gerçeğidir. Ve gerek Petrus’un örneğindeki yürüyüş olsun gerekse Matta’nın örneğindeki yürüyüş olsun uyandırılış sonrası aşağıdan gayrete geçen her bir Yaratan’a yürüyen için bu muhteşem son kaçınılmaz bir son sonsuzluğun kapısı noktasıdır.
SONUÇ
Yaratan düşüncenin her bir ferdi olan ve Yaratan işlevin üzerlerinde işlediği her bir insan esasında Yaratan’a yürüyüş yoluna hep davet edilmektedir. Esasında bu davette İncil metinlerinde de okuduğumuz gibi belli bir sınıfa tanınmış bir ayrıcalık yoktur. Aksine her seviyede insanlar algıları düzeyinde kaynağa doğru çekilmektedirler. Çünkü Yaratan’ın yaratan düşüncesinin gerekliliğinde varlık aleminde yerlerini alan her bir yaratılmış fert gönderildiği şekliyle aynı zamanda yaratılış içindeki noktalarında gerekli deneyimleriyle varlıklarını sürdürdükten sonra özel çağrı algılarıyla Mesih’in kurtarış çağrısında yönlerini geldikleri istikamete eninde sonunda çevireceklerdir. Bu çevrilme doğrultusu için ters istikamette olunduğunun farkındalığı esastır. Yani “doğru olmayanların doğru istikamete” yönlendirilmesi esası dolayısı ile esas prensip olarak karşımıza çıkmaktadır ve elbette “acılar yolunda” kendi benlikleri için alma arzusunun doludizgin “benlik” keşfinde her kişi esasında manevi manada sağlıklı kişi değildir. Ve elbette bu durumdaki kişiler yönlerini de geldikleri istikamete yani Yaratan’a yönlendirebilmiş değillerdir ve kendi başlarına da bunu yapabilmeleri oldukça zordur. Bu nedenle Yaratan Ruh’unun rehberliğinde ve Mesih’inin önderliğinde yukarıdan bir uyandırışla insanlarını uyandırmaktadır. Bu uyandırış hiç ummadığımız ve hatta çoğu zaman bizim kabul dahi edemeyeceğimiz kişiler için de geçerlidir. Ama ne yazık ki, günümüzde birçok inanç yolu hep ayrıcalıklı addedilen ırklara ve insanlara tahsis edilmiştir. Bu durum dahi Yaratan düşüncesine daha başından aykırılıktan başka bir şey değildir. Oysa Yaratan Ruh’unda ve Mesih’inde manevi manada “eksikliğinin farkında olan herkes için” yolları ardına kadar açmaktadır. Ve bu da o kişilere ve çevrelerine büyük bir ışık sunmaktadır.