“Dünyanın sonu geliyor! Dünyanın sonu geliyor!” Adamın biri tepeden tırnağa karalara bürünmüş, elinde kocaman bir pankart almış, kentin kalabalık caddeleri boyunca yürüyerek bağıriyor, dünyanın sonunu ilan ediyor. Çevredekiler şaşkınlık içinde gözlerini ona çeviriyor, pankarttaki sözleri okuyor, yavaş yavaş yüzlerinde bir gülümseme beliriyor. Sonra, “Bir bu eksikti” dercesine başlarını sallayıp yollarına devam ediyorlar. Kimse adamı ciddiye almıyor.
Kuşkusuz pankartlı arkadaşımızı deli sanıp timarhaneye tıkamak isteyecekler. Oysa günümüzde nice politikacı kendi dalında uzmanlaşmiş nice bilim adamı, aynı sözlerle olmasa bile, bize aynı duyurada bulunuyor: yeryüzündeki çeşitli olumsuz gelişmeler bildiğimiz bu yaşamın sonunu hazırlamaktadır. Dünya nüfusu öylesine büyük bir hızla çoğalıyor ki, birkaç yıl sonra milyonlarca kişi ölüme mahkûm olacakmış. Sularımız o kadar kirlenmiş ki, yeryüzünün geniş bölgeleri kısa zaman içinde susuz kalacakmış. İnsanın yarattığı on binlerce nükleer silah öyle korkunç bir güce sahip ki, bir anlık çılgınlık ya da ufak bir kaza tüm dünyanın yok olmasına yol açabilirmiş. İşte, nüfus artışı, gıda ve içme suyu yetersizliği, hava ve su kirliliği, ozon tabakasının delinmesi, ormanların yakılması, sıcaklığın artması, doğal felaketlerin çoğalması, nükleer savaş tehdidi… Daha neler sıralanabilir. Bütün bunlar, insan soyunun devamını tehdit eden birer Damokles kılıcı gibidir: sanki incecik bir iplikle başımızın üzerinde asılı duruyor, biz de korku dolu gözlerle seyrederek ne zaman düşeceğini merak etmekten başka bir şey yapamıyoruz.
Hem Müslümanlar, hem Hristiyanlar insanlık tarihinin bir “kıyamet”e doğru ilerlemekte olduğuna, dünyanın sonunda da İsa Mesih’in yeryüzüne döneceğine inanıyorlar. Kutsal Kitab’ın bu konudaki öğretisi acıktır: bundan iki bin yıl önce insanlığı günahlarından kurtarmak amacıyla gelen İsa Mesih, tarihin sonunda insanlığı yargılamak üzere bir kez daha yeryüzüne inecektir. “Kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsı O’nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çogan gibi, onları birbirinden ayıracak…” İsa Mesih’in egemenliğini kabul etmeyenler “sonsuz azaba uğrayacak, doğrular ise sonsuz yaşama kavuşacaklar” (İncil: Matta 25:31,32,46).
Elbette ki bazıları böyle bir yorumu çok kötümser görüyor, dünyanın sonu diye bir düşünceye yer vermek istemiyorlar. İnsanın, kendi yaratıcılığı ve çabasıyla dünyayı tehdit eden bunca sorunla başa çıkabileceğine inanıyorlar. Hiç kuşkusuz tarihin her çağında dünyanın sonunun her an gelebileceğini iddia edenler olmuştur. İncil’de yer alan ikinci mektubunda Petrus’un belirttiği gibi bazıları, “Rab’bin gelişiyle ilgili vaat ne oldu? Atalarımızın ölümünden beri her şey yaradılışın başlangıcından olduğu gibi duruyor” diyerek “kıyamet” haberleriyle alay ediyorlar (İncil: Petrus 3:3-4). Oysa hiç kuşkumuz olmasın, Tanrı’nın önceden haber verdiği bu olayların tümü er geç gerçekleşecektir.
Bu olayın kesin olarak ne zaman gerçekleşeceğini bilemiyoruz. Ama önemli olan, buna hazırlıklı olmamızdır. İsa Mesih’in kendisi bizi şöyle uyarıyor: “Rabbinizin geleceği günü bilemezsiniz. Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın gece hangi saatte geleceğini bilse, uyanık durur, evinin soyulmasına fırsat vermez. Bunun için siz de hazır olun! Çünkü İnsanoğlu (İsa Mesih), ummadığınız bir saatte gelecektir” (İncil: Matta 24:42). İsa Mesih’ı Kurtarıcı ve Efendisi olarak benimsememiş olan kişi O’nun gelişine hazir değildir. Dünyanın sonu böyle birini hazırlıksız yakalayıp onun kişisel yıkımını getirecek. Tek Kurtarıcı’ya imanla bağlanmadığı için sonsuz yargıya, acıya, karanlığa ve felakete sürüklenecektir.
Aynı şekilde dünyanın sonunun nasıl gerçekleşeceğini bilemiyoruz. Yukarıda saydığımız tehditlerden birinin veya birkaçının aniden şiddetlenmesinden olabilir. Belki de hiç beklenmedik bir başka sorun dünyanın sonuna yok açacak. Petrus’un bu konuda bazı sözleri çok ilginç. “O gün gökler büyük bir gürültüyle ortadan kalkacak, maddesel öğeler yanarak yok olacak, yer ve yeryüzünde yapılmış olan her şey yanıp bitecek… O günün gelişiyle gökler yanarak yok olacak, maddesel öğeler de şiddetli ateşte eriyecektir” diyor (İncil: Petrus 3:10,12). Acaba bu sözleri nükleer silahların icat edilmesinden iki bin yıl önce kalem alan Petrus, korkunç bir nükleer savaşın yaratacağı yıkımdan mı söz ediyor? Olabilir de, olmayabilir de, önemli olan olayın nasıl gerçekleşeceği değil, biz insanların, gerçekleşeceği kesin olan bu olay karşısında nasıl bir tutum takındığımızdır.
Petrus bu konuda Mesih inanlılarına şu öğüdü veriyor: “Her şey bu şekilde yok olacağına göre, sizin nasıl kişiler olmanız gerekir? Tanrı’nın gününü bekleyip o günün gelişini çabuklaştırarak kutsallık içinde yaşamalı ve Tanrı yolunu izlemelisiniz… Tanrı’nın önünde lekesiz, kusursuz ve barış içinde bulunmaya gayret edin” (İncil: 2. Petrus 3:11-14). Dünyanın sonu yaklaşırken İsa Mesih’in izleyicilerinden beklenen başlıca şey kutsal bir yaşamdır. Elbette ki insan soyunun yeryüzünde yarattığı tahribatın önüne geçmek için bize düşen görevi üstlenmeliyiz. Havayı ve suyu kirletmemek, yeryüzündeki sınırlı kaynakları boş yere tüketmemek, nükleer savaş tehdidini ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapmalıyız. Dünyamızı daha yaşanılır bir duruma getirmek için ne yaparsak iyidir. Ne var ki, günahın yeryüzünde yol açtığı yıkımları tümüyle ortadan kaldırıp dünyanın sonunu “iptal etmek” elimizden gelmez. O güne hazır olmalıyız.
Nitekim Mesih inanlısı için dünyanın sonu bir umut kapısıdır. İsa Mesih’in yeryüzüne dönmesiyle gerçekleşecek olan kıyamet, yeni yer ve yeni göğün yaratılmasıyla sonuçlanacaktır. O gün Tanrı’nın Egemenliği gerçek anlamda kurulacak. Tanrı’nın düşmanı Şeytan kesin yenilgiye uğrayacak, günah yok olacak, tümüyle kutsal, doğru bir ortam yaratılacak (bkz. İncil: Esinleme 21:1-22:5).
İncil’in son kısmını oluşturan Esinleme kitabı, dünyanın sonunda olacak acı olayları gizemlı ama ayrıntılı bir biçimde betimledikten sonra İsa Mesih’in kuracağı yenı dünyanın tanımlanmasıyla bitiyor, ve en sonda tüm gerçek Mesih inanlılarını sevindiren şu sözlere yer veriliyor: “Bütün bunlara tanıklık eden (İsa Mesih), ‘Evet, tez geliyorum!’ diyor. Amin! Gel, ya Rab İsa!” (İncil: Esinleme 22:20).