Tapınaktaki ibadet törenleri

Kâhinlerin abdest alma, kandilleri yakma, buhur yakma, ve benzeri törensel işleri de, kurbanlar gibi, daha sonra Mesih’in aracılığıyla Tanrı’ya ulaşanların iç yenilemesi, Kutsal Ruh’ta dua etmeleri, vb. ruhsal gerçeklerin sembolleriydi. Taştan tapınağın yerine imanlıların bedenleri ve yerel topluluklar olan ruhsal tapınaklar söz konusudur (1Ko.6:19; 3:16-17).

Kutsal bayramlar

Yine aynı şekilde Eski Antlaşma’daki kutsal bayramlar Mesih aracılığıyla gelecek olan ruhsal yaşamın simgeleriydiler. İmanlılara şu şekilde açıkça belirtiliyor: “Bu nedenle yiyecek ve içecek, bayram, yeni ay ya da Sept günü konusunda hiç kimse sizi yargılamasın. Bunlar gelecek şeylerin gölgesidir, aslı ise Mesih’tedir” (Kol.2:16-17).

Sünnet

Musa’nın Yasası’ndan Mesih’in tamamlamaya geldiği son bir buyruk sünnetti. Sünnet geleneği, Tanrı’yla olan antlaşma ilişkisi içinde insanın eski günahlı benliğinin kesilip atılması anlamına geliyordu. Yasa altında bile en önemli olan yüreğin sünnet edilmesiydi: “Rab sizin ve çocuklarınızın yüreğini sünnet edecek. Öyle ki, O’nu bütün yüreğinizle, bütün canınızla sevesiniz ve yaşayasınız” (Yas.30:6).

Mesih’e ait olanlarda bu ruhsal sünnet yapılmıştır: “Mesih’ingerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı benliğinizden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O’nda sünnet edildiniz.” (Kol.2:11). Bu nedenle bizim için “Sünnetli olup olmamak önemli değildir. Önemli olan, Tanrı’nın buyruklarını yerine getirmektir” (1Ko.7:19).

Ondalık

Musa’nın Yasası altında yaşamayan Mesih inanlısı için gelirinin belirli bir yüzdesini Tanrı’ya vermek gibi bir yaptırım söz konusu değildir. Ama Tanrı’nın işini paramızla desteklemek ve yoksulara yardım etmek ilkesi değişmez. İncil şöyle diyor: “Az eken az biçer, çok eken de çok biçer. İsteksizce ya da zorlaymış gibi değil, herkes yüreğinde niyet ettiği gibi versin. Çünkü Tanrı sevinçle vereni sever” (2Ko.9:6-7). Bizden hiçbir şeyi esigemeyen Tanrı bizi, zorunluymuş gibi değil, gönüllü olarak çömertçe vermeye çağırıyor. Mesih’in sözle anlatılamayan armağına karşılık her şeyimizi vermeye hazır olmalıyız: “Rabbimiz İsa Mesih’in lütfunu bilirsiniz. O’nun yoksulluğuyla siz zengin olasınız diye, zengin olduğu halde sizin uğrunuza yoksul oldu” (2Ko.8:9).


SONUÇ

Bu çalışmada, bazı temel ilkeler göz önünde tutulursa, Eski ve Yeni Antlaşma arasındaki değişikliklerin aslında Tanrı’nın tasarısının süreç içinde nasıl gelişme gösterdiğinin kanıtı olduğunu göstermeye çalıştık. Tanrı günahlı insanları, yaşadıkları bozuk ortamlarda, Mesih’in gelişi için hazırlamaya uğraşmıştır. Dikkatli bir inceleme iki Antlaşma arasında hiçbir çelişkiye rastlamaz. Tanrı düşüncelerini hiçbir zaman değiştirmedi, fakat O’nun çok yönlü bilgeliği bizim sınırlı yorum gücümüzü çok aşıyor. O’nun yollarını yargılamaktansa Elçi Pavlus’un yaptığı gibi O’na tapınmalıyız:

Ah! Tanrı’nın zenginlik, bilgelik ve bilgisinin derinliği!

O’nun yargıları ne denli akıl ermez,

yolları da ne denli anlaşılmazdır!

Rab’bin düşüncesini kim bildi?

Ya da kim O’nun öğütçüsü oldu?

Kim O’na bir şey verdi ki,

kendisine geri ödensin?” (Rom.11:33-36).