Kölelik

Ne Eski ne de Yeni Antlaşma’da kölelik açıkça yasaklanır. Musa’nın Yasası, insanın onurunu ve kölelerin değerini koruyan kurallar içerir. Musa’ya Sina dağında verilen “Antlaşma Kitabının” daha başında kölelerin insan olarak hakları koruma altına alınır (Çık. 21:2-11). Yeni Antlaşma da köleliği yasaklamazken, Tanrı’nın gözünde imanlı bir köle ile sahibi arasında fark olmadığını belirtir (Kol.3:22 - 4:1).

Bununla birlikte köleliği ortadan kaldıran ilkeler (köleliğin kalkmasında kendini adamış Hıristiyan önderler önemli rol oynamıştır) hem Eski hem de Yeni Antlaşma’da açıkça bildirilmiştir. Her kadın ve erkek Tanrı’nın benzerliğinde, birbirine sevgiyle hizmet etmek üzere yaratılmış ve kurtarılmıştır. Kölelik sadece Düşüşün acıklı sonuçlarından birisidir.

Kutsal Savaş”

Tanrı İsrail’e, düşmanlarının bazı şehirlerini yok etmesini ve oradaki kadın, erkek ve çocukların hepsini öldürmesini emretmişti (örneğin: Yas.20:17). İsa Yeni Antlaşma’da öğrencilerine, düşmanlarını sevip onlar için dua etmelerini emrediyor. Ama ilginçtir ki, Yeni Antlaşma’da bulunan düşmanları sevme ve öcü Tanrı’ya bırakma ilkesi Eski Antlaşma’dan alınmıştır (örneğin Romalılar 12:17-21 Süleyman’ın Özdeyişleri 25:21-22’den alınmıştır). Bu konuda üç şey söyleyebiliriz.

1) Ulus olarak İsrail, Kenan’da bulunan ve kötülükleri çok artmış putperest ulusları yargılamada Tanrı’nın araç olarak kullandığı ulustu. Daha sonra Tanrı aynı şekilde diğer ulusları da günah işleyen İsrail’i zorla yola getirmek için kullandı. Tanrı o zaman uluslarla ulus olarak ilgileniyordu. Puta tapan ulusların arasında Tanrı’nın düzeninin kurulması söz konusu olduğunda savaş kaçınılmaz oluyordu.

2) Bu tür cezalar yalnızca Tanrı’nın İsrail’e verdiği topraklar içinde yaşayan uluslara yönelikti. Bunun nedeni de açıktı: “Öyle ki, ilahlarına taparken yaptıkları iğrençliklere uymayı size öğretemesinler, siz de Tanrınız RAB’be karşı günah işlemeyesiniz” (Yas. 20:18). Azgın putperestliğin Tanrı’nın halkını etkilemesine engel olmanın başka yolu yoktu. Elbette bu emirlere tam anlamıyla uyamadılar ve sonuçlar Tanrı’nın önceden bildirdiği gibiydi.

3) Yeni Antlaşma’daki bu buyruklar, uluslar ya da hükümetlerden çok bize zulmeden, bizden nefret eden bireylerle ilgilidir. Bugün Tanrı’ya iman etmiş kişilerin kutsal savaşı, ruhsal silahlar kullanarak görünmeyen “ruhsal” güçlere karşıdır (Ef.6:10-18). Bugün dünyada bulunan ulusların ya da orduların hiç biri Tanrı’nın ulusu olduğunu iddia edemez. O’nunki uluslararası bir “ulus”tur.

Yasaklanmış yiyecekler

Eski Antlaşma’da domuz ve diğer bazı yiyecekler “kirli” kabul edilip yasaklanmıştı (bkz. Lev.11). Efendimiz İsa ise “tüm yiyeceklerin temiz” ve yenebilir olduğunu bildirdi. (Mar.7:19; 1Ti.4:3-5). Musa’nın Yasası’nda yiyeceklerle ilgili olarak verilen kurallar, sağlığa olan yararlarına ek olarak, temiz ve kirli olan şeyler konusunda Tanrı’nın sözüne itaati öğretmeyi amaçlıyordu. Levililer 11. bölümdeki yenmesi yasaklanan “bütün hayvanlar” ifadesi, Tanrı’nın Âdem’e Yaratılış 2:16-17’de verdiği şu buyruğa benzer: “bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin. Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” Asıl konu bir şeyin yaratılıştan temiz olup olmaması değil, Tanrı’nın sözüne itaat edip etmemeydi. “Yüreği temiz olanlar için her şey temizdir, ama yüreği kirli olanlar ve imansızlar için hiçbir şey temiz değildir. Çünkü onların hem zihinleri, hem de vicdanlarıkirlenmiştir” (Tit.1:15).

Artık Tanrı’nın yiyecek konusunda bir kısıtlaması yoktur. Elçilerin İşleri 10:15, yiyeceklerle ilgili bu kuralların, Tanrı’nın diğer halkları arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olan İsrail ile ilgili olduğunu belirtir. Bu konum da, bu çağda Rab’bin kendisi tarafından değiştirilmiştir. Tanrı’nın Petrus’a söylediği çok açıktır: “Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen murdar deme.”