YENİ ANTLAŞMA’DA “VAADİN” ÖNEMİ

Yeni Antlaşma zamanında bu tek ama her şeyi içine alan plan, “TANRI’NIN VAADİ” olarak biliniyordu. “Yeni Antlaşma’nın yazarları (Elçiler) için Tanrı’nın bu vaadi, Tanrı’nın Eski Antlaşma’da yapmaya başladığı ve kendilerinin bu yeni çağda yapmaya devam ettiği her şeyi özetlemişti.”114 Örneğin Pavlus, Psidya Antakyası’ndaki Yahudiler’e şöyle bildirmişti: “Biz de size Müjde'yi duyuruyoruz: Tanrı İsa'yı diriltmekle, atalarımıza verdiği sözü, onların çocukları olan bizler için yerine getirmiştir” (Elç.13:32-33). İsa Mesih’in müjdesini yaymaktan ötürü Kral Agrippa’nın önünde yargılanmakta olan elçi Pavlus, “Tanrı’nın atalarımıza olan VAADİNE umut bağladığım için burada yargılanmaktayım” demiştir (Elç.26:6). “Bu vaat, ‘İbrahim’e verilmiş ve İshak’a, Yakup’a ve Davut’a tekrarlanmış olan’ olarak tanımlanır”115 ve “antlaşma” sözcüğüyle birlikte kullanılarak Yeni Antlaşma’nın en az beş gerçeğinden söz etmekte kullanılır116:

İsa’nın Mesih olarak gelmesi

(Luk.1:69-73; Elç.3:25-26; 13:23, 32-33; Rom.15:8).

Sadece iman yoluyla olan kurtuluş müjdesi ve onun bereketleri

(Rom.1:2; 4:1-25; 2Ko.3:6-11; Gal.3:6-29; 4:23, 28; Ef.2:12; 3:6-7).

Mesih’in kanı yoluyla günahtan kurtarılma öğretisi

(Mat.26:28; Mar.14:24; Luk.22:20; 1Ko.11:25; İbr.10:29).

Yeni dolulukta Kutsal Ruh armağanı

(Luk.24:49; Elç.1:4; 2:33-39; Gal.3:14; Ef.1:13).

Diriliş ve sonsuz yaşam umudu

(Elç.26:6-8; 2Ti.1:2; Tit.1:1; İbr.6:9-15; 10:23, 36;

2Pe.1:3-4; 3:4, 9, 13; 1Yu.2:24-25)


İSA MESİH: TANRI’NIN GERÇEKLEŞEN VAADİ

Tanrı’nın vaadi, Tanrı’nın Mesih’i olan İsa’da gerçekleşmiştir. “Tanrı’nın bütün vaatleri Mesih’te ‘evet’tir” (2Ko.1:20). Kendisi Eski Antlaşma’nın odağı ve tamamlayıcısı olduğunu iddia etmiştir: “Musa’nın ve tüm peygamberlerin yazılarından başlayarak, Kutsal Yazıların hepsinde kendisiyle ilgili olanları onlara açıkladı… ‘Musa’nın Yasasında, peygamberlerin yazılarında ve Mezmurlarda benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir’” (Luk.24:27, 44; ve bkz. Mat.5:17; 13:14; 21:42; 26:56; Mar.13:26; Luk.4:20-21; 22:37; Yu.5:39-47; 15:25). İsa’nın öğrencileri de O’nun hakkında aynı iddiada bulundular (Elç.3:18; 10:43; 13:29; 17:2, 3; 1Ko.15:3-4; Rom.1:2; 1Pe.2:5-6).

Tanrı’nın vaadinin gerçekleşmesinin bir kısmı, İsa’nın birinci gelişi, ölümü, dirilişi, göğe alınması ve şu anda kendi halkı için aracılık etmesiyle bağlantılıdır. Diğer bir kısmı ise şu anda dünyada egemen olan insanların krallıklarının yerine Kendi krallığını kurmak için İsa’nın Kral olarak, güç ve görkemle ikinci gelişini beklemektedir. Ama bu konuyu ele almadan önce, İsa’nın vaat edilen Mesih hakkındaki Kutsal Kitap ayetlerini nasıl hayret verici bir şekilde yerine getirdiğine dikkat edelim. Tanrı’nın sözünün ilahi doğasının en büyük kanıtının, yerine gelen bu peygamberlikler olduğunu hatırlayın.

Ek 5’teki çizelgenin çok açık bir biçimde gösterdiği gibi İsa, Eski Antlaşma’da bulunan yüzlerce önbildiriyi şaşırtıcı bir kesinlikle yerine getirmiştir. Bunlar O’nun doğumu, kişiliği, hizmeti, elem çekmesi, ölümü, dirilişi ve göğe alınışıyla ilgili peygamberliklerdi. İkinci gelişi ve görkemiyle ilgili daha birçok peygamberlik henüz yerine gelmemiştir.

1’inci bölümde gördüğümüz gibi, Tanrı Sözü’nün ilahiliğinin en büyük kanıtı, peygamberliklerin yerine gelişidir. Ancak gerçek Tanrı, geleceği böylesine kusursuz bir biçimde bildirebilirdi: “Tanrı benim, başkası yok. Tanrı benim, benzerim yok... Sonu ta başlangıçtan, henüz olmamış olayları çok önceden bildiren, ‘tasarım gerçekleşecek, istediğim her şeyi yapacağım' diyen benim” (Yşa.46:9-10).

Görüyoruz ki, “İsa’ya tanıklık, peygamberlik ruhununözüdür”(Esi.19:10). Gerçek olan bütün “peygamberlikler” İsa’ya tanıklık niteliğindedir. Sahte peygamberliğin belirtisi ise İsa’ya karşı veya doğrudan doğruya yalancı tanıklıktır. Elçi Yuhanna imanlıları şöyle uyardı:

İsa’nın Mesih olduğunu inkâr eden yalancı değilse, yalancı kimdir? Baba’yı ve Oğul’u inkâr eden, Mesihkarşıtıdır. Oğul’u inkâr eden hiç kimsede Baba da yoktur”

(1Yu.2:22-23).

Eğer bir kişi bu önbildirilerin inkâr edilmez bir biçimde gerçekleşmelerini inceleyerek İsa’nın, dünyanın vaat edilmiş Kurtarıcısı olduğunu göremiyorsa, görmek istemediğindendir. İsa’nın Kendisini reddeden Yahudilere söylediği gibi, “Kutsal Yazılar... bana tanıklık edenler de bu yazılardır! Öyleyken siz, yaşama kavuşmak için bana gelmek istemiyorsunuz” (Yu.5:39-40).


TANRI’NIN ŞİMDİKİ VE GELECEK OLAN ÇAĞDA GERÇEKLEŞEN VAATLERİ

İsa’nın Eski Antlaşma’da vaat edilen Mesih olduğunu bütün Mesih İnanlıları bilir. Samiriyeliler gibi, “Kendimizişittik, O’nun gerçekten dünyanın Kurtarıcısı olduğunu biliyoruz” (Yu.4:42). “Mesih’te doluluğa kavuştuk” (Kol.2:10). Bu bir tek “Soy”da bütün soy doğru kılınıp sonsuza dek kutsanmıştır (Rom.5:12-21). Mesih son Âdem’dir ve O’nda yeni bir yaratılış başlamıştır. Mesih’te biz kayıp ve günahlı insanlar, “topraktan olana nasıl benzer idiysek göksel olana da benzeyeceğiz (1Ko.15:45-49). “Gelecekte olan dönemin getireceklerinden şimdiden pay almaktayız. Ancak bu planın büyük bir kısmı hâlâ gelecekteki sonsuz gerçekleşmeyi beklemektedir.”117 Önümüze konan ümit budur.

“O zamana dek, Tanrı’nın temel vaadinin merkez akıntısı, yeryüzü tarihinin akışını yönlendiren Büyük Yönetici’nin, sonuçta peygamberliklerin değişik dalgalarını bir araya getireceği o son sahile doğru kararlı bir şekilde, gitgide yükselen bir dalga gibi akıyor”118

Hepimiz, “Öz Oğlunu bile esirgemeyen, O’nu hepimizin uğruna ölüme teslim eden Tanrı, O’nunla birlikte bize her şeyi de bağışlamayacak mı?” diyen ayete inanırız (Rom.8:32; 2Pe.1:3). Yine de Hıristiyanlar Eski ve Yeni Antlaşma’lar arasındaki ilişki hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Yani, bu “çok büyük ve değerli vaatlerin” (2Pe.1:4) nasıl, kimde ve ne zaman yerine geleceği hakkında görüş ayrılıkları vardır.

Bu soruları yanıtlamak için, görüş ayrılıklarının en güçlü olduğu üç konuya kısaca bakacağız: Bunlar Tanrı’nın Yasası, Tanrı’nın Halkı ve Tanrı’nın Krallığıdır. Değişik görüşler hakkında biraz daha bilgi edinmek için Ek 6’ya bakınız.

Tanrı’nın Vaadi ve Tanrı’nın Yasası

Tanrı’nın Yasası, Tanrı’nın ahlâkî doğasının bir dışa vurumudur ve Tanrı, insanlar için standart olarak belirlediği bu kutsal doğaya tamamen uyulmasını ister.119 “Kutsal olun, çünkü ben kutsalım” (1Pe.1:16). Tanrı yasasını İsrail’e Musa aracılığıyla verdi (Çık.19; Yu.1:17). Bu nedenle bazen “Musa’nın Yasası” olarak bilinir (1Ko.9:9, 21). İbraniler kitabında bu, “ilk antlaşma”dır (8:7, 13; 9:1, 18), ama İsa’nın kanıyla aracılık ettiği Tanrı vaadine, “yeni” ya da “daha iyi olan antlaşma” adı verilir (6:13-19; 7:18-22; 8:6-13; 9:14-15; 12:24).

O halde günümüzde inanlılar artık Tanrı’nın yasası altında değil midir? Tanrı’nın kutsal istemlerini nasıl yerine getireceğiz? Bunun için Musa’nın Yasasının Vaatle olan ilişkisini anlamak çok önemlidir (özellikle Rom.4, Gal.3 ve İbr.6–10). Yasa, “kutsal, doğru ve iyi” olduğu halde (Rom.7:12) bize kurtulalım diye verilmiş değildi (Gal.3:11, 21). Yasa, kişinin günah hakkındaki bilgisini yoğunlaştırmak, Tanrı’nın kutsallığını göstermek ve günahkârı Mesih’e yöneltmek için verilmişti (Rom.3:19; 7:7, 13; Gal.3:22-24)120. Yani Tanrı, yasasını vererek insanları, günahlı oldukları bilincine eriştirmek istiyordu.

Yasa kendisinin altındakileri sadece suçlar ve lanetleyebilirdi (Gal.3:10; 2Ko.3). Ama Tanrı onu belirli bir süre için, İsa Mesih’e olan imana dayanan vaat, iman edenlere verilsin diye, Kutsal Yazı bütün dünyayı günahın tutsağı ilan etmesi” (Gal.3:22) için vermişti. Tanrı’nın vaat ettiği kurtuluş ve kutsal yeni yaşam, yasayı tutmayı değil, Mesih’in kurtarıcı gücünü ve Kutsal Ruh’un içimizde gerçekleştirdiği devrimi temel alır. Bunların hepsine sadece imanla sahip olunur ve imanla korunur (Rom.8:1-4; Gal.3:13-14; 5-6). Böylece İnanlı, “yasanın değil, lütfun altında…” (Rom.6:14; 7:6; Gal.5:18), “dayanmalı ve bir daha kölelik boyunduruğunu takmamalı”, iman ve sevgiyle Mesih’in yasasını yerine getirmeli ve “Tanrı’nın buyruklarını yerine getirmelidir” (Gal.5:1, 5-6; 6:2; 1Ko.7:19). Yani, yasayı yerine getirmek kişi için kurtuluşu güvenceye almaz. Ama Mesih’te verilen kurtuluş, inanlının Kutsal Ruhun gücü aracılığıyla yasanın doğruluğunu yerine getirebilmesini sağlar (Rom.8:4).

Hıristiyanların Eski Antlaşma’yla olan ilişkileri hakkında daha başka birçok soru ortaya çıkmaktadır. Büyük bir geçişin gerçekleşmiş olduğu açıktır ve değişiklikler epey önemlidir. Antlaşmalar arasındaki farklar konusunu daha ayrıntılı bir biçimde görmek için Ek 7’ye bkz.

Vaat ve Tanrı’nın Halkı

Tanrı’nın vaatleri kimlere verilmiştir? İsrail’e yapılan vaatlerin birçoğu İnanlılar Topluluğunda yerine gelmiş midir? İnanlılar Topluluğu, Tanrı’nın halkı olarak sonsuza dek İsrail’in yerini almış mıdır? Hepimiz O’nunla aynı antlaşmaya dayanan kurtuluş yoluyla bağlantılı olduğumuzdan, bir anlamda, Tanrı’nın halkı’nın bir tek olduğu bellidir. Ama Mesih aracılığıyla Tanrı’yla gerçekleşen bu birliktelik, İsrail’in dünyada bütün uluslar arasında eşsiz bir hizmet yapması için çağrılmış özel bir ulus olma özelliğini ortadan kaldırmaz.121

“İnanlılar Topluluğu” (Kilise), Yeni Antlaşma zamanına kadar var olmayan ruhsal bir organizmadır. İsa, Kendi İnanlılar Topluluğu’ndan hâlâ gelecekteki bir şeymiş gibi söz etmişti (Mat.16:18). Göğe alınıp yüceltilmesinden hemen sonra Mesih, “Kendi bedeni olan İnanlılar Topluluğunun başı” oldu (Ef.1:19-23). Tanrı şimdi, “uluslardan kendine ait olacak bir halk” çıkarıyor ve bu halkın, “vatanı göklerdedir” (Elç.15:14; Flp.3:20).

Aşağıdaki çizelge Tanrı’nın, İsrail, uluslar ve Kilise için olan amacının bütün resmini açıklığa kavuşturmak ve toparlamakta yardımcı olacaktır. Çizelgede, aşağıya doğru olan oklar, Tanrı’nın ana yargılarını temsil etmektedir. Soldan sağa doğru olan siyah çizgiler, birbirlerinden ayrılıp birbirleriyle birleşerek İsrail’i, ulusları ve kiliseyi temsil ederler. İbrahim’le başlayan gri çizgi, elçi Pavlus’un, “zeytin ağacının kökleri ve semizliği” diye tanımladığı Tanrı’nın bereketlerini temsil eder (Rom.11:17).


Kilisede, hem “kesilmemiş” “asıl dallar” olan iman eden Yahudiler, hem de “yabani zeytin ağacı”nın aşılanmış dalları olarak Yahudi olmayan uluslardan imanlılar, Tanrı’nın Mesih aracılığıyla verdiği bereketinin zengin kökünden pay alırlar (Rom.11:16-24). Buna karşın İsrail ve Kilise, Tanrı’nın programında farklı varlıklar olarak yer alırlar. Çizelgenin sağ tarafında gösterilen krallık çağında, göksel Gelin (Kilise) yeryüzünü yönetmek için Kuzu’yla birlikte gelirken ikisinin karışıp birleşmesini görüyoruz. Mesih, İsrail’in ulus olarak Kendisine iman etmesinden sonra İsrail kralı olarak egemenlik sürerken, ruhsal “bedeni” olan Kilise, O’nun “kraliyet ailesi olacaktır. Belli ki İsrail, kendilerine vaat edilen kutsamaları Yeruşalim’den bütün dünyaya aktararak uluslar arasında kâhinsel bir ulus işlevi görecektir.

İsrail’le Kilise arasındaki gelecekteki ilişki her ne olursa olsun, şu anda ayrım açıktır. Aşağıdaki aktarma ilişkiyi özetler:

“Tanrı’nın İnanlılar Topluluğu’nda bugün gerçekleştirdiği iş, Eski Antlaşma’daki İsrail’in uluslar arasında üstün bir konumunun olacağı Mesihsel krallık hakkındaki peygambersel resimden farklıdır... Vaatlerin oluşturduğu bu resimde uluslar İsrail’le birleşmeden ya da İsrail’in bir parçası olmadan Tanrı’yı tanımaktadırlar. İsrail dünyadaki ülkeler içinde hâlâ kâhinsel rolünü sürdürmektedir” (Çık.19:6; Yşa.2:2-4; 61:6-9; Mik.4:1-3).122

İncil’de “İsrail” sözcüğü, birkaç olası istisna dışında her zaman Yahudi ulusundan söz eder. Galatyalılar 6:16’daki “Tanrı’nın İsrail’i” sözü İnanlılar Topluluğu’nun Tanrı’nın “Yeni İsrail’i” olduğunu kanıtlamak için gösterilir. Ama bunu, Tanrı’nın lütfuyla yürekleri nasırlaşmaktan korunmuş bir “azınlık” olan inanlı Yahudilerden söz eden bir ayet olarak görmek daha doğrudur (Rom.9:6; 11:5, 25).

İnanlılar Topluluğu Yeni Antlaşma’nın, günahların bağışlanması, yeni bir yürek ve ruhun verilmesi, Tanrı’nın Ruhu’nun varlığı ve sonsuz miras gibi ruhsal bereketlerini paylaşır (Elç.2:16-21; Tit.3:5; İbr.8:7-13; 9:15). Buna karşın “Yahuda evi ve İsrail evi” için henüz yerine gelmemiş vaatler hâlâ geçerlidir.

Mesih’te, İsrail dışındaki uluslardan gelenler, “mirasa ortaktır, aynı bedenin üyeleridir ve Müjde aracılığıyla Mesih İsa’da vaade ortaktırlar” (Ef.3:6). Buna karşın İsrail’e verilecek bereketler hakkında hâlâ yerine gelmemiş olan kesin bazı vaatler daha vardır. Eğer “yabani dallar” (Yahudi olmayan uluslar), asıl dallar olan İsrail’in kendisinden kesildiği, Tanrı’nın vaadinin “semiz kökü”ne aşılanmışlarsa bu sadece, “diğer uluslardan kurtarılacakların sayısı tamamlanıncaya dek”tir (Rom.11:16-26). İsrail’in “bütünlüğü ya da “kabul edilmeleri”nin dünyaya getireceği huşu verici bereketler vardır (Rom.11:12, 15). “Bütün İsrail kurtulacaktır”, çünkü “Tanrı’nın armağanları ve çağrısı geri alınamaz” (Rom. 11:26-29).

Vaat ve Tanrı’nın Krallığı

Tanrı’nın Krallığı ne zaman gelecektir? Tanrı’nın “egemenliği sonsuz bir egemenliktir” (Dan.4:34) ve O’nun krallığı her zaman her şeyin üzerinde hâkimdir (Mez.103:19), ama Tanrı aynı zamanda dünya tarihinin belirli bir zamanında egemenliğini dünyada yerleştirmeye söz vermiştir (Dan.2:44; 7:23-27). İsa Mesih hizmetine başladığında şöyle bildirmiştir: “Zaman doldu. Tanrı’nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin, Müjde’ye inanın!” (Mar.1:14-15). Bu yüzden Krallık hakkındaki peygamberliklerin etraflı bir biçimde İsrail’de değil de İnanlılar Topluluğunda tamamen gerçekleşmiş olduğu doğru mudur? Ben şahsen bunun böyle olduğunu düşünmüyorum.

Ama birçok imanlı yorumcu bu olayı benden farklı anlıyor. Bu konuda iki değişik ana görüş vardır. Onları yandaki çizelgede özetleyebiliriz:

Bunların hangisi doğrudur? Ben birinci ya da PreMillenial (milenyum öncesi geliş) görüşün, Kutsal Kitap’ta verilen kanıtları özetlediğine inanıyorum. Bu sorunun cevabının anahtarı İsa Mesih’in iki ayrı gelişindedir. Kutsal Yazılar, Tanrı’nın vaat edilen Krallığıyla İsa’nın birinci ya da ikinci gelişi arasında bir bağlantı kuruyorlar. Ama krallığın doğası ya da biçimi, Mesih ve halkının, O’nun her gelişinden sonra dünyasal krallıklarla olan ilişkilerine bağlıdır. “Krallığın sırları”ndan biri de budur (Mat.13:11).

Şimdi içinde bulunduğumuz çağda krallık, Mesih’in dünya tarafından görülemeyen gökteki tahtında oturmasına benzer olarak ruhsal, içsel ve görünmezdir. Yeniden doğan ve Şeytan’ın karanlık krallığından kurtarılan herkes bu krallığa girer (Yu.3:3-5; Mat. 12:28-29; Elç.26:18; Kol.1:13). Mesih’in hizmetkârları, kendilerinden önce gelen Rab’leri gibi mesajlarını, “Tanrı’nın Egemenliğinin Müjdesi” olarak özetlemişlerdir (Elç.8:12; 19:8; 20:24-27; 28:23, 31; Kol.4:11). Bu, bizim bütün yaşamımızı seve seve verdiğimiz inanlının kalbindeki ruhsal egemenliktir (Mat.6:33; 13; Rom.14:17; 1Ko.4:20; Esi.1:9).

Gelecek olan çağda krallık, sadece ruhsal olmakla kalmayacak aynı zamanda Mesih’in yeryüzündeki görkemli varlığıyla uyumlu olarak dışsal ve görülebilir olacaktır. Yargının hemen ardından, “Doğru kişiler, Babalarının egemenliğinde güneş gibi parlayacaklar”dır (Mat.7:21-23; 13:43; 25:31-34; Kol.3:4). Kutsallar bin yıl boyunca Mesih’le birlikte dünyayı yargılayacaklar ve ulusların üzerinde hükümranlık süreceklerdir (1Ko.6:2; Esi.2:26-27; 20:4-6). Böylece Tanrı’nın Krallığının yeryüzünde kurulması Mesih’in görkemli gelişiyle bağlantılıdır ve dağda görünümünün değişmesi de bunun bir ön bildirimi olmuştur (2Ti.4:1; Mar.9:1-8; 2Pe.1:16-19). İsa öğrencilerine ikinci gelişini açıklarken şöyle dedi, “Bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, Tanrı’nın Egemenliği yakındır” (Luk.21:31). Bu egemenlik, çoktan beri beklenmekte olan, “Tanrı’nın eski çağlardan beri kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi her şeyin yeniden düzenleneceği zaman” olacaktır (Elç.3:20-21; Rom.8:18-23). Bu çağ hakkındaki birçok ayrıntı Eski Antlaşma peygamberleri tarafından bildirilmiştir.

Benzetmedeki soylu adam gibi Mesih de, “kral atanıp dönmek üzere uzak bir ülkeye gitmiştir” (Luk.19:12). O zamandan beri düşmanlarının, kendisinin ayakları altına serilmesini bekleyerek Tanrı’nın sağ yanında oturmaktadır” (Mez.110:1; İbr.10:12-13). Şimdi yaşadığımız çağda kralları onurlandırmamız (1Pe.2:13-14) ve yetkililere itaat etmemiz (Rom.13) gerekmektedir. Tanrı’nın halkı Mesih’e karşı gelen krallar ve yöneticilerin önüne getirilmişlerdir (Luk.21:12; Elç.12; 23-28). Öğrenciler hüküm sürmek bir yana “dünyanın süprüntüsü” sayılmışlardı (1Ko.4:8-13). Bunun tam tersine İnsanoğlu’nun gelişi, “bu krallıkların hepsini sona erdirecek ve onları ezecektir.” Öyle ki, “bütün kavmlar, uluslar ve her dilden gelen halk O’na” ve O’nun kutsallarına “hizmet edeceklerdir” (Dan.2:44, 7:14, 27; Esi.11:15-18).