10. VAADİN PEYGAMBERLERİ

Birinci Sürgün Öncesi Dönem

Ele Alınan Bölümler: 1. Krallar 12 - 2. Krallar 14; Hoşeya

Okunması Önerilen Bölümler: Hoşeya 4:1-6; 6:1-7; 14;
Yoel 2:1-2, 28-32; 3:18; Amos 9:11-15; Obadya 15-18;




Tanrı’nın amacı değişmez. Buna karşın, Tanrı’nın Kendi planını, birden göstermek yerine yavaş yavaş, dönem dönem bildirip gerçekleştirmeyi seçmiş olduğunu gördük. Şimdiye kadar ele aldıklarımızı bir gözden geçirelim:

Atalardan Önceki Dönem (Yaratılış 1–11): Yaratılışın ardından insanlığın üzerine gelen üç büyük yıkımı Tanrı’nın vaadi izlemiştir. Tanrı önce Adem’e, sonra Nuh’a ve İbrahim’e, yozlaşmış olan insanlığı kurtarıp kutsama planını bildirmiştir.

Ataların Dönemi (Yaratılış 12–50): Tanrı, kendileri aracılığıyla, “yeryüzündeki halkların hepsini kutsayacağı” bir aile seçti. Tanrı, İbrahim’e, İshak’a ve Yakup’a bir mirasçı, bir miras ve dünya çapında bir bereket vaat etmişti.

Musa’nın Dönemi (Çıkış - Tesniye): Musa geldiğinde, “soy” gelişip bir “halk” olmuştu. Tanrı, onlara Kutsal Yasasını vererek ve onların arasında yaşamaya tenezzül ederek İsrail’le hiçbir ulusla girmediği türde bir ilişkiye girdi.

Krallardan Önceki Dönem (Yeşu - Rut): Önderliğin Musa’dan Yeşu’ya geçişi yeni bir odak noktası oluşturdu: Bu, İsrail’in itaat ve imanla aldığı, buna karşın günah ve inançsızlıkla tekrar tekrar kaybettiği diyar ve huzurdu.

Davut’un Dönemi (1. - 2. Samuel; Mezmurlar): Bir “soy”, dünya çapında bir kutsama ve bir “huzur” şimdi Davut’un soyundan gelen bir kralı merkez alıyordu. Tanrı ona, insanlığın geleceğini içeren sonsuz bir krallık vaat etti.

Süleyman’ın Dönemi (1. Krallar 1-11; Eyüp - Neşideler Neşidesi/Ezgiler Ezgisi): Tanrı’nın varlığının görkemi şimdi Davut’un oğlunun Kudüs’te inşa ettirdiği tapınağı doldurmuştu. Süleyman’ın kral olduğu dönem, İsrail tarihinin en görkemli ve eşi olmayan kutsamalar devriydi. Saba Kraliçesi, duyduğu inanılmaz haberlerin doğru olup olmadığını kendi gözleriyle görmek için çok uzaklardan gelmişti. Saba Kraliçesinin bu konuda vardığı kararı 1. Krallar 10:6-9’da buluyoruz:

Ülkemdeyken yaptıklarınla ve bilgeliğinle ilgili bütün duyduklarım doğruymuş” dedi, “Ama gelip kendi gözlerimle görünceye dek inanmamıştım. Bunların yarısı bile bana anlatılmadı. Bilgeliğin de, zenginliğin de duyduklarımdan kat kat fazla. Ne mutlu adamlarına, ne mutlu sana hizmet eden görevlilere! Çünkü sürekli bilgeliğine tanık oluyorlar. Senden hoşnut kalan, seni İsrail tahtına oturtan Tanrın RAB’be övgüler olsun! RAB İsrail’e sonsuz sevgi duyduğundan, doğruluk ve adaleti sağlaman için seni kral yaptı.”


SÜRGÜNE GİDEN YOL

Ne yazık ki Süleyman yaşamına Rab korkusu ile devam etmedi. Krallığının düşüşünün tohumları kendisi tarafından ekildi. Tesniye 17:16-17’deki Musa’nın yasasına itaatsizlik ederek kendisi için birçok at ve karı aldı. Putperest karıları sonunda onu da putperest yaptılar ve Rab, krallığın bir kısmını Davut’un soyundan almaya karar verdi (1Kr.10:26 - 11:13).

Süleyman’ın oğlu Rehoboam babasının yerine saltanat sürebilirdi. Ama bilge önerileri aptalca reddetmesi on oymağın, Yeroboam’ın kötü önderliği altında isyan etmesine neden oldu (1Kr.12). Kral Davut’un soyundan gelen krala sadece Yahuda ve Benyamin oymakları sadık kaldılar. O noktadan itibaren krallık, Kuzeydeki İsrail Krallığı ve Güneydeki Yahuda Krallığı olmak üzere ikiye ayrıldı (bkz. kroki). Bir kaç farklı isimle bilinen bu iki krallığın ilk kralları aşağıdaki krokide görülebilir.


KUZEY KRALLIĞI

(“İsrail” “Efraim” veya “Yusuf”)

Başkenti: Samiriye


Yeroboam NebatBaaşa

BÖLÜNMÜŞ KRALLIK

(M.Ö. 931)

Rehoboam Abiya Asa


GÜNEY KRALLIĞI

(“Yahuda”veya “Benyamin”)

Başkenti: Kudüs

Krallığın bölünmesini izleyen döneme “Birinci Sürgün Öncesi dönem” adını verdik, çünkü Süleyman’ın M.Ö. 931’de ölümünden sonra ulus 345 yıl yokuş aşağıya gitti ve bu gidiş, Yahudi ulusunun Babilliler tarafından sürgüne götürülmesine kadar durmadı (2Kr.25).

PEYGAMBERLER

Tanrı iki krallığı yavaş yavaş yok olmaya terk etmedi. Tekrar tekrar onları seçtikleri yolun sonucu hakkında uyarmak ve iyilikle tövbeye yöneltmek üzere peygamberler gönderdi.

“Peygamber” kimdir? “Peygamberler, insanları tövbe etmeye ve kutsal bir yaşam sürmeye yöneltmeye çalışarak hem yasayı hem de vaadi yayan doğruluk bildiricileriydiler... Çünkü geleceğin Tanrı’ya ve O’nun adil egemenliğine ait olduğunu biliyorlardı.”87 Peygamberler Tanrı’nın, “bir ulusun tarihinin krizli zamanlarında ortaya çıkıp ahlakî vicdan görevi gören”88 sözcüleri ve yazıcılarıydılar.

Kuzey krallıkta sahneye ilk önce mucizeler yaratan peygamberler İlyas ve Elişa çıktı (1Kr.17 – 2Kr.9). İlyas’ın sert hareketleri Tanrı’nın gururlu ve günahkâr halkına yargısını gösteriyordu. Elişa’nın iyileştirme ve mucizeler yapması ise Tanrı’nın, Yahudi olmayan uluslardan bile tövbe edenlere yönelik merhamet dolu bereketini gösteriyordu (bkz. Luk.4:24-28).

Çok geçmeden, M.Ö. 9’uncu yüzyılda Obadya ve Yoel’le başlayan yazı yazan peygamberler, halkı, Tanrı’nın putperestlik ve günah üzerine yargısının geleceği “Rab’bin Günü” hakkında uyarmaya başladılar. Sonra, M.Ö. 8’inci yüzyılda özel olarak kuzey krallığını, tövbe etmedikleri takdirde başına gelecek yıkım hakkında uyarmak için Hoşeya, Amos, Yunus ve Mika geldi. İsrailliler, putperestliği, ahlaksızlığı, zevke düşkünlüğü, adaletsizliği ve diğer günahları dinsel uygulamalarla örtbas etmeye çalışıyordu. Ama eğer Tanrı gerçekten de Kutsal Olan idiyse, yargının gelmesi gerekiyordu. Ancak birkaç istisna hariç, kuzey oymaklar paldır küldür kendilerini yıkıma attı. Başkentleri Samiriye M.Ö. 722’de Asurluların eline geçti ve bundan sonra peygamberler Yahuda’ya yollandılar.

PEYGAMBERSEL YAZILAR

Eski Antlaşma’da peygamberlerin yazıları Neşideler Neşidesi’ni izler. Bunlara Peygambersel Kitaplar ya da “Son Peygamberler” (bkz. Ek 1) denir. Bu bölümde 17 kitap vardır ve bunların içinden Yeremya tarafından yazılmış olan Yeremya’nın Mersiyeleri hariç her biri değişik bir peygamberin ismini taşır. Bunları, yazdıkları kitapların uzunluğunu temel alarak iki gruba ayırıyoruz:

1) (Yeşaya’dan Daniel’e kadar olan) Uzun Peygamberlikler. Bunlar 4 tanedir ve ilk sıraya konulmuşlardır.

2) Bunları (Hoşeya’dan Malaki’ye kadar olan) Kısa Peygamberlikler izler ve bir tek esermişçesine aynı gruba konulmuşlardır.

On altı peygamberden on biri kitaplarını, 2. Krallar kitabında kaydedilen zaman dilimi içinde, Kudüs’ün M.Ö. 586 yılında yakılıp yıkılmasından önce yazmışlardır. İki tanesi Kudüs’ün yıkılışını izleyen 70 yıllık Sürgün sırasında ve son üç tanesi ise Sürgünden sonra yazmıştır. Bu konuda daha fazla ayrıntıyı Ek 3’de bulabilirsiniz. Bu kitaplara Sürgünle ilgili beş kronolojik dönemde (10–14.bölümler) bakacağız:


10. bölüm: Birinci Sürgün Öncesi Dönem (M.Ö. 930 - 760) Hoşeya, Yoel, Amos, Obadya

11. bölüm: İkinci Sürgün Öncesi Dönem (M.Ö. 760 - 722)
Mika ve Yeşaya

12. bölüm: Üçüncü Sürgün Öncesi Dönem (M.Ö. 720-600) Yunus, Nahum, Habakuk, Sefanya, Yeremya

KUDÜS’ÜN DÜŞÜŞÜ (M.Ö. 586)

13. bölüm: Sürgün Dönemi (M.Ö. 593-537)
Yeremya’nın Mersiyeleri, Hezekiel ve Daniel

KUDÜS’E DÖNÜŞ (M.Ö. 420-450)

14. bölüm: Sürgünden Sonraki Dönem (M.Ö. 538-430)
Hagay, Zekeriya ve Malaki

KUTSAL KİTAP’TA PEYGAMBERSEL YAZILARIN YERİ

Son incelememizde, hem Tanrı’ya hem de birbirlerine hitap eden Tanrı halkının en derin düşünceleri, duaları ve acılı yakarışlarının ‘bilgelik kitapları’nda (EyüpNeşideler Neşidesi) kaydedildiğini gördük. Ama Neşideler Neşidesi’yle Yeşaya arasındaki sayfayı çevirdiğimizde büyük bir değişikliğin farkına varırız. Şimdi burada insanın konuşmasını değil, Tanrı’nın doğrudan doğruya birinci tekil şahısta konuştuğunu görürüz. Tanrı, halkını uyarmak ve onlara cesaret vermek için onlara hitap ederken Kendi yüreği açıkça ortaya konulmaktadır. Yeşaya’nın ilk birkaç ayeti bunun çarpıcı bir örneğidir.

“‘Çocukları yetiştirip büyüttüm,

Ama bana başkaldırdılar.

Öküz sahibini, eşek efendisinin yemliğini bilir,

Ama İsrail halkı bu kadarını bile bilmiyor,

Halkım anlamıyor.’

Günahlı ulusun, suç yüklü halkın,

Kötülük yapan soyun,

Baştan çıkmış çocukların vay haline!

RAB'bi terk ettiler,

İsrail'in Kutsalı'nı hor gördüler,

O'na sırt çevirdiler” (Yşa.1:2-4).

Peygamberler, Tanrı’nın Kendi düşüncelerini, acil uyarılarını ve hatta itaatsiz çocuklarından ötürü içinde duyduğu derin acıyı bizlere göstermektedirler. Eğer Mezmurlar Davut’un Tanrısı için olan en derin özlemlerini kaydediyorsa, peygamberlik yazıları da, “Tanrı’nın derin düşüncelerini” (1Ko.2:10-11) yansıtırlar. Bu tür Kutsal Yazılar, Tanrı halkının Kendisinden uzaklaştığı dönemlerde özellikle tipiktir. Bu duygulandırıcı yazılarda Tanrı’nın kendilerini sözcüsü aracılığıyla çağırdığını, halkını özlediğini, ama ne yazık ki, bunun fazla bir etkisi olmadığını görüyoruz:

Efrayim'e yürümeyi ben öğrettim,

Kollarıma aldım onları.

Ama kendilerine şifa verenin

Ben olduğumu anlamadılar.

Onları insancıl iplerle,

Sevgi bağlarıyla kendime çektim;

Boyunduruklarını kaldıran biri oldum,

Eğilip yiyeceklerini verdim.”

Mısır'a dönmeyecekler,

Asur kral olacak başlarına,

Çünkü bana dönmek istemediler.

Fırıl fırıl kılıç dönecek kentlerinde,

Kapı sürgülerini yok edecek,

Tüketecek onları düzenleri yüzünden.

Halkım benden uzaklaşmaya kararlı.

Beni, Yüce Olan'ı çağırsalar bile,

Asla yüceltmeyeceğim onları.”

Nasıl vazgeçerim senden, ey Efrayim?

Nasıl teslim ederim seni, ey İsrail?

Adma'ya yaptığımı nasıl sana yaparım?

Seni nasıl Sevoyim'e çeviririm?

Yüreğim değişti içimde,

Alevlendi acıma duygularım” (Hoş.11:3-8).

Ne kadar üzücü! Tanrı konuştuğu zaman dinleme konusunda İsrail’in yaptığı hatalardan bir şeyler öğrenmemiz çok önemlidir!


PEYGAMBERLERİN İKİ YÖNLÜ MESAJI

Eski Antlaşma peygamberliği, başarısızlığa uğramış Eski Antlaşma’yla vaat edilen Yeni Antlaşma arasındaki uçuruma bir köprü kurar. Bu peygamberlikler, birinci antlaşmanın başarısızlığının nedenini (İsrail’in günahkârlığı) ve ikinci antlaşmanın neden mutlaka gerçekleşeceğini (Tanrı’nın sadakati) açıklar.

Peygamberleri, Tanrı’nın halkını uyararak mahva giden yokuş aşağı kayışı durdurmaya çalışırken, bir yandan da Tanrı’nın vaatlerinin gerçekleşeceği ileriye, gelecek çağlara bakan bir dizi mesajcı olarak gözümüzün önüne getirebiliriz:


Çok değişik geçmişleri olan ve çok farklı durumlar içinde yaşayan bu peygamberler, kendilerine gelen mesajı 400 yılı aşan bir zaman dilimi içinde yazmışlardır. Buna karşın mesajlarının güçlü ve otoriter bir birliği vardır. Peygambersel yazılarda iki temel konu görülür:

1) Tanrı’nın İnsanların Kurduğu Krallıklar Üzerine Gelecek Olan Yargısının Kesinliği

Tanrı neden sessizdir? Neden kötü uluslar cezalandırılmıyorlar? Sonuçta adaletin yerine gelmesi diye bir şey var mıdır? Peygamberlerin buna verdikleri yanıt direkt ve açıktır. Sonuçta yeryüzü mutlaka yargılanacaktır. Buna, “Rab’bin Günü” denir ve göklerin Tanrısının ulusların kötülüğünün hesabını sormak için açıkça devreye gireceği zamandır (Oba.15; Yoe.3:1-21). Rab’bin Günü korkunç olacaktır: “Her şeye gücü yeten, o gün yıkım getireceği” gün, “Karanlık, sıkıntılı bir gün olacak, bulutlu, koyu karanlık bir gün”, “RAB’bin o büyük günü ne korkunçtur! O güne kim dayanabilir?” (Yoe.1:15-16; 2:2, 11; Amo.5:18-20).

Tanrı dinsel faaliyetler üzerinde değil, gerçek doğruluk üzerinde ısrar eder (Yoe.2:13; Amo.5:22-27). Tanrı bizleri cezalandırmak istemez. Bunun yerine bizleri uyarırken bile büyük bir merhametle tövbe etmemiz için bize yalvarır (Yoe.2:12-17; Hoş.6:1-3; 11:1-11; 14:1-3; Yun.3-4). Tanrı’nın yargıları halkının dikkatini Tanrı’ya çekmek üzere hazırlanmışlardı. Tanrı “Bana dönmediğiniz için” (Amo. 5:6-12), “Kavmım sırtını bana çevirmeye azimli!” (Hoş.11:7) ayetlerinde de görüldüğü gibi, kavmı Kendine yaklaşmıyor diye üzülmektedir. Ancak Tanrı kutsal olduğu için son yargının gelişi kesindir.

2) Sonuçta Tanrı’nın Krallığının Kurulması

İsrail’in günahı, peygamberlerinçoğunun üzerine eğilmesi gereken bir konuydu. Buna karşın, yargı sözleriyle birlikte Tanrı’nın çok uzun bir süre önce vaatte bildirilen sonsuz krallığının parlak beklentisi de vardı.89

Yargı kaçınılmaz olduğu halde, söylenen son söz değildir. Lütuf zaferi kazanacak ve Tanrı’nın vaadi yerine gelecektir. İsrail’de yargıdan ötürü yok olmayacak tövbe etmiş “kurtulanlar” (bir “bakiye”) kalacaktır (Oba.17; Hoş.6:2; 11:11; 14:4-6; Amo.9:8). Tanrı onları Kendi krallığıyla kurtaracak ve bereketleyecektir.

PEYGAMBERSEL GÖRÜŞ AÇISI

Eski Antlaşma’nın gelecekle ilgili peygamberliklerinin yerine gelişlerini doğru bir şekilde yorumlamak için, peygamberlerin sık sık, Mesih’in iki ayrı gelişini bir tek olayın değişik yönleri olarak gördüklerini anlamamız gerektir. Bir tablonun sadece iki boyutu olduğu ve derinliği olmadığı gibi, peygambersel görüş açısının genelde bir zaman boyutu yoktur. Bu olaya bir başka örnek de, yıldızlar ya da galaksilere güçlü bir teleskop aracılığıyla bakmaktır. Aralarında aslında ışık yılları olan yıldızlar yan yana görünürler. Mesih’in iki gelişine iki dağın zirvesi gibi bakabiliriz. Uzaktan, zirveleri birbirinden ayıran büyük vadi gözükmez ve iki zirve bir tekmiş gibi gözükür.

Bu yüzden bu çok önemli ve hayret verici peygamberlikleri ancak Mesih’in birinci gelişi ve İncil yazıları aracılığının getirdiği bilgiyle doğru bir şekilde yorumlayabiliriz.

Aşağıda ele alacağımız beş peygambersel kitaptan her birinin Tanrı’nın devam eden planına ne gibi bir katkıda bulunduğuna kısaca bakalım:


HOŞEYA

Bu kitap, Rab’bin Hoşeya’ya Git, bir fahişeyi kendine karı olarak al... çünkü memleket Rab’bin ardından ayrılarak çok zina ediyor” diye verdiği şaşırtıcı buyrukla başlar (1:2). Bu sözler kitapın özel konusunu oluşturur ki bu da; Tanrı’nın Kendi halkıyla yaptığı antlaşma ilişkisini önce bozması sonra da düzeltmesidir. Neşideler Neşidesi’nde gözler önüne serildiği gibi Tanrı, onlarla “evlenmiştir” (bununla Tanrı’nın onlarla çok güçlü bir ilişki kurduğunu kastediyoruz) ve onları Kendi canı gibi sever. Hiçbir kitap Tanrı’nın azimli sevgisini Hoşeya’dan daha güçlü bir biçimde dışa vuramaz.

İsrail, sevilen bir eşin kocasını bırakıp fahişe olması gibi davranmıştı. Bu sadakatsizlikten ötürü, Tanrı halkını boşamalı ve onları Loruhama: “Acınmayan” ve Loammi: “Ulusum değil” (1:6-9) durumuna getirmeliydi. Yıllar sonra Rab, kuzeydeki krallığın bu uzaklaştırılmasından bir “boşanma”90 olarak söz eder:

Fahişelikleri yüzünden dönek İsrail'i boşayıp ona boşanma belgesini verdiğimi de gördüğü halde hiç korkmadı, o da gidip fahişelik etti (Yer.3:8).

Ama sonra Hoşeya’ya karısını düştüğü zinalardan tekrar satın alması söylenmiştir: “Onlar putlara taptıkları halde, RAB İsrail oğullarını nasıl seviyorsa sen de yine git,zina eden bir kadın olduğu halde kocası tarafından sevilen kadını sev.” RAB, Kendisine ihanet eden “karısını” yine alacaktır (3:1-5). “Seni ebediyen Kendime nişanlayacağım; evet seni doğrulukla, adaletle, sevgiyle ve merhametle Kendime nişanlayacağım” (2:14-23).

4:1’de RAB, İsrail’e karşı üç yönlü suçlamasını şöyle özetler: “RAB’bin memlekette oturanlarla davası var, çünkü memlekette 1) gerçek ya da 2) sadık sevgi ya da 3) Tanrı bilgisi diye bir şey yok.” Kitabın ana bölümünü (4-14) bu üç konu oluşturur. Şöyle ki, bu suçlamaları sondan başa doğru ele aldığımızda sonuçta, İsrail’i kurtarma vaadi ve dokunaklı bir yalvarışın olduğunu görürüz.

Suçlama ve Ceza

Yalvarış ve Vaat

1. Tanrı bilgilerinin olmaması (4:2 - 5:15)

Kavmım bilgi yokluğundan helak oldu” (4:6)

Dönelim... o bizi ayağa kaldıracaktır...Rab bilgisinin ardına düşelim” (6:1-3)

2. Sevgilerinin sadık olmaması (6:4 - 10:15)

Sizin sadakatiniz uçup giden bir sabah bulutu gibidir” (6:4)

Ey Efraim, seni nasıl veririm? Ey İsrail seni nasıl bırakırım? Böyle bir şey yapmayacağım” (11:1-11)

3. İçlerinde gerçek olmaması (11:12 - 13:16)

Efraim yalanla ve İsrail evi de hile ile çevremi sarıyor” (11:12)

Ey İsrail, Allahın RAB’be dön...’Onların dönekliklerine şifa vereceğim, onları gönülden seveceğim” (14:1-9)

Hoşeya’dan, halkının Tanrı’ya sadakatsizlik etmesinin Tanrı’yı derinden incittiğini öğrenmeliyiz! İlişkilerinin yakınlığından ötürü onları çok sert bir şekilde yola getirecektir. Ancak yine de, Tanrı’nın sadık sevgisi onların bütün günahlarından daha büyüktür.

Sonra İsrail oğulları dönüp kendilerinin Allahı RAB’bi, ve kralları Davut’u (Mesih’i) arayacaklar ve son günlerde korkarak RAB’be ve O’nun iyiliğine dönecekler” (Hoş.3:5).

Eğer biz Tanrı’yı seviyorsak, İsrailoğullarının yaptığı gibi Tanrı’yı sadakatsizlikle kederlendirmeyelim!


YOEL

Büyük bir çekirge sürüsü gelip ekinleri talan ederek İsrail’i büyük bir yıkıma uğratmıştı. Üç bölümlük kısa kitabında Yoel, İsrail’in önderlerini bu yargının nedeni olan ayyaşlıklarından ve kendi zevklerine düşkünlüklerinden tövbe etmeye çağırıp gelecekteki daha kötü dönemler hakkında uyardı (1:13 - 2:17; 3:1-17). Buna karşın, İsrail için kurtuluş gelecekti (2:18-27; 3:18-21). Yoel 2:28-32’de bütün insanlık için çok önemli ve büyük bir olay vaat edildi:

Ondan sonra bütün insanların üzerine Ruhum’u dökeceğim… RAB’be yakaran herkes kurtulacak.”

Tanrı’nın kurtuluş planı, Kendi Ruhunun geçmişte görülmemiş bir biçimde dünyaya gelmesini içerecekti. İncil, bu mucizenin İsanın çarmıha gerilip ölümden dirilmesinden 50 gün sonra olan “Pentikost” gününde gerçekleştiğini açıkça bildirir (Elç.2; Rom.10:12-13). Yoel 2:30-31’inci ayetlerde açıklanan gökteki belirtiler ve ‘Rab’bin Günü’ hakkındaki diğer önbildiriler, Mesih’in ulusları yargılamak üzere ikinci kez gelişinde gerçekleşecektir (bkz. Mat. 24:29-31; 25:31-32). Peygamberliğin devamı da bunu zaten açıklığa kavuşturur: