RAB’BİN ANTLAŞMA SANDIĞININ YOLCULUĞU

Samuel kitapları, Şilo’daki tapınma çadırındaki En Kutsal Yer’de kalması gereken altından yapılmış “Rab’bin Antlaşma Sandığı”nın üzücü yolculuklarının bir tarihçesini de içerir. Kendilerini Filistinliler tarafından yenilmiş bulan İsrail’in ihtiyarları, İsrail küçük Ay şehri tarafından yenildiğinde Yeşu’nun yaptığı gibi tövbe edip Tanrı’yı aramak yerine (Yşu.7:6-9), “aralarına geldiğinde onları düşmanlarının elinden kurtarsın” umuduyla Antlaşma Sandığı’nı savaş alanına getirmek gibi parlak bir fikre kapılırlar (1Sa.4:1-3).

Ama Tanrı kullanılmaz ve hafife alınmaz. 1.Samuel 4’ün geri kalan kısmı, “Yüceliğin İsrail’den ayrılışını” kaydeder (4:22). Filistinliler savaşta Antlaşma Sandığı’nı ele geçirip onu başkentlerine götürürler, ama İsrail’in Tanrısı’nın kendilerine karşı savaşmaya başladığını görünce korkuya kapılırlar. Tapınaklarında Antlaşma Sandığı’nı tanrıları Dagon’un yanına koyduklarında, çok geçmeden Dagon’u Antlaşma Sandığı’nın önünde yere kapanmış bir şekilde, taştan yapılmış başı ve elleri eşikte kırılmış olarak bulurlar. Tanrı’nın laneti, putperest Filistinliler’e öylesine belalar getirir ki, çok geçmeden Antlaşma Sandığı’nı İsrail’e geri yollarlar (1Sa.5–6). Antlaşma Sandığı burada, yirmi yıl boyunca Abinadab adlı bir adamın evinde kalır. Sonunda Davut, Tanrı’nın sandığını, “Davut’un şehrine” zafer içinde getirerek ruhsal konuların ihmal edildiği bu üzücü dönemi sona erdirir (1Sa.4:1 – 7:2; 2Sa.6:6-11). Bu, “keruvlar arasında taht kuran Her Şeye Egemen RAB’bin” bizzat yeni krallıkla birlikte olacağının güvencesi olur (6:2). Bu durum aynı zamanda Davut’un yaşamındaki en önemli olay için de sahneyi hazırlamıştır.



VAAT EDİLEN BİR HANEDAN (2. Samuel 7)

Tanrı’nın Davut’a 2. Samuel 7. bölümde verdiği vaat, kurtuluş tarihinin en parlak anlarından birisidir. Önem ve saygınlık bakımından sadece İbrahim’e Yaratılış 12’de ve daha sonra Yeremya’nın bildirdiği ‘yeni antlaşma’da bütün İsrail’e ve Yahuda’ya verilen vaade benzer (Yer.31).72

Bu bölüm, Davut’un Tanrı için bir “ev”(bir tapınak) yapma teklifi (1-3. ayetler) ile Tanrı’nın da buna karşılık Davut’a bir “ev” (bir hanedan ya da bir soy) verme önerisini (ayet 11b) kaydeder. Bu, Tanrı’nın bir planı, gelişmekte olan amacının bir parçasıydı. Tanrı, Davut’a şöyle vaat eder, “Senin için bir soy yetiştireceğim… Ben ona baba olacağım, o da bana oğul olacaktır” (12-14, özel çeviri), ve “Senin EVİN ve KRALLIĞIN Benim önümde sonsuza dek emniyette olacaktır” (16, özel çeviri).

Davut’a verilen bu büyük vaat, aslında daha önce İbrahim’e ve İsrail oğullarına verilen vaadin devamıydı. Aşağıda her iki vaatte de birbirinin aynısı ifadeler sıralanmıştır.


İNSANLIK İÇİN BİR FERMAN

Davut’un Tanrı’ya verdiği yanıt şudur: “Ey Rab Yahve, ben kimim, ailem nedir ki, beni bu duruma getirdin? Ey Rab Yahve, sanki bu yetmezmiş gibi, kulunun soyunun geleceği hakkında da söz verdin” (18-19)

Tanrı’nın şimdi kendisine söyledikleri, zavallı yaratıklar olan insanlar için ilahi yasa ya da reçeteydi... Kendisine sonsuzluğa dek sürecek olan bir hanedan, egemenlik ve krallığın verildiğinin bilincine varan Davut, içinde tutamadığı sevinci şöyle dışavurdu: “Ey Rab Yahve, bu da tüm insanlık için olan fermandır” (19b - özel çeviri). Böylece Tanrı’nın eski planı devam edecek ancak şimdi bu plana bir kral, krallık ve bütün insanlığın geleceği dahil edilecekti.73

Tanrı’nın İbrahim’e, “soyu” aracılığıyla bütün ulusların kutsanacağı vaadi şimdi bir kralı, Davut ve soyunu merkez alıyordu. Davut’un bu sonsuz krallığı aracılığıyla bütün uluslar kutsanacaktı.

KRALIN MEZMURLARI

Bütün Kutsal Yazılar, Tanrı’nın lütfunu esinlemekteyse de bunların en güzeli Mezmurlar bölümüdür. Mezmurlar, inanlılar için her zaman Tanrı Sözünün en çok sevilen bölümü olmuştur. Burada insan yaşamının her deneyimi duygulu bir biçimde dışavurulmuştur. Burada, Mezmur ozanı göksel Çoban’ına (Mez.23), tapınma ve övgü, sıkıntı ve yalnızlık, reddedilme ve elem çekme, itiraf ve umut, sevinç ve güveninin hepsini, Tanrı’nın Ruhu tarafından yönlendirilerek, özgürce dökmüştür.

Kutsal Kitap’ta bulunan 150 Mezmur’un hemen hemen yarısı Davut tarafından yazılmıştır. Yüzyıllar boyunca halkının kalplerini duygulandırıp kuvvetlendirmenin yanı sıra Tanrı, bu ezgileri vaadinin birçok derin gerçeğini bildirmek için kullanmıştır. Özellikle zengin ve harikulade olanlar “Mesih hakkındaki” Mezmurlardır. Efendimiz İsa, “Mezmurlarda benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir” diyerek bize buraya bakmamızı söylemiştir (Luk.24:44).


Davut’un yaşamından söz eden Mezmurların içinde DavutOğlu Mesih’in konu olmadığı hiçbir yer yoktur. Davut’unşikayetleri Mesih’in şikayetleridir.Davut’un kederleri Mesih’in elemleridir.Davut’un tövbekâr duaları, insanların suçu üzerine konulduğunda Mesih’inkilerdir. Davut’un zafer veşükran şarkıları; günah, ölüm ve cehennemüzerinde kazandığı zaferden ötürü Mesih’inkilerdir. Kısaca, Mesih’i bulma amacıyla Mezmurlar kitabını okuyan kendini adamış hiçbir okur yoktur ki, orada Kurtarıcısını bulmasın.74

Bütün Mezmurlar Mesih’i düşünmemize yardımcı olabilir, ama bazılarına “Mesihsel” adı verilmiştir, çünkü bunlar açıkça ve temelde Davut ve onun deneyimlerinin çok ötesinde olan şeylerden söz ederler. Bu Mesihsel Mezmurlar iki ana grupta toplanabilir:


1. Mesih’in Kişisel Elemi ve Görkemini Açıklayan Mezmurlar (2, 8, 16, 22, 31, 40, 41, 45, 68, 69, 109, 110, 118)

İncil’de bu Mezmurların hepsinin Mesihsel olduğu Tanrı’nın Ruhu tarafından onaylanmıştır (bkz. Ek 2). Bunlar hem Mesih’in elemlerini simgeleyen koyu renklerle, hem de bunu izleyecek olan yüceliğini simgeleyen parlak renklerle yapılmış portrelerdir (1Pe. 1:11). Böylece Tanrı’nın iradesini yerine getirirken Mesih’in yaşadığı şiddetli ıstırabın, öfkenin ve sevincin en derin yönlerini hissetmemize izin verilmiştir. Yukarıda belirtilen Mezmurlarda karakterinin, insanlığının, Tanrılığının, itaatinin, ele verilmesinin, çektiği elemlerin, çarmıha gerilmesinin ve dirilişinin değişik yönleri, Tanrı’nın sözünün başka yerlerinde rastlayamayacağımız kadar ayrıntılı olarak verilmiştir. Rabbimizin kalbine burada olduğu gibi hiçbir yerde yaklaşamayız.

Mesih’in yeryüzündeki yaşamı boyunca bu eski Mezmurları, kalbinin ve ruhunun ayrılmaz bir parçası haline getirdiğini fark etmek de insana hayret verir. “Burada Tanrı’nın Ruhu tarafından Mesih’in önceden yazılmış olan Kendi duaları vardır.”75 Çarmıhtayken bile bu Mezmurlar O’nun yüreğini dolduruyordu (Mez.22:1; 31:5).

Mezmurlar, Tanrı Oğlu’nun el kitabı gibiydiler; Ruh’a ölçüyle sahip olmayan, bilgelik ve bilginin bütün gizli hazineleri Kendinde olan, hiç kimsenin hiçbir zaman konuşmadığı gibi konuşan biri olmasına rağmen, yaşamına son verirken, en büyük eleminde teselliyi Mezmurlarda buldu ve ruhunu teslim ederken de Kendi sözlerini değil, Mezmur yazarınınsözlerini kullanmayı seçti.76

Bunun bize, Mezmurların kendi ruhsal yaşamlarımız için olan önemi hakkında da çok şey söylemesi gerekir! Mezmurların sözlerini daha düzenli bir biçimde kendimize uygulamayı öğrenseydik, belki de dua alanındaki zayıflığımız büyük çapta güçlenirdi.

II. Mesih’in Davut’un Krallığı Hakkındaki Mezmurları

(2, 18, 20, 21, 24, 45, 72, 89, 101, 110, 132, 144)

Her iki gruba da dahil edilmesi gereken 2, 45 ve 110’uncu Mezmurlar hariç, bu Mezmurlar, ilk gruptaki Mezmurlar kadar doğrudan Mesih’ten söz etmeseler de, “krallık hakkındaki Mezmurlar denilen bu Mezmurlar Davut’un krallığı ile ilgilidir ve Davut’a verilen vaat ve onunla yapılan antlaşmayı gerçekleşmiş sayarlar. Yahve’nin oğlu olarak Kudüs’te oturan, Yahve’nin halkını yöneten ve vaadin mirasçısı olan ‘Davutsal kral’ı temel alan bir birlik oluştururlar.”77 Bunların içinde en önemlilerinden beşine bakacağız:

Mezmur 2

Tanrı’nın amaçlarının yerine gelmesi, “Kutsal dağım Siyon” üzerine yerleşecek olan kral soyuna dayanır (6.ayet). İnsanların Mesih’e karşı yaptıkları suikasta karşılık olarak Tanrı, Oğlu’na evrensel egemenlik verilmesi buyruğunu veriyor.

Mezmur 45

Bu bölümdeki sır, ‘Davutsal kral’ olan Mesih’e Mezmur yazarı tarafından “Tanrı” diye hitap edilmesi (6.ayet) ve buna karşın Mesih’in Tanrı tarafından meshedilmesidir (7.ayet)! Yüce Tanrı’nın lütfu, görkemi, kuvveti ve doğruluğu, “Adem oğullarından daha güzel olan” (2-4) bu hayret verici Kişide toplanacaktı.

Mezmur 89

Mezmur 89, Tanrı’nın 2. Samuel 7. bölüm üzerine yaptığı yorumudur. “3-4’üncü ve 19-37’nci ayetlerde Davut’la yapılan antlaşma uzun uzun yorumlandıktan sonra, 38-51’inci ayetler krallığın düşüşüne ağlar ve Tanrı’ya Davut’a verdiği vaade sadık kalması için yalvarır.”78 Tanrı aslında, “Davut’a yalan söylemeyeceğim” diyerek bir sadakat yemini etmiştir.

Mezmur 110

Bu, İncil’de en çok alıntının yapıldığı Mezmur’da (bkz. Ek 2), Mezmur yazarı, “Rab’bi” olduğunu söylediği Mesih’in krallığa ait üstünlüğü ile krallığını ve kâhinliğini bir araya getirir:

Yahve Rab’bime şöyle dedi: ‘Düşmanlarını ayaklarının altına basamak yapıncaya dek, sağımda otur.’” (110:1)

Yahve ant içti, kararından dönmez: ‘Melkisedek düzenine göre sonsuza dek kâhinsin sen!’” (110:4)

Mezmur 132

Tanrı’nın Davut’a verdiği “kesin andı”nı (11) ve, “Çık ya RAB yaşayacağın yere, gücünü simgeleyen Antlaşma Sandığı’yla… Kulun Davut’un hatırı için,”(8-10) diye Rab’bin sandığı için bağırışını79 kutlayan bu Mezmur’un ana konuları, Tanrı’nın sandığı ve ‘Davutsal krallık’tır.

Kaiser’in “eskatolojik” ya da “tahta çıkma Mezmurları” diye adlandırdığı bazı Mezmurlar (47, 93-100)80, Tanrı’yı, Krallığının asasını eline alıp yeryüzünü yargılamak üzere gelen olarak sunar. Bu, bu krallığın tahtında sonuçta egemen olacak olan kişinin, hem tanrısal, hem insansal kimliğini daha da çok vurgular.

Tanrı’nın vaadini incelerken ortaya çıkan belki de en önemli nokta, Tanrı’nın insanlarla, onların temsilcisi aracılığıyla ilgilendiğidir:

“...kralın başına gelen halkın başına da geliyordu. İnsanların yaşamları tamamen kralınkiyle birdi. Kral, sadakat ve doğrulukla hareket ettiğinde bunun sonucu refah ve bereket oluyordu (Mez.18; 45:6-7; 101). Ama kral reddedildiğinde halk da reddedilmiş oluyordu. Böylelikle kral, Tanrı’nın bereket ve yargılarının bir aracısı oldu. Son Davut ya da yeni Davut (Mesih) için de durum aynı olacaktı. Yalnızca O’nun krallığının sınırı olmayacak, hüküm sürmesi de doğru, adil ve kusursuz olacaktı.”81


SONUÇ

Davut’un kendi günahları, asi ailesi ve kan dökmenin söz konusu olduğu krallığına karşın (2Sa.11 – 1Kr.2) Tanrı’nın garantisi, Tanrı’nın lütfu aracılığıyla hâlâ geçerliydi. Bu garanti, Davut’un sadakatine değil, Tanrı’nın sadakatine bağlıydı! Yüzyıllar sonra, Mesih’in çoktandır beklenen doğumunu ilan eden melek Cebrail, “O büyük olacak, kendisine ‘en yüce Olan’ın Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O’na, atası Davut’un tahtını verecek... ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir! demişti (Luk.1:32).

Tanrı, Rabbimiz İsa’yı ölümden diriltip O’nu kendi sağına Önder ve Kurtarıcı olarak yükselttiğinde, “Davut’a vaat ettiğim, kutsal ve güvenilir nimetleri vereceğim” sözünü gerçekleştiriyordu (Elç.5:31; 13:34; Yşa.55:3; aynı zamanda Mesih’in ölümden dirilen “Büyük Çoban” olduğu İbraniler 13:20’ye bakınız). O’na ait olan bizlere imanda sarsılmadan durmamız ve, “müjdede açıklandığıgibi, Davut’un soyundan olup, ölümden dirilmiş olan İsa Mesih’i hatırlamamız” (2Ti.2:8) söylenmiştir. Rab İsa şöyle tanıklık eder, Davut’un kökünden ve soyundan olan ben’im, parlak sabah yıldızı ben’im” ve “Evet, tez geliyorum!” (Esi.22:16-20). Vaadin kralı sonsuzluğa dek egemen olacaktır. Bütün yücelik ve onur O’nun olsun.