HAKİMLER - Diyarda Başarısızlık, Tövbe ve Bereket

Halkın iyi niyeti ne kadar sürer? “Yeşu yaşadıkça ve RAB’bin İsrail için yaptığı büyükişleri görmüş olup Yeşu’dan sonra sağ kalan ileri gelenler durdukça halk RAB’be kulluk etti.” Ama bir kuşak sonra, başka bir kuşak yetişti. İsrailliler RAB’bin gözünde kötü olanı yaptılar, Baallar’a64 tapındılar” (Hak.2:7,11). Diyarda hâlâ yaşamakta olan putperest halkların tanrılarına tapmaya başladılar. “İsrailliler RAB’bin gözünde kötü olanı yaptılar, Baallar’a tapındılar. Kendilerini Mısır’dan çıkaran atalarının Tanrısı RAB’bi terk ettiler. Çevrelerinde yaşayan ulusların değişik ilahlarına bağlanıp onlara tapınarak RAB’bi öfkelendirdiler” (Hak.2:11-12).

12 oymağa verilen topraklar

Bu putlara tapmak İsraillilerin ahlaksız, bilinmeyenle ilgili uygulamalara karışmalarına neden olur. Şunu anlamamız gerek: İster putperest dinlere açıkça katılmak, isterse sadece yüreklerimizde küçük putlar oluşturmak (bkz. Hez.14:3), her türlü putperestliğin cinler alemine kapılar açar.

...putperestler kurbanlarını Tanrı’ya değil, cinlere sunuyorlar. Cinlerle paydaş olmanızı istemem (1Ko.10:20).

İkisinin arası yoktur. Taraf tutmaktan uzak duramayız. Eğer aktif olarak Rab’bin tarafında değilsek, O’na karşıyızdır. İsa öğrencilerine açıkça, “Benden yana olmayan bana karşıdır, benimle birlikte toplamayan dağıtıyor demektir” (Luk.11:23).

İsrail’in sadakatsizliğinin kaçınılmaz sonucu olarak Rab onlara çok kızar ve onları kendi başlarının çaresine bakmaya terk eder:

Bunun üzerine RAB İsrail’e öfkelendi. Onları, her şeylerini alan yağmacıların eline teslim etti; artık karşı koyamadıkları çevredeki düşmanlarının kölesi yaptı (Hak.2:14).

Ama bu bir sürpriz değildir. Hatta Rab, Yeşu’nun döneminin sonunda bir grup ulusu çabucak kovmayarak onların diyarda kalmasına özellikle izin vermişti. Bunu yapmakta iki amacı vardı:

1) Onlar aracılığıyla İsrail’i sınamak; “Ataları gibi özenle RAB’bin yolundan gidip gitmeyeceklerini görmek için onları bu uluslarla sınayacağım” (Hak.2:22; bkz. 3:4).

2) Yeşu’nun önderliği altında zaferli savaşları yaşamamış olan yeni neslin savaşmayı öğrenmesi için (bkz. Hak.3:2).

Rab günümüzde de bizleri böyle ele alır. Şeytan ve kötülüğün ruhsal güçlerinin sonları kesin olduğu halde Tanrı, henüz onlarıdünyadan atmamıştır. Hem bizi sınamak ve hem de bize ruhsal savaşı öğretmek için düşmanla karşı karşıya gelmemize izin verir. Her birey ve her inanlı kuşak Tanrı tarafından kendilerine verilen mirasa sahip olmak ve onun tadını çıkartmak için savaşmalıdır.

İsrail oymakları diyarda yaşayan insanları tamamıyla kovmakta başarısız olurlar (Hak.1:19, 21, 27-36). Bunu izleyen birkaç yüzyılda üzücü bir kısır döngü yaşanır:

Günah Ceza Tövbe Tanrı’nın merhameti

Diyarda bir huzur dönemi Bir kurtarıcı (hakimler)

Hakimler kitabının en önemli amacı, İsrail’in ruhsal durumunun politik ve maddi durumlarını belirlediğini göstermektir. İsrail, itaat içinde Tanrı’ya döndüğünde Tanrı, lütufkâr bir biçimde halkı kendilerine zorbalık edenlerden kurtarmak için kurtarıcılar gönderdi. Yeşu’nun uyarısına kulak asmayıp Kenan diyarında yaşayanların putlarına taptıklarında ise ulus, zalim yöneticiler ve istilacıların yönetimi altına girdi.65

Ama Tesniye 30:1-10’da vaat edildiği gibi, “İsrail tarihini sadece sürekli başarısızlıkların kasvetli bir raporu olmaktan daha öte bir şey kılan tövbe öğretisidir.”66 İsrail halkı, baskı ve zulüm altında inleyip RAB’be yakardıklarında her seferinde Rab onları kurtarmak için “bir kurtarıcı çıkardı” (Hak.2:18; 3:9, 15; 4:3; vb.). “Başarısız bir dönemden sonra Tanrı’nın herhangi yeni bir iş yapabilmesi için tövbe gerekliydi ve o tövbenin sonucu, Tanrı’nın onlara yapacağı ‘iyilik’ (bereket)ti.”67 Burada almamız gereken ders açıktır: Eğer itaatsizlik etmişsek, yaptığımız yanlışlıkları terk edip Rab’be dönelim. O bizi seve seve bağışlayacaktır.

Hakimler kitabının akışı, hakimlerin kendilerinin yaşamlarındaki ahlaksal düşüşü kaydederek yokuş aşağı gitmektedir. İlk hakim Otniel’i (3:9-11) son hakim Şimşon’la (16:20) kıyaslayın. Otniel, diyarın bir kısmını Kalev için kazanmak üzere savaşır. Tanrı’nın bereketini arzulayan bir kadın olarak tanımlanan Kalev’in kızı Aksa’yla evlenmeyi ister (Hak.1:11-15; ayrıca Yşu.15:13-19). Buna büyük bir tezat yaratan bir biçimde Şimşon kendisine karşı işlenen kişisel suçların öcünü almak için savaşır (14:12-15:8). Annesiyle babasına, “Bana o kadını al, ondan hoşlanıyorum” diyerek kendi kadın zevkini tatmin etmek için Filistinli bir kadını arzular (14:1-3). Üzücü ölümüne bir fahişeyle olan ilişkisi neden olmuştu (16:1-21).

Kitabı okumayı sürdürdükçe İsrail’in durumunun daha da kötüleştiğini görürüz. Debora, Barak ve Gideon’un harikulade zaferlerinden sonra (4-8’inci bölümler)Yeftah (11) ve Şimşon’un(13-16) zaferleri kısmi olmuştu. Yeftah’ın Ammonlulara karşı kazandığı zafer, iç savaşı önlemedi. Şimşon’un kişisel kahramanlıkları Filistin boyunduruğunu üzerlerinden atmalarına yardım etmemişti. Kitabın sonu geldiğinde, günah ve büyük bir iç savaşla ilgili öyküler, ulusun birlik ve düzene olan büyük gereksinimini gözler önüne serer. “O dönemde İsrail’de kral yoktu. Herkes dilediğiniyapıyordu” (17:6; 18:1; 19:1; 21:25) sözünün sık sık tekrar edilmesi, Tanrı’nın bir sonraki dönemde kuracağı “Krallığa” kadar olan zamanda amacını yerine getirmesi için bir yol açar. Yahuda oymağının önderlik rolü üstlendiğini görüyoruz (Hak.1:1-2; 20:18) ve bu yüzden Tanrı’nın seçilmiş kralı Davut’un Tanrı’nın yüzyıllar önce vaat ettiği gibi (Yar. 49:10) Yahuda oymağından gelmesi bir sürpriz değildir.68


RUT – VAAT EDİLEN SOYA KATILIYOR

Rut’un adını taşıyan kitap, “hakimlerin egemenlik sürdüğü (cesaret kırıcı) günlerde” Tanrı’nın, planını sessizce gerçekleştirmekte olduğunu hatırlatır (1:1). “İsraillilerin büyük bir kısmı Rab’den uzaklaşırken, ismi Rut olan ve Yahudi olmayan ulusların birinden gelen bir kız vardı ki, imanı bütün gücüyle parlıyordu.”69 Onu, Naomi’nin akrabası ve bir anlamda “akrabakurtarıcı” goel” 70olan Boaz’la evlendirerek lütufkâr bir şekilde İbrahim’in “soyu”na katan Rab, onlara, torunu ünlü çobankral Davut olacak olan Obed’i oğul olarak verir (4:16-22). Davut’un soyundan vaade göre gelecek olan Kral Mesih, et ve kandan olanlarla aynı insan yapısını alarak “akraba” olup kendisini herkes için fidye olarak sunacak, bizleri kurtaracaktı (bkz. 1Ti.2:5-6).


RAHAV VE RUT


Kraliyet öncesi dönemin kaydı, Yahudi olmayan iki kadının anlatımının arasında yer alır. Bu kadınlar, Kenanlı fahişe Rahav (Yşu. 2) ve Moavlı Rut’tur. Eski ahlaksal yaşamları birbirinden tamamen zıt olan bu iki kadın hayatları, imanı eyleme dökmenin çarpıcı birer örneğidir. Her ikisi de putperest bir yaşamdan gerçek Tanrıları olan Rab’be geldiler ve “O’nun kanatları altına” sığınırlar (Rut 2:12).

İncil’de Rahav, “eylemle aklanmaya” bir örnek olarak gösterilir (Yak.2:25). “Rab’bin diyarı size verdiğini biliyorum” şeklindeki cesur sözleri Tanrı’nın İbrahim’in soyuna verdiği vaadi anladığını gösteriyordu. Bunu gerçek olarak kabul eder ve Tanrı’dan korkar. O’nun, “hem yukarıda, göklerde, hem de aşağıda, yeryüzünde egemen olan Tanrı” olduğunu bildirir (Yşu.2:9-11). İsrailli casusları kendi ulusunun vatandaşlarından saklayarak kendi hayatını tehlikeye atar ve kendi korunması için Tanrı’nın halkına güvenir (Yşu. 2:12-14).

Ayrıca bu iki Yahudi olmayan kadın, Tanrı’nın planında kraliyet oymağı olan Yahuda’ya ve hatta Davut’un soyuna katılarak büyük bir önem kazanır. Her ikisinin de ismi İncil’in ilk ayetlerinde bulunan İsa Mesih’in soyağacında yer alır. Bu soyağacında Rahav, Boaz’ın annesi ve Rut’un kayın validesi olarak geçer (Mat.1:5).71


Rahav – halkı, Tanrı’nın bir yargısı olarak tamamen yok edilmesi gereken bir Kenanlı’ydı (Yas.7:2; 20:16-18).


Rut – halkı Rab’bin topluluğuna hiçbir zaman girmemesi gereken bir Moavlı’ydı (Yas.23:3).


Her ikisi de Tanrı’nın lütfunun örnekleriydiler. Halkları Tanrının yargısı altında olduğu halde, kendileri O’na sığındılar ve O’nun gazabından kurtuldular. Mesih’e, Yahudi olmayan geçmişlerden gelen hepimiz bu iki kadın gibiyizdir.

Bunun için, diğer uluslardan doğmuş olan sizler, bedende elle yapılmış sünnete sahip olup sünnetli diye anılanların sünnetsiz dedikleri sizler, bir zamanlar ne olduğunuzu hatırlayın. O zaman Mesihsiz, İsrail’de vatandaşlıktan yoksun, vaadi içeren antlaşmalara yabancı, dünyada ümitsiz ve Tanrısızdınız. Ama bir zamanlar uzak olan sizler, şimdi Mesih İsa’da, Mesih’in kanı sayesinde yakınsınız (Ef.2:11-13).


SONUÇ

Halkının tekrarlanan başarısızlıklarına karşın İbrahim, İshak ve Yakup’un Tanrı’sı vaadine sadıktı. O’nun sözleri tarihte yerine gelmiştir: “Rab’bin İsrail halkına verdiği sözlerden hiçbiri boş çıkmadı; hepsi yerine geldi” (Yşu.21:45; 23:14). Tanrı’nın sözleri asla boş sözler değildir. Söyledikleri yerine gelir.

Ancak, Rab’deki yaşam sevinci ve vaat edilen “huzur”dan kişisel olarak pay almak istiyorsak, O’nun sözüne itaat etmeliyiz. Kendimizi, Tanrı’yı tanımaya ve Tanrı’ya yaraşır bir karakter geliştirmeye adamalıyız.

Ben ve ev halkım Rab’be kulluk edeceğiz diyen Yeşu’ya katılalım (Yşu.24:15).