2. VAADİN KÖKLERİ

Atalar’dan Önceki Dönem

Ele Alınan Bölümler: Yaratılış (Tekvin) 1-11

Okunması Önerilen Bölümler: Yaratılış 1-6; 9; 11:1-9; 12:1-3




Kutsal Kitap’ın Yaratılış (Tekvin) bölümü bizlere “köklerimizi” bildirir. Bu bir başlangıçlar ve ilkler kitabıdır ve Tanrı’nın bunu izleyen bütün bildirilerine temel oluşturur. Tanrı ve insan, iyi ve kötü, sorumluluk ve ceza, tanrısal yargı ve kurtuluş ilk olarak burada açıklanır. Yaratılış‘ı okumadan Kutsal Kitap’ı anlamak çok zordur. Bu nedenden ötürü bizler de iki dersin tamamını bu çok önemli kitaba ayıracağız.

Yaratılış, iki ana kısma ayrılır. 1’den 11’e kadar olan bölümler bütün insanlığın yaratılıştan Babil’de birçok uluslara ayrılışlarına kadar olan tarihini içerir. Bu, hepimizin ister istemez iştirak ettiği Ademoğullarının üzücü öyküsüdür. 12’den 50’ye kadar olan bölümler, Tanrı’nın ilk “ata“ olarak seçtiği İbrahim’den torunu Yakup’un (İsrail’in) ailesinin Mısır’a göçüne dek bir tek ailenin (ilk ataları İbrahim, İshak ve Yakup olan aile) tarihini anlatır. Bu da iman eden herkesin paydaş olduğu İbrahim oğullarının umut dolu öyküsüdür. İlk döneme, “Atalardan Önceki Dönem” adı verilir. Dünyamızın tarihinin en az 2000 yıllık bir dönemini kapsar ve Tanrı’nın “Vaadi” aracılığıyla bildirdiği planın gerekli temelini atar.

Dünyanın yaratılışı ve Tanrı tarafından kutsanışından sonra, insanlığı üç büyük felaket ya da yargı etkilemiştir. Her biri insanlığın Tanrı’ya itaatsizliğinin sonucuydu. Ancak her felâketin hemen ardından, insanoğlunun bütün bu asiliğine rağmen onları kutsamaya kararlı olan Tanrı yeni bir vaat vermiştir. İnsanın asiliğine karşılık Tanrı’nın sağladığı lütfu gösteren şu şemaya dikkat edin:

İnsan Asiliğinin Sonucu Tanrı’nın Lütfu

ÖLÜM (Yar.3) Bir Soyun VAADİ
(Yar.3:15)

TUFAN (Yar.6-8) Sam’la Birlikte Olma VAADİ

(Yar.9:25-27)

DAĞILMA (Yar.11) Bütün Ulusları Kutsama VAADİ

(Yar.12:1-3)

Bu bölümlerden çıkan bazı temel gerçekleri dikkatinize sunmak istiyoruz. Özellikle, insanlığın Yaratıcı’yla olan ilişkisindeki çaresiz durumunu anlamalı ve Tanrı’nın eski atalara göstermeye başladığı tek ve değişmeyen çözümü iyi kavramalıyız. İşe Kutsal Kitapın başladığı yerden, yani Tanrı’nın Kendisiyle başlayacağız. Tanrı hakkında düşündüğünüzde aklınıza gelen şeyin sizin hakkınızdaki en derin şey olduğu kuşkusuz çok doğrudur.


TANRI GERÇEĞİ

“‘Başlangıçta TANRI yeri ve göğü yarattı’. Kutsal Kitap’ın bu ilk sözleri, imanın temelini oluşturur. Bu ilk sözlere inanan kişi Kutsal Kitap’ta bunu izleyen bütün sözlere inanabilir.”17Her şeyin Yaratıcısı olan yaşayan bir Tanrı vardır. Tanrı, “başlangıç”tan önce de oradaydı ve zaman sona erdiğinde de orada olmaya devam edecektir. O, öncesiz ve sonsuz, ölümsüz, her şeye gücü yeten, her şeyi bilen, değişmeyen, kendi kendine var olan ve kendi kendine yetendir. Ancak Tanrı yalnız gücü sınırsız olan bir varlık değil, aynı zamanda yüce bir kişiliği olan bir varlıktır.

Kişiliği vardır derken şunu demek istiyorum: Tanrı, ezeli ebedi, görünmez Ruh olmakla birlikte mükemmel sevgi, iyilik, şefkat, sabır, bilgelik, kutsallık, adalet ve gerçek gibi öz niteliklere de sahiptir. Kutsal Kitap’ta Tanrı yalnız istediklerini bildirmez, kendini açıklar ve şaşılacak bir şekilde ‘yüreğini’ açar, konuşur, sevinir, üzülür, kıskançlık duyar, kötülükten nefret eder, iyilikten hoşlanır ve insanları sever. Hatta Kutsal Kitap’a göre “Tanrı sevgidir” (1Yu. 4:8, 16). Hayatımızın büyük amaçlarından biri yaşayan, güvenilir Tanrı’yı kendi düşüncemize göre değil, gerçekten olduğu gibi tanımakta ilerlemek olmalı.

Bir kere tek yaratıcı olan Tanrı’ya en yüksek onuru, bağlılığı ve tapınmayı vermeliyiz:

Rabbimiz ve Tanrımız!

Yüceliği, saygıyı ve gücü almaya layıksın.

Çünkü her şeyi sen yarattın.

Hepsi senin isteğinle yaratılıp var oldu” (Esi.4:11).

Tanrı’yı Tanrı olarak bütün kalbimizle onurlandırmaktan daha azını yapmak günahtır. İnsanlığın aşağıya doğru giden tarihi, Romalılar kitabında özetlendiğinde suçlama şuydu: “Tanrı’yı bildikleri halde, O’nu Tanrı olarak yüceltmediler, O’na şükretmediler... Tanrı’yla ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular” (1:21, 25). İnsanlar Tanrı bilgisini bilip isteyerek reddetmişlerdir.

Ve Tanrı dedi...” Bu sözler, Yaratılış 1-2’de on kez tekrarlanmıştır. Dünya, “kişiliği olan ve iletişim kuran bir Tanrı’nın ilahi sözüyle”18 başlamıştır. Altı muhteşem “günde”, gökyüzü ve yeryüzü için ışığın (Yar.1:3-4a), düzenin (4b-19), ve yaşamın (20-31) gerçekleşmesini emretmiştir. Yaratılış bölümündeki yaratılış anlatımını bilim dışı bulup onunla alay edenler çoktur, ama hiçbir bilimsel kanıt bunu asla reddedememiştir. “İman sayesinde anlıyoruz ki, evren Tanrı’nın buyruğuyla yaratıldı” (İbr.11:3).

Gökler RAB’bin sözüyle yaratıldı,

Bütün göksel varlıklar ağzından çıkan solukla.

Çünkü o söyleyince, her şey oldu;

O buyurunca, her şey göründü (Mez.33:6, 9).


İNSAN - TANRI’NIN BENZERLİĞİNDE

Tanrı, eşsiz benzersizdir. O’na benzeyen kimse yoktur. “Öyle ise, Tanrı’yı kime benzetiyorsunuz? Ya da hangi benzeri O’na denk tutuyorsunuz?” (Yşa.40:18). Buna karşın Tanrı hayret verici bir biçimde, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi (Yar.1:26). İnsan, hayvanlardan daha üstün bir şekilde, ruhsal bir varlık olarak ve Tanrı’yla zengin, derin bir ilişki içinde olmak üzere yaratılmıştı. Kendisine konuşma gücü, yaratıcılık, sevgi, mantık ve Tanrı’nın Kendi sureti ve benzerliğinde doğruluk gibi özellikler verilmişti. Bu yüzden insanın çok büyük bir değeri vardır ve öldürülemez (Yar.9:6) ya da sövülemez (Yak.3:9).

Francis Schaeffer’in açıkladığı gibi Tanrı’nın sonsuz olması açısından Yaratan Tanrı ile bütün yaratılış (insan dahil olmak üzere) arasında büyük bir uçurum var. Fakat Tanrı’nın kişisel nitelikleri olması açısından insan ile yaratılışın diğer bütün öğeleri arasında bir uçurum var; çünkü insan Tanrı’nın benzerliğinde yaratılmıştır.

Sadece O sonsuzdur ve sadece O Yaratıcı’dır; başka her şey yaratıktır ve ölümlüdür. Sadece O bağımsızdır; başka her şey bağımlıdır. Bu yüzden, hepsini Tanrı yaratmış olduğundan insan, hayvan ve bitki, her şey Tanrı’dan ayrıdır. Ama öte yandan bir kişilik yönü söz konusudur. Aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi hayvan ve bitki uçurumun altındadırlar. Sonsuz Tanrı’nın yanında her şey ölümlüdür ve Tanrı’dan ayrıdır; ama Tanrı’nın kişiliğinin tarafında Tanrı insanı Kendi benzerliğinde yaratmıştır. Bu yüzden, insanın ilişkisi aşağıya doğru olmak yerine yukarıya, yani Tanrı’ya doğrudur... İnsan Tanrı’nın benzerliğinde yaratılmış olduğundan doğadan ayrıdır. Yani, insanın bir kişiliği vardır ve kişiliği olduğundan yaratılışta eşsiz ve benzersizdir, ama yaratılmış olması nedeniyle diğer yaratılanlarla birdir ve ölümlüdür.19

Schaeffer, insanın Tanrı’yla ilişkisini aşağıdaki şekilde “yukarıya” doğru, yaratılışla olan ilişkisini ise “aşağıya” doğru gösteriyor:20


KİŞİLİĞİ OLAN TANRI

SONSUZ TANRI



İnsan

Uçurum

Uçurum

İnsan

Hayvan

Hayvan

Bitki

Bitki


İnsan yaratılıştaki eşsiz benzersiz yerinden ötürü, sorumlu bir varlık olarak yaratılmış ve kutsanmıştır. Tanrı’nın yarattığı her şeyin üzerinde egemen ve önder olma emri kendisine verilmiştir (Yar. 1:28; Mez.8:3-8). Kendisine seçme hakkı ve yeteneği verilmiş, verdiği kararlardan ötürü de sorumlu tutulmuştur (2:15-17). Tanrı adama, “adamın kendisinden” yaratılan 1Ko.11:8-9 ve “ona uygun bir yardımcı” vermiştir (Yar.2:18-23). Erkek ve kadın olarak birlikte, Tanrı’nın benzerliğini yansıtacaklardı (Yar.1:27; 5:2). Evlilik birlikleri de–ikisi tek beden olacak” (Yar.2:24) -Tanrı’nın halkıyla sahip olmayı arzuladığı yakın ilişkinin bir resmidir (Yşa.54:5-8; Hoş.2:19-20; Ef.5:22-33; Esi.19:7).


GÖKLERİN VE YERİN NESİLLERİ”

Huşu veren yaratma işi bitmiştir. “Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü” (Yar.1:31). Yaratıcı bundan sonra yedinci günde “dinlendi” (Yar.2:1-3). Tabii ki bu, yorgunluktan ötürü bir dinleniş değildi; “Ebedi Tanrı, Rab, bütün dünyayı yaratan, ne yorulur ne de zayıflar” (Yşa.40:28). Bu bir şeyi bitirdikten sonra, tatmin olduktan sonra yapılan ve yarattıklarının tadını çıkaran bir dinlenişti. Tanrı’nın insana ilişkin arzusu, onun da Kendisiyle birlikte bu “dinlenme”nin tadını çıkartmasıydı.

Yedi günlük yaratılış anlatımı (Yar.1:1–2:3), Musa’nın beş kitabına bir önsöz oluşturur. Hatta bu kısım Kutsal Kitap’ın tümünün giriş bölümüdür. Bundan sonraki tarih, Yaratılış 2:4’de (İbranice özgün metin) şu önemli cümleyle açılır: “Göklerin ve yerin nesilleri bunlardır.” Bu söz, Yaratılış/Tekvin boyunca, yeni bölümlerin başlangıcını belirleyen bir başlık olarak on kere geçer, bu onların ilkidir. Basit bir soyağacı vermek yerine, anlam, “Şu kişiye şöyle oldu” şeklindedir. Başlıkta kendilerinden söz edilen insanlara ve özellikle bundan sonraki nesillerdekilere neler olduğunu öğreniriz. Bu yüzden, örneğin, 6:9’daki anlatımın başlangıcında, “Nuh’un zürriyetleri bunlardır” başlığı vardır ve büyük tufanın anlatımını kaydeder. 11:27’de, “Terah’ın zürriyetleri şunlardır” diye başlayan bölüm, öncelikle oğlu İbrahim’in hayatını ele alır (11:27-25:11).

Aynı şekilde Yaratılış 2:4’le başlayan kısım göğün ve yerin yaratılış öyküsünü kaydeder. Bu başlığı izleyen bölümler, gökle yer arasına nasıl düşmanlık sokulduğunu ve aralarındaki yakın ilişkinin nasıl bozulduğunu anlatır.

Aşağıdaki çizelgeyi inceleyin. Bu çizelge bize Yaratılış’ın genel yapısını on madde ya da kısım halinde göstermektedir. Bu on kısım, birbiriyle bağlantılı beş çift konu ya da kişi olarak gruplanmıştır. (Bu ifadenin son görüldüğü yer Yeni Antlaşma’nın açılışını yapar.21


YARATILIŞ’IN YAPISI


Giriş: “Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.” 1:1-2:3

  1. Göklerin ve yerin nesilleri şunlardır” 2:4-4:26

(Öncelikle Düşüş’ün ve Adem’in ilk çocuklarını kaydeder)

  1. Adem zürriyetlerinin kitabı şudur”...........................5:1-6:8

(Öncelikle Şit’in soyundan gelenleri kaydeder)

  1. Nuh’un zürriyetleri şunlardır” 6:9-9:29

(Öncelikle Tufan’ı kaydeder)

  1. Sam, Ham ve Yafet’in zürriyetleri şunlardır” 10:1-11:9

(Öncelikle özgün ulusları kaydeder)

  1. Sam’ın zürriyetleri şunlardır” 11:10-26


  1. Terah’nın zürriyetleri şunlardır” 11:27-25:11

(Öncelikle İbrahim’in yaşamını kaydeder – 15 bölüm)

  1. İsmail’in zürriyetleri şunlardır” 25:12-18


  1. İshak’ın zürriyetleri şunlardır” 25:19-35:29

(Öncelikle Yakup’un yaşamını kaydeder – 11 bölüm)

  1. Esav’ın zürriyetleri şunlardır” 36:1-8; 36:8-37:1


  1. Yakup’un zürriyetleri şunlardır” 37:2-50:26

(Öncelikle Yakup’un 12 oğlunun yaşamlarını kaydeder –

14 bölüm)


Tanrı kim olduğumuz ve ne yaptığımıza ilişkin dikkatli bir biçimde kayıt tutar. Davranışlarımız arkamızdan gelecek nesillerin hayatları üzerinde büyük sonuçlar doğurur. Tanrı ulusları birer bütün olarak bu temele göre ele alır. Tanrı’ya itaat bizim hayal ettiğimizden çok daha önemlidir.


İNSANIN İLK İSYANI VE BUNUN SONUÇLARI: Düşüş (Yaratılış 3)

Tanrı’nın insanla olan ilişkisi bir antlaşma biçimindeydi. Buantlaşmanın merkezi öğeleri bahçenin ortasındaki iki ağaçtı: “yaşam ağacı ile iyiylekötüyü bilme ağacı vardı”(Yar.2:9). İnsana, yeryüzündeki cennetteki bütün ağaçlardan, özellikle de bütün yaşamın Kaynağı olan Tanrı’yla olan birlikteliği temsil eden yaşam ağacından yemesi kuvvetle vurgulanmıştı22 (2:16). Aynı kesinlikle altını çizerek Tanrı özgür olan yaratıkları için sorumluluk ve ceza ilkesini şöyle bildirdi: “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün” (2:17). İyi ve kötü hakkındaki bu bilgi neyin doğru neyin yanlış olduğuna kendilerinin karar verme hakları ve yetenekleriydi.23 Tanrı bu ayrıcalığı Kendine ayırmıştı ve bu sınırlamaya karşı isyanın kaçınılmaz sonucunun ne olacağı açıkça bildirilmişti: ölüm.

Tanrı, “Kesinlikle ölürsün” demişti. Oysa yılan (Şeytan: bkz. Esi.12:9; 20:2) kurnazca, “Tanrı gerçekten …dedi mi?” diyerek kadının aklına şüphe düşürdü ve sonra da, “Kesinlikle ölmezsin” (3:1, 4) dedi. Aldatıcı olan, yani Şeytan, Tanrı’nın sözüne olan imanı yok etmeye çalıştı. O bir “yalancıdır ve yalanın babasıdır” (Yu.8:44). Şeytan’ın yalanı başarılı oldu. Tanrı’nın emrine karşı yapılan bu asilik ve sonuçları, “Düşüş” olarak bilinir. Bunun tüm insanlık üzerinde kalıcı ve yıkıcı etkileri olmuştur:

1. Ölüm - Tanrı’nın uyardığı gibi, insan günah işlediği gün “öldü.” “Günah bir insan yoluyla, ölüm de günah yoluyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı” (Rom.5:12). Ölüm derken ne demek istediğimizi anlamak çok önemlidir:

İlk olarak fiziksel ölüm’ü ele alalım. İnsanın vücudunun yavaş yavaş sağlıktan düşüp bozulup harap olması, onun ruhu ve canından ayrılmasıyla sona erer (Yar.5:5). Büyük düşman, Ölüm, Ademin bütün oğulları üzerinde egemendir. “Herkes Adem’de ölür” (1Ko.15:22).

İkinci olarak ruhsal ölüm, ya da Tanrı’dan ayrılık İncil’de şöyle açıklanır: “İçinde yaşadığınız suç ve günahlarınızdan ötürü ölüydünüz… doğal olarak gazap çocuklarıydık” (Ef.2:1-3). Fiziksel ölüm gerçekleşmeden önce ruhsal olarak diri kılınmazsak, bu ayrılık sonsuza dek sürer: “İşte bu ateş gölü, ikinci ölümdür” (Esi. 20:14).


2. İnsanın Günahlı Yapısı - İnsan sadece, kesilmeye mahkum bir ağacın dalları gibi ölüm cezasına çarptırılmış olmakla kalmaz, aynı zamanda günaha da derin bir biçimde esirdir. Günah işlemeye yatkın bir doğaya sahibiz: “Yürek her şeyden çok aldatıcıdır ve çok çürüktür” (Yer.17:9). Kaynağı kirli olan bir ırmak nasıl temiz olamazsa, insan da doğuştan günahlı olduğu için günah işlemeyi sürdürür (Mez.58:3; Yar.8:21). Bozulmuş bir hamurdan aynı biçimde bozulmuş kekler çıktığı gibi, insan da “düşüş”ten ötürü ölümcül bir biçimde bozulmuştur. Tanrı’nın Sözü, bütün insanları şöyle tanımlar: “haksızlığı su gibi içer”ler (Eyü.15:16).

3. Suçlu Bir Vicdan - Düşüşte insana vicdan da verilmişti, bu hem iyinin hem de kötünün bilgisiydi. “İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar (Yar.3:7). Adem’le Havva utanç ve Yaratıcı’larına karşı duydukları korkuyla doldular (3:10). Kendilerini yapraklarla örtme ve saklanma çabaları, günahlarımızı örtmek ve onları gizlemek için yapılan bütün insansal çabalar gibi boşunaydı. İyinin ne olduğunu biliyoruz, ama onu yapacak güce sahip değiliz, kötünün de ne olduğunu biliyoruz, ama ondan uzak durma gücüne sahip değiliz! Tanrı bizim için bir örtü sağlayana dek suçlu vicdanımız gerçek bir şekilde huzura kavuşamaz (3:21; İbr.9:14).

4. Şeytan’a Esaret - İnsan, Tanrı yerine yılana inanmayı seçerek Şeytan’a köle oldu. Şeytan’a, “Bu dünyanın egemeni” (Yu. 12:31; 16:11) adı verilir ve Kutsal Kitap, “bütün dünya kötü olanın denetimindedir” (1Yu.5:19) der. Kişi sadece Tanrı tarafından kurtarıldığında, “karanlıktan ışığa ve Şeytan’ın hükümranlığından Tanrı’ya döner” (Elç.26:18).


TANRI’NIN İLK VAADİ: “Kadının Soyu” (Yaratılış 3:15)

Her şey bozulmuştu, ama bu suçundan ötürü onu yargılamadan önce bile, Tanrı düşmüş insana bir umut verdi. Yaratılış 3:15’de, insanı Şeytan’ın elinden kurtaracak olan gelecekteki bir “soy”u vaat ederek araya girdi.

Bu ayet (Yar.3:15), ilk müjde anlamına gelen “protoevangeliyon” (kurtuluş müjdesinin ilk bildirisi) olarak bilinir. Bu ayet, Şeytan ile bütüninsanlığı temsil eden kadın ve aynı zamanda Şeytan’ın soyuyla (ajanları) kadının soyu (Mesih) arasında kalıcı bir düşmanlık olacağına kehanet etmektedir. Kadının soyu Şeytan’ın başını ezecektir; bu, tümden biryenilgiyi belirleyen ölümcül bir yaradır. Bu yara, İsa Mesih Golgota’daki haçta Şeytan’a karşı kesin bir zafer kazandığında Şeytan’a verilmişti. Buna karşılık Şeytan, Mesih’in topuğunu incitecekti. Buradaki yara, acı çekme hatta fiziksel ölüm anlamına gelir, ama nihai yenilgi anlamına gelmez.Böylece Mesih çarmıhtaacı çekti ve hatta öldü, ama sonra günah, cehennem ve Şeytan’a karşı zafer kazanarak ölümden dirildi.24

Bu kitapta göreceğimiz gibi, “zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlunu gönderene” (Gal.4:4) kadar bu “soy” vaadi çağlar boyunca tekrarlanmıştır.


İNSANIN İKİNCİ İSYANI VE BUNUN SONUÇLARI: Tufan (Yaratılış 4-8)

Yaratılış 4’den iki yol ayrılır. Bu iki yol, Adem’le Havva’nın iki oğluyla başlar ve insanlığın iki farklı soyu halinde iki farklı gidiş izler. Kutsal Kitap bunları iki şekilde tanımlar:

Doğruların yolu şafak ışığı gibidir, giderek öğle güneşinin parlaklığına erişir. Kötülerin yoluysa zifiri karanlık gibidir. Neden tökezlediklerini bilmezler… Öyle yol var ki, insana düz gibi görünür, ama sonu ölümdür” (Sül.4:18; 14:12).

Bu iki yol, Habil’le Kabil’in sundukları sunularla resmedilir (4:3-5). Kabil’in sunusu, kendisinin tarlalardaki çalışmalarını temsil ediyordu ve Tanrı tarafından reddedilmişti. Habil ise imanla bir kuzu getirdi ve sunusu kabul olundu. Burada Tanrı’nın bağışlama ilkesi resmedilmiştir: “Kan dökülmeksizin bağışlama olmaz” (İbr. 9:22).

Habil’in öldürülmesinden sonra, Yaratılış 4, Kabil’in gururlu, benmerkezci, Tanrı’dan uzakta yürüyen huzursuz soyunun gelişmesini tanımlar. Buna karşıt olarak, Yaratılış 5. bölümde Rab’be yakaran ve “Tanrı’yla yürüyen” (4:26; 5:21-24; 6:9) sadık adamlar soyu (Şit’in soyu) başlar. Bu iki yolda yürüyenlerin birer örneği olarak ikisi Adem’den sonra yedinci kuşak olmak üzere, bir tarafta ilk çok eşli olan küstah, övüngen Lamek (4:19-24) ve diğer tarafta üç yüzyıl Tanrı’yla yürüyüp ölmeden göğe alınan Hanok (5:21-24) gösterilir.

Nuh’un döneminde insanlar cinsel özgürlük adı altında günah tarafından o denli yozlaştırılmıştı ki, “insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte… Tanrı’nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu” (6:5, 11). Tanrı, günahın korkunç etkilerinden ötürü çok üzülmüştü. Sabırlı olduğu için yargısını geciktiriyordu (6:3), ama kutsal olduğu için de bir yargının olması gerekiyordu. Yıllarca süren uyarılardan sonra tufan korkunç ve kendisinden kaçılmaz bir şiddetle geldi. “Soluk alan bütün canlılar öldü” (7:22). Şunu bir kenara kaydedelim: Eğer Tanrı bir kere dünyayı yargılayacağını söylemişse ve sonra da bunu yapmışsa, bunu ikinci kez yapacağını söylediğinde kulak vermemiz gerekir (2Pe.3:3-13)!


TANRI’NIN İKİNCİ VAADİ: “Sam’ın Tanrı’sı” (Yaratılış 9)

Tufandan hemen sonra Tanrı insanlığı yeniden kutsadı (8:17;9:1, 7). Bukutsamanın temeli; Nuh’un yakmalık kurbanlar sunduğu bir sunak aracılığıyla Tanrı’nın insanlarla yaptığı antlaşmaydı. İnsanın günahlı durumuna rağmen insan hâlâ Tanrı’nın benzerliğini yansıtmaktadır. Bu nedenle de yaşam değerlidir. Tanrı, adam öldürmenin cezasının ölüm olduğunu bildirmişti (9:6). Günümüzde bile Tanrı’nın dünya için olan düzeninde devlet bu cezayı vermekle görevlendirilmiştir (Rom.13:4).

Nuh’un ailesine gösterilen lütfa (6:8-18) ve yeryüzünü bir daha asla tufanla yok etmeyeceğine dair onlarla bir anlaşma yapmış olmasına ek olarak (9:8-17) Tanrı, bu ikinci krizin ardından kurtuluş planının ikinci aşamasına geçti. Nuh’un, oğlu Ham’ın kendisine yaptığı şeyi öğrendikten sonra söylediği önbildirisel sözler (9:18-24) aracılığıyla Tanrı, özel bir şekilde “Sam’ın Tanrısı” olma niyetini (9:26) açığa vurmuştur. Buna ek olarak, (Büyük bir olasılıkla Tanrı’yı kastederek) Sam’ın çadırlarında yaşasın” (9:27) dediğinde, Tanrı’nın, İbrahim’in soyundan gelen Sami ulusuyla (11:10-26) başkalarıyla yapmadığı bir şekilde birlikte olmak üzere önemli bir vaatte bulunduğu görülmektedir.


İNSANIN ÜÇÜNCÜ ASİLİĞİ VE BUNUN SONUÇLARI: Kargaşa (Yaratılış 10:1 - 11:9)

10’uncu bölüm, “uluslar cetveli” olarak bilinir. Nuh’un üç oğluyla başlanarak yeryüzündeki ulusların başlangıçları hayret verici bir tarihsel ayrıntıyla verilmiştir. Toplam olarak yetmiş ailenin kökleri listelenmiştir: “Tufandan sonra kayda geçen, ulus ulus, boy boy yeryüzüne yayılan bütün bu insanlar Nuh’un soyundan gelmedir” (10:32).

Ama sayıca çoğalmalarına rağmen insanlık değişmiş değildi. “Bu, hem kutsama hem lanet içeren dönemde yeryüzünü sarsan üçüncü ve son kriz, insan ırkının birliğini korumak amacıyla mimari bir sembolün etrafında toplanmak için gösterdiği yoğun çabaydı.”25 Tanrı, Nuh ve oğullarına yeryüzünü doldurmalarını buyurdu: “Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun” (9:1). Ama Nuh’un göç eden soyu, Mezopotamya’nın Şinar bölgesine geldiklerinde, bu buyruğa aykırı planlar yaptılar:

Kendimize bir kent kuralım” dediler, “göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız” (Yar. 11:4).

Burada insanlık, dünyada Tanrı’dan ayrı olarak kendilerine bir “isim” sağlamayı planladı. Astroloji, büyücülük ve sahte dinin kökleri bu antik kuleye kadar uzanır. Hatta, Kutsal Yazılar boyunca Babil, aldatıcı ve şeytansal dini simgeler. Bölüm 10’daki isimler listesinde, Babil’in kurucusu olan Nemrut hakkında özel bir not düşülmüştür (10:8-12). Nemrut ismi “isyan” anlamına gelir ve antik Sümer dininde kendisi ve annesi tanrılaştırılmıştı.26 Bu yalandan kaynaklanan sahte dindar “Babil”in son yargısı henüz gerçekleşmemiştir (Esi.17-18).

Ama Tanrı, sonsuza dek günah içinde yaşamasınlar diye Ademle Havva’yı bahçeden kovduğu gibi (3:22-24), şimdi de gelip onların konuştukları dilleri karıştırarak “onları yeryüzünün dört bucağına dağıttı” (11:5-9). Bunu, uluslar birlik halinde asilik etmesinler, “Kendisini arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler” diye yaptı (Elç.17:26-27). Aşağıdaki harita Kutsal Kitap’ta yer alan önemli ulusların tarihsel yerleşim merkezlerini göstermektedir:

TANRI’NIN ÜÇÜNCÜ VAADİ:
“Bütün uluslar kutsanacak” (Yaratılış 12:1-3)

Bu üçüncü yargının hemen ardından Tanrı, yeryüzünün her bir yanına dağılmış olan ailelere yine lütuf sözünü ve kutsama vaadini verdi. Sam’ın soyundan (11:10-27) olan İbrahim’e verilen vaatte, Tanrı bütün yeryüzünü kutsayacağına söz veriyor: “Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım… yeryüzündeki bütün halkların hepsi senin aracılığınla kutsanacak (12:2-3). Ulusların Tanrı’dan bağımsız olarak kendilerine edinmek istedikleri büyük isim (11:4) İbrahim ve soyuna karşılıksız olarak verilecekti. Tanrı’nın amacındaki bu aşama, bir sonraki çalışmamızın odağı olacaktır.

SONUÇ

Yaratılış’ın ilk bölümlerinde üç önemli gerçek göze çarpmaktadır. Birincisi, Tanrı’nın büyük arzusu bereketleyip kutsamaktır. Yaratılış 1-11 bu gerçeği çok açık bir biçimde ortaya koyar. Tanrı, başlangıçta (Yar.1:22, 28), öykünün önemli noktalarında (Yar.5:2; 9:1) ve sonuçta (Yar.12:3) kutsamayı vaat eder. Tanrı, Kendi benzerliğinde yaratmış olduğu insanlığı, derin ve sonsuz bir sevgiyle sever.

İkinci olarak, insanlık düşmüş ve Tanrı’ya yabancılaşmıştır. İlk insanın günahı aracılığıyla bizler ve dünyamız Tanrı’nın bereketleri yerine lanetinin altındayız. İnsanlığın bu ilk dönemlerinde tekrar eden başarısızlıklar ve asiliklerden başka çok az şey bulunur. Günah ve ölüm üzerimizde hüküm sürer ve bu dünyanın tanrısı olan Şeytan, üzerimizde egemendir.Tüm insanlık tarihi de tekrarlanan sıkıntılar ve başkaldırılarla doludur. Tanrı Yaratılış 8:21’de, “insanın yüreğindeki eğilimler çocukluğundan itibaren kötüdür” diyerek bu gerçeği açıkça belirtmiştir. Kurtuluşumuz için geçerli olan ilk önemli adım, günahkâr ve Tanrı’nın yaşamından ayrılmış olduğumuz gerçeğini kabul etmektir. Bundan ister hoşlanalım ister hoşlanmayalım, kendi kendimize bırakıldığımızda tamamıyla kayboluruz. Tanrı’yı hoşnut etme ve de kendisiyle yaratıldığımızdaki benzerliği yeniden kazanma gücüne sahip değiliz.

Üçüncü olarak, Tanrı’nın zengin merhametinden ötürü, insanlık için umut vardır. Her kriz ve yargıdan sonra Tanrı, lütufkâr bir kurtarış vaadiyle olaya el atmıştır. Nihai olarak Şeytan’ın başını ezecek ve yeryüzünün bütün dağılmış uluslarını bereketleyecek olan kurtarıcı bir “soy” gelecekti. İsa Mesih, ölümü ve dirilişi aracılığıyla bunu gerçekleştirmiştir. Tanrı’nın, Adem ve karısını, hayatını veren bir hayvanın derileriyle giydirdiği gibi, Tanrı Kuzusu İsa aracılığıyla Kendisine gelen herkese de doğruluk giysileri sağlar. Bizler inanmaya ve bu tek güvenli çareye sarılmaya çağrıldık.

Bizler bu tek, güvenli çareye inanmaya ve onu kavramaya çağrıldık. Eğer bizler de Nuh gibi, O’na imanla itaat eder ve Tanrı’yla yürürsek, “RAB’bin gözünde lütuf buluruz” (Yar.6:8-9). Bizleri Şeytan’ın egemenliğinden Kendi krallığına geçirip yeniden Kendi benzerliğine dönüştürecektir. Kutsal Kitap’ın son bölümünde yer alan yüce görüm, Tanrı’nın insan için olan amacının kesin sonuçlarını özetler.

Melek bana, Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan, billur gibi berrak olan yaşam suyu ırmağını gösterdi. Kentin ana yolunun ortasında akan ırmağın iki tarafında, on iki çeşit meyve üreten ve her ay meyvesini veren yaşam ağacı bulunuyordu. Ağacın yaprakları ise ulusların şifası içindir. Artık hiçbir lanet kalmayacak. Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtı kentin içinde olacak ve O’nun kulları kendisine tapınacak. O’nunyüzünü görecek, alınlarında O’nun adını taşıyacaklar (Esi. 22:1-4).