ESKİ ANTLAŞMA’NIN DEĞERİ

Kutsal Kitap eşsiz bir kitaptır. Bunun anlamı da, “bütün diğerlerinden farklı; hiçbir eşi, benzeri bulunmayan” bir kitap olduğudur. Sürekliliği, yaygınlığı, çevirisi, şimdiye kadar varlığını sürdürebilmesi, öğretileri ve etkisi 4 bakımından eşsiz ve benzersizdir. Kutsal Kitap aynı zamanda güvenilir bir kitaptır. Tarihsel metinlerin ve arkeolojinin onu tamamıyla onaylamasının yanında, yüzyıllarca önce yapılan yüzlerce peygamberlik sözünün (ön bildiri) yerine gelişi de, Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın Sözü olduğunun en büyük kanıtıdır. Bu, Kutsal Kitap ayetlerinin gelişen doğasının bir özelliğidir: Ön bildiriler yerine geldikçe Tanrı’nın bizlere konuştuğunu açık bir şekilde görebiliyoruz. Antik yazıların hiç birinde, uzak bir gelecekte doğacak olan belirli uluslar, şehirler ve hatta en zoru da bireylerle ilgili tarihsel olaylar hakkında böylesine gerçek ön bildiriler bulamayız. Uzak geleceği kusursuz doğrulukla ancak Tanrı bildirebilir. Tanrı’nın peygamberleri, diğer ‘tanrılar’a aynı şeyi yapmaları için açıkça meydan okurlar. “Putlarınızı getirin de olacakları bildirsinler bize. Olup bitenleri bildirsinler ki düşünelim, sonuçlarını bilelim. Ya da gelecekte olacakları duyursunlar bize. Ey putlar, bundan sonra olacakları bize bildirin de, ilah olduğunuzu bilelim! Haydi bir iyilik ya da kötülük edin de, hepimiz korkup dehşete düşelim” (Yşa.41:22-23).

Ayrıca, hiçbir edebi yapıtta Kutsal Kitap’ın stiline benzer bir stil görülmemiştir. Ünlü bir Yahudi Hıristiyan olan yazar Adolph Saphir şöyle demiştir:

İnansın inanmasın herkes, Kutsal Kitap’ın sadeliğini, öykü anlatımındaki yetkin ve yansız dinginliğini, gücünü, berraklık ve çekiciliğini hissetmektedir. İshak’ı Moriya Dağına götüren İbrahim’in, dirilen Lazar’ın ya da kendisini kardeşlerine tanıtan Yusuf’unki gibi bir öyküye hangi edebi yapıtta rastlanmıştır? Diğer tüm kitaplar yalnızca insan ustalığını gösterirken, Kutsal Kitap Tanrı Sözü’dür. Doğa nasıl sanatın üstündeyse, esinleme de doğanın üzerindedir.5

Eski Antlaşma, İsa Mesih’in doğumundan önce insanlara bildirilen Tanrı’nın yazılı sözünün bölümlerini içerir. Yeni Antlaşma’yla beraber bu Kutsal Yazıların değeri ölçülemeyecek kadar fazladır ve sonsuza dek geçerli kalacaklardır. Bu yazıların kendinden önceki bölümleri üzerinde düşünen Mezmur yazarı Davut, Mezmur 19:7-11’de bunların insanı değiştiren gücüne duyduğu hayranlığı şöyle dile getirir:

RAB’bin yasası yetkindir, cana can katar,

RAB’bin buyrukları güvenilirdir,

Saf adama bilgelik verir,

RAB’bin kuralları doğrudur, yüreği sevindirir,

RAB’bin buyrukları arıdır, gözleri aydınlatır.

RAB korkusu paktır, sonsuza dek kalır,

RAB’bin ilkeleri gerçek, tamamen adildir.

Onlara altından, bol miktarda saf altından çok istek duyulur,

Onlar baldan, süzme petek balından tatlıdır.

Uyarırlar kulunu,

Onlara uyanların ödülü büyüktür.

Ne yazık ki, Eski Antlaşma’nın, “Hıristiyanlar”ın İncil’i tarafından iptal edilen “Yahudilerin” Kitabı olduğu düşünülür ve ihmal edilir. Ama bu, bir bina tamamlandıktan sonra temellerinin ve ilk katlarının artık gerekli olmadığını söylemek gibi bir şeydir! Tam tersine, bu eski İbranice sözler kişiyi “bilge kılıp kurtuluşa kavuşturacak olan Kutsal Yazılardır” (2Ti.3:15). Çünkü, “Önceden neyazıldıysa, bize öğretmek için, sabırla ve Kutsal Yazıların verdiği cesaretle ümidimiz olsun diye yazıldı” (Rom.15:4).

Burada, bir ve tek gerçek olan Tanrı’nın ne olduğunun gösterilmesiyle gerçek inancın temelleri atılmıştır. Burada, insanı Tanrı’dan ayıran lanet açıklanmıştır. Burada, Tanrı’nın kurtarıcı amacı ve planı belirtilmiştir. Burada, Kurtarıcı’nın Kendisi vaat edilmiştir. Burada, günah ve acı çekmek gibi büyük ahlâkî sorunlarla uğraşan insanları buluruz. Burada, insan kalbinin bütün telleri, ölümsüz şarkılarla titreşir.6

Kutsal Kitap’ın bütünü gibi, Eski Antlaşma da kendi kurtuluşumuz, iyiliğimiz için bize verilmiş olan Tanrı’nın yetkili sözüdür. Bütün çabalarımızı zengin bir biçimde ödüllendirecek olan bir hazine gibidir. Büyük Gregory’nin söylediği gibi, “Kutsal Kitap, hem filin yüzebileceği hem de kuzunun yürüyebileceği bir akarsu gibidir.”7 Ama duayla ve saygıyla incelenmelidir, çünkü kendisini hafife alanları yargılar.


ESKİ ANTLAŞMA’NIN TANRISAL VE İNSANSAL NİTELİKLERİ

Peygamberler ve onların yazıları hakkında yanlış kavramalar çok yaygınlaşmıştır. Bunlardan biri, vahiy sürecinin doğrudan doğruya Tanrı tarafından dikte ettirildiği düşüncesidir. Bu düşünceye göre peygamberler sadece Tanrı’nın kendilerine söylediği sözleri kelimesi kelimesine yazmışlar ve bunları halka iletmişlerdir. Ancak Kutsal Kitap’ta bulunan yazılar böyle değildir. Bu yüzden örneğin Müslümanlar Kutsal Kitap’taki peygamberleri okuduklarında, Rabden doğrudan gelen sözlerin yanı sıra tarih, şiir ve diğer edebi türlerle birlikte peygamberlerin kişisel düşüncelerini, dualarını ve sorunlarını bulduklarında şoke olurlar. Bu nedenle Kutsal Kitap’ın “vahiy” ve “esin” kavramlarını anlamamız çok önemlidir:

Vahiy, Tanrı’nın Kendisini insana kişisel olarak bildirmesidir. Tanrı insandan o denli yüksektir ki, Kendisini insana göstermezse insan O’nu göremez, bulamaz ve O’nun düşüncelerini bilemez (Çık.33:20; Eyü.11:7; Yşa.55:8-9). Tanrı Kendini, yazılmış olan Kutsal Kitap ayetleri aracılığıyla olduğu kadar (Mez.119) fiziksel olarak yarattıkları (Mez.19:1-6) ve tarihte yaptıkları aracılığıyla (Mez.145) da tanıtır. Tanrı’nın en üstün açıklanışı da “Söz insan olup aramızda” İsa Mesih olarak yaşadığı şeklindedir (Yuh.1:14).

Esin, Tanrı’nın insana Kendi bildirisini sözlerle dışa vurabilmesi için yardım etmesidir. Tanrı’nın Kutsal Ruh’u, peygamberler, Mezmur yazarları, bilge kişiler ve elçilerin Kendi bildirisini ayetler halinde yazmalarını sağlamıştır: “Kutsal Yazıların tümüTanrı esinidir” (2Ti.3:16). Ama bunlar Tanrı’nın Kendi sözleri olmakla birlikte Kutsal Yazılardaki her kitap aynı zamanda onu yazan insanın edebi eseridir. “Esin, kendisini yazan insanın etkinliğini görmezden gelen mekanik bir yazdırma olayı değildi. Tanrı, Kendi sözlerini kaleme alanın kişiliğini, stilini, yaşama bakış açısını ve yaşadığı kültürden gelen özelliklerini yok saymadı, ama O’nun her şeye kusursuz bir şekilde hakim olması, yanılmaz Tanrı Sözünü ortaya çıkardı.”8“Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insanın isteğinden kaynaklanmadı. İnsanlar Kutsal Ruh’ça yöneltilerek Tanrı’nın sözlerini ilettiler” (2Pe.1:21).

Bu nedenle Kutsal Kitap, Tanrı esini olmakla birlikte insansal özelliğe de sahiptir. Tanrı Kutsal Kitap’ı yazmak için ölü araçlar değil yaşayan insanları kullanmıştır. Tanrı, insanların kişiliklerini bir yana atmamış, bunun yerine Kendi esinini kaleme almakta insanları yazar olarak kullanmıştır. Kutsal Kitap içindeki bölümlerde bulunan üslup ve içerik zenginliklerinden ötürü, bu gerçeğin anlaşılması özellikle Eski Antlaşma’yı incelerken çok önemlidir.

Kutsal Kitap’ta, politik önderler, komutanlar, çobanlar, krallar ve esirler tarafından yazılan tarih, soylar ve yasalara ait metinler, şiirler ve ezgiler buluyoruz. Bu iman kahramanlarının hem büyük başarılarına hem de günahkârlıklarına tanık oluyoruz. Tanrı’nın Sözü’nü kavranabilir kılan, onun insanın her türlü ruh durumuna ait örnekler içermesidir. “Onun üstün değeri, baştan başa ve bütünüyle tanrısal olmasının yanında, insan aracılığıyla yazıldığı için kusursuz ve tanrısal bir şekilde insana uygun olmasında gizlidir.”9



ESKİ ANTLAŞMA’NIN İÇERİĞİ

Kutsal Kitap’ınızın içindekiler sayfasında Eski Antlaşma’da Yaratılış’tan (Tekvin) Malaki’ye kadar 39 kitap olduğunu göreceksiniz. Birinci yüzyılda Rab İsa, İbranilerin Eski Antlaşma metinlerinden, “Musa’nın Yasası, Peygamberler ve Mezmurlar” olarak söz etmiştir (Luk.24:44). O dönemde bu yazılar sadece 24 kitaba ayrılıyordu, ama içerikleri günümüzdeki Eski Antlaşma’nın 39 kitabıyla aynıydı. Sadece kitapların sıralanması ve birbirlerinden ayrılması farklıydı (bakınız Ek 1 - sayfa 331).

Günümüzdeki Eski Antlaşma, iki ana kısma ayrılır ve genellikle kronolojik bir sıra izler. Yaratılış’tan (Tekvin) Ester’e kadar olan kısım dünyanın yaratılışından, Mesih İsa’nın gelişine hazır olana dek geçen süre içinde Tanrı’nın insanlarla olan tarihsel ilişkilerini kaydeder. Belirli bazı önemli noktalarda Tanrı bu tarihin arkasındaki ve ilerisindeki amaçlarını daha da ayrıntılı bir biçimde bildirir. Nitekim Eyüp’ten Malaki’ye kadar olan kısım, Tanrının bu özel yorumlarını kaydeder. Bunu iki raf dolusu kitap gibi düşünün, alt rafta “tarih” kitapları, üst rafta da “yorum” ya da “peygamberlik” kitapları yer almaktadır. Aşağıdaki şekil, “yorum” kitaplarının tarihte aşağı yukarı nasıl yer aldıklarını göstermektedir:

Bu ayrım önemli bir gerçeği açıklığa kavuşturur: Tanrı’nın esini, sadece söz olmakla kalmaz, aynı zamanda tarihsel süreci de içerir. Tanrı, Kendini insanlara göstermek için insanlık tarihine müdahale etmiştir. Gerçekten de O, çağların mimarıdır. Yazılı olan Kutsal Kitap ayetleri önce O’nun neler yaptığını kaydeder, sonra da bunu neden yaptığını açıklar. Tarihte yaptıklarından ötürü Tanrı’ya güvenmeye çağrılırız. İnsanın Tanrı’yla olan ilişkisi, bizim değil Tanrı’nın girişimiyle başlar. Tanrı çok büyük bir şeyi gerçekleştirmektedir. Bizlerden de bu “şeyin” ne olduğunu bulmamız ve O’nun istediği yola girmemiz beklenmektedir.



Kutsal Kitap’ın zarif yapısını daha iyi anlamak için, bu yapının dört genel açıklama aşamasında hareket ettiğinin farkına varmalıyız:

(1) Önce temel atılır ve Tanrı halkı yaratılarak kurtarılır. (2) Bu halkın gelişen tarihi ve Tanrı’nın onlarla ilgilenmesi kaydedilir. (3) Tanrı halkı dua ve övgüyle Tanrı’ya hitap ederken, iç yaşamları ve mücadelelerini anlatarak yüreklerini yazıya dökerler. (4) Tanrı genellikle birinci şahıs olarak, verdiği sözlerin gelecekte yerine getirileceklerine ilişkin ışık tutarak halkını rahatlatır, onlara yalvarır ve uyarıp yüreğindekileri halkına söyler. Bu dört aşamayı aşağıda gösterildiği gibi, kitap rafları diyagramının üstüne yerleştirebiliriz:



Aynı temel yapı Yeni Antlaşma’da da görülür. İncil’in ilk dört bölümünde (Müjdelerde) temel açıklama verilir. Elçilerin İşleri bölümünde de Kutsal Ruh’un aracılığıyla Tanrı halkının ilk dönemleri açıklanmıştır. Elçilerin mektupları ise, inanlıların iç yaşamlarını açıklar. Son olarak, Esinleme bölümünde, Rab topluluklarına doğrudan doğruya hitap ederek onları uyarır ve gelecekte olacakları bildirir. Yapıdaki bu süreklilik, her iki Antlaşma’nın tek tanrısal Yazarı’nın bilgeliğini kesin olarak kanıtlar.

ESKİ ANTLAŞMA’NIN ANA FİKRİ

Biçim ve içeriği ile bir sürü yazara sahip olmasına karşın Eski Antlaşma bölümlerinde merkezi bir tema vardır. Yaratılış’tan Malaki’ye kadar tam bir birlik görülür ve Tanrı’nın tek ve gelişmekte olan amacını insanlara gösterir. Bu merkezi tema Tanrı’nın vaadidir. “Bir adamı [İbrahim] ve onun [ve onun soyu] aracılığıyla da bütün dünyayı kutsamak Tanrı’nın kesin ve tek planıydı.”10

Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak (Yar.22:18).

Bu vaat, Eski Antlaşma esininin etrafında geliştiği bir çekirdek ya da bir odak noktası durumundadır. Walter Kaiser bu düşünceye şöyle bir örnek veriyor: “Bu bir meşe palamudunun tamamıyla büyümüş bir meşe ağacıyla olan ilişkisi gibidir. Aynı şekilde, esin Yeni Antlaşma dönemine ilerledikçe ana fikir de olgunlaşır. Asıl vurgulanan nokta, gelişmeye açık olan birliktir.”11 Kutsal Kitap sadece aynı şeyleri tekrar eden değil, bir planı geliştirip ileri götüren bir kitaptır.

Bu ana fikir Eski Antlaşma’da, “kutsanma” sözcüğüyle başlar ve “vaat”, “yemin”, “ant” ve “antlaşma” sözcüklerini içerir. Tanrının vaadinin özü, amacının bütün yönlerinin kendisinde gerçekleşeceği tanrısal bir “soy”dur.

Yeni Antlaşma elçileri, “Tanrı’nın atalarımızla yaptığı antlaşmayı” vaaz ettiler (Elç.3:25-26; 13:32). Mektupları da “müjde” ya da “İbrahim’in kutsaması” olarak belirtilen bu tek amacı onaylar:

Kutsal Yazı, Tanrı’nın diğer ulusları imanlarına göre aklayacağını önceden görerek İbrahim’e, ‘Bütünuluslar senin aracılığınla kutsanacaktır’ müjdesini önceden verdi... İbrahim’e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh’u imanla alalım diye, Mesih uğrumuza lanetlenerek bizi Yasa’nın lanetinden kurtardı (Gal.3:8,14).

Bu “soy” tek bir kişi (İsa Mesih) ve aynı zamanda da O’nun temsil edip kurtaracağı ortak bir soy olacaktı. “Soy” bir yandan Mesih’i belirtirken, (“Vaatler İbrahim’e ve Onun soyundan olana verildi. Tanrı birçok kişiyi kastediyormuş gibi, “senin soyundan olanlara” demiyor, “soyundanolana” demekle tek bir kişiyi, yani Mesih’i kastediyor” Gal.3:16), diğer yandan Mesih’in temsil edip kurtaracağı tüm ruhsal soya işaret etmekteydi: “Eğer Mesih’e aitseniz, o zaman İbrahim’in soyundansınız, vaade göre de mirasçılarsınız” (Gal.3:29). Bu “tek ve birçokları” konusunu Eski Antlaşma boyunca ayrıntılarıyla tanımlayarak inceleyeceğiz.

Bu vaadin verilmesinde “en önemli iki kişi şüphesiz, İbrahim ve Davut’tur. Tanrı’nın onlarla yaptığı antlaşmalar, Yaratılış (Tekvin) 12:1-3 ve 2.Samuel 7:11-16’da (aynı zamanda da 1Ta.17:10-14’de) kayıtlıdır.”12 Eski Antlaşma tarihi boyunca Tanrı, “kutsal soy” adı verilen bu soyu birçok günahları, başarısızlıkları ve zayıflıklarına rağmen seçip korumaktadır (Yşa.6:8-13).


ESKİ ANTLAŞMA’NIN TARİHSEL DÖNEMLERİ

Bu kitapta Eski Antlaşma’nın bütününü inceleyeceğiz. Ama sadece Eski Antlaşma bölümlerinin içeriklerini incelemek yerine, esas olarak Eski Antlaşma tarihinde var olan Tanrı’nın vaadini ele alacağız. Burada, Tanrı’nın sözünde bildirdiği temel amacının hem birliğini hem de gelişmesini incelemeyi arzuladığımızı tekrarlamak istiyoruz. Her yeni çağ ya da devir, “Tanrı’nın planının ortaya çıkan ayrıntılarının zincirini devam ettiren, yeni öğreti dallarını getirdi. Her yazar konuya bir şeyler ekledi.”13

Kutsal Kitap’taki bu bölümler değişik zamanlarda, değişik kişiler tarafından, bin altı yüz yılı kapsayan bir zaman dilimi içinde yazıldı. Bütün bu çağlar boyunca “gelişmekte olan tek bir amaç, yani Kurtarıcı’nın gelişi için hazırlanan yol görülmektedir.”14

Burada, Eski Antlaşma’yı on üç temel tarihsel döneme ayırıp Tanrı’nın bunların her birindeki vaadini incelemek için bir bölüm ayıracağız. Son bölümde de, bildirilen vaadin Yeni Antlaşma’da yerine gelmesini kısaca ele alacağız. Bölümlerin ana hatlarına bakıp her tarihsel dönemin en önemli olaylarının neler olduğuna dikkat edelim:15

BÖLÜM 2 - Vaadin Kökleri: Atalardan Önceki Dönem

(Yaratılış 1-11)

Adem’den Nuh’a, Nuh’tan İbrahim’e, Tanrı bütün insanlığı “kutsama” amacını dile getirmiştir. İnsanlığın üzerine gelen üç kötü yargının her birini, Tanrı’nın kendilerine kurtarıcı bir “soy” vaadinin getirdiği yeni bir umut izlemiştir.

BÖLÜM 3 - Vaade İman: Ataların Dönemi
(Yaratılış 12-50)

Yaratılış 12’de Tanrı, aracılığıyla “yeryüzündeki halkların hepsini kutsayacağı” bir aile seçer. İbrahim, İshak ve Yakup’un yaşadıkları yıllarda Tanrı’nın bir miras ve bir de mirasçı vaadi açıklanmıştır.

BÖLÜM 4 - Vaadin Halkı: Kurtarılmış Bir Halk:
Musa’nın I. Dönemi
(Çıkış 1-18)

Musa geldiği zaman bu “soy,” bir aileden bir ulusa ulaşmıştı. Tanrı, altı sahnelik bir “Kurtarma Temsilinde” vaadine olan sadakatini insanlara gösterir. Firavun’un gururunu şiddetle cezalandırır ve Musa’nın önderliği altında İsrail’i Mısırlılara köle olmaktan kurtarır.

BÖLÜM 5 - Vaadin Halkı: Kutsal Bir Halk:
Musa’nın II. Dönemi
(Çıkış 19 - Levililer)

Yüce sorumluluğu ve kişisel olarak tapınakta bulunma ayrıcalığıyla Tanrı, Sina Dağı’nda İsrail ile eşsiz bir ilişkiye girer. Bununla Tanrı’yla halkı arasındaki ilişkinin ilkeleri tayin edilmiştir.

BÖLÜM 6 - Yasa ve Vaat: Musa’nın III. Dönemi
(Sayılar - Tesniye)

Tanrı, İsrail’e Kutsal Yasa’yı verdiğinde onlarla bir Antlaşma yaptı. Tanrı’nın kutsal karakteri bu standart ya da “tanıklığın” temeliydi. Buna karşın İsrail yasayı alır almaz ona karşı gelmiştir. Kırk yıl çölde dolaşmaları da Yasa’yı yerine getirememelerinin sonucuydu. Musa onları vaat edilmiş toprağın sınırına getirip antlaşmayı yenilediğinde Musa’nın dönemi sona erer.

BÖLÜM 7 - Vaadin Yeri: Krallardan Önceki Dönem
(Yeşu - Rut)

Musa’dan Yeşu’ya geçiş, yeni bir bakış açısı ve amaç getirmiştir: Bu da vaat edilen diyarı miras almaktır. Bu dönem, İsrail’in itaat ve imanla Tanrı’nın kendilerine verdiği “huzur”a kavuştuktan sonra, günah ve inançsızlık yüzünden bu huzuru tekrar kaybetmelerinin ve durumun yeniden düzeltilmesinin karışık tarihini içerir.

BÖLÜM 8 - Vaat Edilen Kral: Davut’un Dönemi
(1. ve 2. Samuel; Mezmurlar)

Bir “soy”, dünya çapında bir “kutsanma” (“bereketleme”) ve bir “huzur” hakkında verilen eski plan şimdi bir “kral” üzerinde odaklanacaktı. Tanrı, “Kendi gönlüne göre bir adam” olan Davut’u buldu ve 2. Samuel 7’de ona bütün insanlığın geleceğini içeren sonsuza dek sürecek olan bir hanedanlık, egemenlik ve krallık vaat etti.

BÖLÜM 9 - Vaatte Yaşam: Süleyman’ın Dönemi
(1. Krallar 1-11; Eyüp - Neşideler Neşidesi)

Süleyman’ın döneminde üzerinde durulan konu, “Tanrı korkusu” idi. Bu, Tanrı’nın Kendi halkı için istediği bilgelik ve doğru yaşamın temeliydi. Yaşamın tümüne anlam ve doluluk veriyordu. Doğru insanların acı çekmesi ve yaşamın gerçek amacı gibi derin sorular yanıtlarını, Tanrı’nın halkına olan yakın sevgisi ve disiplininde bulurlar.

BÖLÜM 10 - Vaadin Peygamberleri: Birinci Sürgün Öncesi Dönem (1.Krallar 12 – 2.Krallar 14; Hoşeya - Yunus)

Krallığın Süleyman’dan sonra bölünüp günaha düşmesi Tanrı’yı, insanları “Tanrı’nın Gününün geleceği hakkında uyaran peygamberler göndermeye yöneltti. Tanrı’nın sonsuz krallığının nihai olarak yerleşmesinden önce, Tanrı’nın hem İsrail’de hem de insanların kurduğu bütün kötü krallıklardaki günahı cezalandırması gerekiyordu.

BÖLÜM 11 - Rab’bin Vaat Edilen Hizmetkârı: İkinci Sürgün Öncesi Dönem (2. Krallar 15-20; Mika; Yeşaya)

Muhteşem kitabında Yeşaya, bizleri Tanrı’nın Kendisine, Kutsal Olan’a bakmaya çağırır. Rab’bin İbrahim ve Davut’a verdiği vaatler açılmış ve açıklanmıştır. Tanrı’nın Mesih’i, “İmanuel”, “Filiz”, “Köşe Taşı” ve “Rab’bin Hizmetkârı” olarak olağanüstü ayrıntılarla bildirilmiştir.

BÖLÜM 12 - Vaadin Yenilenmesi: Üçüncü Sürgün Öncesi Dönem (Yunus, Nahum - Sefanya, Yeremya)

Kudüs’ün düşüşünden önceki karanlık dönemlere ve peygamberler tarafından Rab’bin gazabının geleceği hakkında tekrar tekrar yapılan uyarılara karşın, Tanrı’nın vaadine imanla yaklaşıp güvenen geride kalmış bir grup doğru insan için “Yeni bir Antlaşma”nın sevinçli ümidi vardı.

BÖLÜM 13 - Vaat Edilen Krallık: Sürgün Dönemi

(Yeremya’nın Mersiyeleri, Hezekiel, Daniel)

Hezekiel ve Daniel, Babil’deki sürgünde gelecek olan “İnsanoğlu” hakkındaki öngörüyü daha da belirginleştirmeye devam ettiler. İnsanlara, “Yeni bir yürek ve yeni bir ruh” verecek, “sonsuz antlaşma”yı yerine getirecek ve “sonu olmayan bir krallığı” alacak olan, “Çoban”, “Kâhin” ve Davut’un soyundan gelen “Kral,” vaadin odağıydı.

BÖLÜM 14 - Vaadin Zaferi: Sürgünden Sonraki Dönem

(1. Tarihler - Ester; Hagay - Malaki)

Özellikle Tanrı’nın tapınağını konu alan bu 8 kitap, “Eski Antlaşma vahyinin son sesleridir. Bu kitaplar, İsrail’in 70 yıl sürgün olduğu Babil’den döndükten sonra içinde bulunduğu ümitsiz durumdan Tanrı’nın, sözünün ve işinin kusursuz zaferine kadar olan zamanı kapsarlar.”16

BÖLÜM 15 - Vaadin Yerine Gelmesi: Şimdiki ve Gelecekteki Dönemler (Yeni Antlaşma)

Mesih İsa’da Tanrı’nın vaadi yerine gelmiştir. Ama gerçekleşmesinin bir kısmı İsa’nın bu dünyaya birinci gelişiyle (özellikle de ölümü, dirilişi ve göğe alınışıyla) bağlantılı olduğu halde, büyük bir kısmı da Görkem Kralı olarak büyük bir güçle geleceği ikinci gelişini beklemektedir.


ESKİ ANTLAŞMA’NIN AMACI

İslam dini, varlıklarının ve esinlerinin sorgulanmaması gereken kitaplar olarak belirttiği Tevrat ve Zebur’a (Eski Antlaşma yazılarının geneline verilen Arapça adlar) tüm Müslümanların inanmalarını gerektirir. Buna karşın değişik nedenlerden ötürü bu kitaplar günümüzde okunmamaktadır. Bu yüzden Müslümanların bu kitaplara olan inancının hiçbir geçerliliği yoktur ve maalesef bu kitaplar sadece bilinmeyen “kutsal kitaplar” olarak kalmaya devam ederler.

Ama daha da kötüsü, birçok Hıristiyan, Kutsal Yazıların Eski Antlaşma bölümünü bir kez bile okumamıştır, bazılarıysa Yeni Antlaşma’yı bile okumamıştır. Bunun kaçınılmaz sonucu, sığ, belirsiz bir iman ve tutarsız, cesaret kırıklığı içinde sürdürülen bir yaşamdır. Buna karşıt olarak, “Ne mutlu o insana ki… zevkini RAB’bin yasasından alır ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür. Böylesi akar sular kenarına dikilmiş ağaca benzer, meyvesini mevsiminde verir, yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her işi başarır” (Mez. 1:1-3). Siz bu kişilerden hangisisiniz?

Tanrı’nın bize sözlerini vermekteki amacı, sadece bizlere bilgi sağlamak değil, O’nu tanımamıza ve O’na tamamıyla güvenmemize neden olmaktır. Özellikle, bizim için olan amacının değişmezliğini bilmemizi ve imanla kişisel olarak O’nun “çok büyük ve değerli vaatlerine” (2. Petrus 1:4) sarılmamızı ister. Bu amaç İbraniler 6:11-12’de belirtilmiştir.

Ümidinizden doğan tam güvenceye kavuşmanız için her birinizin sona dek aynı gayreti göstermesini arzu ediyoruz. Tembel olmamanızı, vaat edilenleriiman ve sabır aracılığıyla miras alanların örneğine uymanızı istiyoruz.”

Hepimiz bu çağrıya kulak asarak Tanrı’nın bu amacının hayatımızda gerçekleşmesine izin verelim.